SULTAN I. SELİM ve BOĞAZ KÖPRÜLERİ

YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ

Şîrler pençe-i kahrımda olurken lârzan Beni bir gözleri ahûya zebun etti felek (Sultan 1.Selim)

Açıklaması : Aslanlar benim kahredici pençemden titrerken Felek beni bir âhu gözlüye yenik düşürdü

Dideler rûşen (gözünüz aydın) olsun sevgili yâran ; sevgili dünyamız güneşimiz çevresinde bir tur daha attı. Yeni yılın dünyamıza barış, dostlarımıza ve ailemize sağlık ve mutluluk getirmesini dileriz.

 Lise birinci ya da ikinci sınıf yıllarımız : Peştemala sarılmış, takunyalı , muhteşem nüktedan iki sevgili arkadaşımız , Cemal (âşık) ve Faruk , ders çalışma salonunun önündeki sekiye salınarak çıkarlar. Faruk (Sultan Selim), “s” ve “z” seslerini dilini dişleri arasından tıslatarak peltek peltek konuşur : “Lala, af buyur kıçımızdaki çıban gayetle ızdırap vermektedir, n’apsak gerek ?” diye sorunca, Cemal (Lala) : “Hünkârim galiba artık o çıbanı , söylemesi ayıptır, sıkmak iktiza ediyor” deyince, Sultan Selim dört ayak pozisyonunda eğilip, dilini ön dişlerinin arasından İngilizce “the” sözcüğü gibi tıslatarak : “SIK LALA SIK !” demesiyle, ve lalanın da gaddarca “Sık”masıyla sultanımız hamamda ossaat can veriyor. Mutalâ salonu alkıştan yıkılırken Faruk ve Cemal seyircileri selamlıyorlar.

Hepinizin sürekli merak ettiğiniz gibi, sevgili güneşimize en yakın yıldız sistemi hâlâ Alfa Centeuri’dir. Misal : Hüdâ korusun, diyelim saniyede üçyüzbin kilometre hızla giden bir uçağa bindiniz ; bu hızla AlfaCentaurş’ye varmanız dörtbuçuk yıldan fazla zamanızı alır.

Geçtiğimiz yıl Amerika’nın başkenti Washington’daki önemli bir köprü, “Key bridge”, serseri bir yük gemisinin çarpmasıyla çökmüştür. Bu köprü “KEY” adını Amerikan ulusal marşının sözlerini yazan Francis Scott Key adlı şairden almaktadır. Zatım bu köprüyü Georgetown üniversitesinde çalışırken evden hastaneye hastaneden eve giderken her gün kullanmış idik. Ülkemizdeki önemli köprü , yol, sokak, caddelere neden şairlerimiz ve cumhuriyetimizi kuran kahramanların adını verilmez de Osmanlı padişahlarının ya da yabancı hatta, “Kennedy caddesi” örneği, Türk düşmanı politikacıların adları verilir ?

Görkemli uzayımızın bu küçücük bölümünü size şöyle ballandırayım: Hacı bekir lokumundaki şeker tozunun bir zerresini alın. Bu zerrenin çıplak gözle katiyyen görülmediğini görüp, anında görgünüzün artacaktır. Sevgili güneşimiz bu lokum tozu büyüklüğündeki dünyamızdan iki buçuk santim uzaktadır. Bu ikibuçuk santimin her milimetresine 400 adet dünya sığar. Tam bu sırada ise, “Alpha Centauri”, altıbuçuk kilometre uzakta ikamet etmektedir ki inanmayan neuzibillah ossaat kâfir olur. Yukarıdaki gerçek görüntüde, “Alpha Centauri”nin, çılgın bir gök taşının yaptığı çizginin hemen altındaki güzel bir pozunu göreceksiniz. Heyhat biz görüntülüyemiyoruz , çünkü Alpha Centauri ancak güney yarımküredeki insanlara kendini görüntületiyor.

ALPHA CENTOURI (Güneydeki en parlak yıldız)

“Yavuz, dede katili, baba katili, kardeş katili, yeğen katili,belki de evlât katili , velhasıl bütün ailesinin katilidir” (İsmail Hami Danişmend : “İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi” ; Cilt 2, S.79, 20210)

Sultan Selim’i öldüren çıban hakkında karıştırdığımız birçok kaynak (I.H.,Necdet Sakaoğlu, İ.H.Uzunçarsılı, Dr. İzzettin Barış, I.H. Danışmend), çıbanın sultanın vücudunun neresinde olduğu konusunun tartışmalı olduğunu göstermektedir. Topladığımız bilgilerden edindiğimiz kanı , çıbanın sultânımızın mübarek kıçlarında olduğu, fakat birçok tarihçinin “Yok artık..koskoca padişahın hâşâ mübarek kıçında olabilemez, elbet sırtındadur ve dahi iki kürek kemuğu arasındadur” diyerekten gerçeği asırlardır çarpıttıklarına inanmaktayız.

Sultan Selim’den sonra Osmanlı tahtına Selim’in tek oğlu Süleyman (Kanuni) hoplayacaktır. Süleyman’ın başka erkek kardeşi olmadığından, kardeş katili olmaktan kurtulmuştur. Sultan Selim’in eşi ve Süleymanın annesi Hafsa sultan’ın bu konudaki katkıları, günahı uyduranların boynuna, inkar edilemez derler. Güya Hafsa sultan başka cariyeleri hamile etmesin diye oğlu Selim’i, töbeler ossun, zamanın LGBT toplumuna alıştırıp, eşcinsel ilişkilerini özendirmiştir derler.

HAFSA SULTAN

Yavuz’umuz şairliğe fena merak sarmış olup şiirinde yalanım varsa gözüm çıksın aynen şöyle demiştir :

“Ben yatam lâyık mı ol karşımda ayağın dura                                                                       Serv-i nâzima deyin ben öldükte namâzim kılmasın”                                                     (Y.S.Selim)                                                                                                                                     (Serv-i naz = Uzun boylu sevgili)

Kadın kısmı İslam dininde katiyyen cenaze namazı kılmadığından, sultanımızın ayakta namaza duran sevgilisi sakın ola.. vay başımaa..er kişi mi ola ?  

Oldu olacak, Selim Han’ımızın güzel bir suretini de aşağıya eklemişizdir ki bu da “gûşumuza mengûş” (kulağımıza küpe) ola.

Katil ve şair sultanın “Vezn-i ahir” yöntemiyle bizzat kendisinin yazdığı bildirilen dörtlüğü hizmetinize sunuyorum.

“Sanma şâhım // herkesi sen // sâdıkâne // yâr olur                                                          Herkesi sen //dostun mu sandın // belki ol // agyâr olur                                              Sâdikane // belki ol / /âlemde bir // dildâr olur                                                            Yâr olur, // agyâr olur, // dildâr olur,// serdâr olur.”                                                        (Y.S.Selim} 

                                                                        (agyâr= yabancı, dildâr=gönül alan;sevgili, serdâr=asker;    komutan). (“Vezn-i ahir”= Her dizesi bi bent oluşturmak üzere iç uyaklı olarak düzülmüş bir dörtleme turu   : NND Sözlük }          

Şimdicik bu muhteşem şiiri bir de “//” ile ayırdığımız yerlerden, yukardan aşağıya doğru bir okuyun da, dîdeleriniz (gözleriniz) hem yaşarsın hem de “Vezn-i âher” nasıl olurmuş bir görünsün..   Öte yandan, Sultan’ımız devrinde kadınlar katiyyen asker olamadığına göre, amanın yoksam Yavuz’umuzun ayakta dursn “serdar”sevgilisi.. töbeler olsun..er kişi miydi ?

YAVUZ SULTAN SELİM

Bence İstanbulumuz ve diğer önemli köprülerine, ve yollara unutulmaz şairlerimizin ve yazarlarımızın adları da pek yakışırdı doğrusu . Hele ulusal marşımzın şairi Mehmet Akif Ersoy, ve diğer edebiyat dâhileri, Reşat Nuri Güntekin, Fatih Rıfkı Atay, Hüseyin Rahmi, ya da Yunus Emre, Karacaoğlan : Düzinelerle ad sayabiliriz. Sultan Selim, İslam halifeliğini ülkeye getirdikten hemen sonra, kırkbini aşkın Alevi yurttaşımızı kılıçlarla öldürtmüş idi. Yobazlık ve halifelik gücüyle matbaanın ülkemize gelişi 280 yıl kadar geciktirilmiştir ki bu gecikme belki de ülkemizin şimdiki dertlerinin baş nedenidir.

Gözleriniz hep yükseklerde olsun. FPT Dr. Timur Sümer

Leave a comment