ARKADAŞIM AYDAN

AYDAN

08/09/2023 00:40,

Ben çok gençken edindiğim arkadaşlarımı sık sık ikaz ediyorum: ” Lan kızım/ oğlum, ölüverip kafamı bozmayın. Ergenlik sivilcelerinizi biliyorum, yaşlılık tipsizliğinizi de görmek isterim, beni bu merakta bırakmayın” diyorum. Kimisi dinlemedi öldü. Hele şu 50 yaşında durup dururken aramızdan ayrılan Aydan’ımızın 65 yaşında ne şekillere gireceğini bütün arkadaşlarım ile birlikte merak ediyoruz. Bir araya gelince, yaşasaydı ne şekil olacaktı acaba diye üzüntülü fikirler yürütüyoruz. Sarışındı, derisi inceydi çok fazla kırışırdı, yok be fazla kırışmazdı, yaşlansaydı daha komik tecrübeleri olur, bizi güldürürdü vs. gibilerden fikir teatisinde bulunuyoruz. Onu dilimize dolayıp, bir gülüp bir ağlayarak hatırlıyoruz. Onun yaşlanmış halini görüp merakımızı gidermek için teknolojiden yararlanmaya karar verdik.Birisi fotoğrafından bunu çalışacak.
[00:42, 08/09/2023] birnur,orcan koral: Ama ölmeyip yaşlanabilseydi, ne kadar daha komik ve renkli bir kişilik haline dönüşeceğini tespit edecek bir teknoloji henüz yok. Onu da hayal gücümüze teslim ettik.😥😅

Aydan, Çıkrıkçılar Yokuşu eteklerindeki geleneksel Cumartesi buluşmamıza her daim olduğu gibi gecikmişti. Kendisi ile paylaşmak üzere aldığım simidin ona ayırdığım parçasını da yiyerek beklemeye devam ettim. Biraz sonra sebze hali yönünden çıkıp geldi. Payına düşen çeyrek simidi eline tutuşturup hesap sordum. Elindeki dört kilo üç yüz elli gram ağırlığındaki lahana, gecikmesinin mazeretini teşkil etmekteydi. Dediğine göre Allaha bin şükür lahanacının gözü Aydan’ı tutmuştu fakat tenzilat yapması vakit almıştı. Aralarında geçen pazarlık sohbetini ayaküstü anlattı: “Birnur’cuğum lahanacıya, lahananız fevkaladenin fevkinde görünüyor. Ancak biraz indirim yaparsanız, dolma sarmayı düşünüyorum” dedim. Lahanacının asabiyetten bıyığı seğirdi ancak dolma yapmayı tasarladığımı ve lahanasının hakkını vereceğimi öğrenince çok sevindi. Yine de biraz ısrar etmek zorunda kaldım. “Bak ben bir kamu kurumunda çalışıyorum, bu lahanayı sarmak için bana üç saat vakit lazım. Üstelik bu meşakkatli iş, sadece sizin bu lahana ile bitmiyor. Nerede bunun kıyması, hani bunun soğanı, maydanozu ve pirinci ve dahi nanesi? Tencereyi ateşe vurana kadar bu lahana kim bilir ne merhalelerden geçecek. Ha? Nerede bunun suyu, hava gazı? Bunca masrafı edeceğime göre beni müşkül durumda bırakmayınız ve istirham ederim şu lahanada 1-2 Yeni Türk Lirası indirim yapınız” deyip, ricada bulundum. Bütün bu açıklamalarım neticesinde o da bana “Vay be yengem hem çalışıyorsun, hem de dolma saracak mecalin var. Sana bravo ve aynı zamanda helal olsun diyorum. Senin canını yerim al da git lahana senin olsun” dedi.
Aydan’ın Selanik dolaylarından saman sarısı saçları ve kaşları, oğlunun tabiri ile sümük yeşili gözleri ve çalışan bir kişi olduğunu ayan beyan belli eden spor ceketli, makosen ayakkabılı medeni görünümü, lahanacının cenahından bakılınca “dolmayı asla saramayacağına” delalet etmekte idi. İster inansın ister inanmasındı ama Aydan o lahanayı sarardı da, ortasından çıkan yaprakları turşu bile yapardı. Aydan’dı be o! Lahanasını kolunun altına sıkıştırarak, diğer kolu ile koluma girdi ve Çıkrıkçılar Yokuşu’nu tırmanmaya başladık. Her daim böyle kol kola yürümekte, kafa kafaya verip düşünmekteydik. Aynı lakırdıyı söyler, aynı lafa güler, aynı kişileri sayar sever, aynı kişilere sayıp söverdik.
Bir münasip yere konuşlanıp, aynı istikamete bakaraktan lafa dalardık. Orta Oyunu kıvamındaki muhabbetlerimize kulak veren tanıdık veya tanımadık ahali gayet güler, gayet eğlenirdi. İki çift lafımızın belini kırarken bizi tanımayanlar bıyıklarının altından, tanıdıklar ise bıyık üstünden ağız dolusu gülerlerdi.Sanki Kavuklu ve Pişekar’dık da, vatandaş bizi biletsiz seyrederdi. Dükkanmış, asansörmüş, sokakmış veya iş yerimizmiş pek fark etmez, dereden tepeden eğri oturur doğru konuşur, o esnada yanımızda yöremizde bulunan seyircilerden fevkalade reyting alırdık. Müşterek dostlarımız “aman kaçırmayalım Aydan ve Birnur sohbete oturdular ki, bakalım ne diyecekler” merakı ile yanı başımızdaki yerlerini alırlardı.


…/…
BULVAR DÖ ÇIKRIKÇILAR
Yetmiş beş derecelik açı arz eden Çıkrıkçılar Yokuşu’nun trafik asayişi de Aydan’ın üzerine vazifeydi. Bu nedenle lafımızı balla kesti ve yokuşun tepesinden baş aşağı inmeye çalışan bir kamyona yardım etmeye hazırlandı. Şoföre, hooop sağ yap tamam tamam, topla gel topla da geeel hayırseverliğini yaparak, kamyonun selametle yola devam etmesini temin etti ve bana dönüp izahatta bulundu: -Bu bir sosyal sorumluluktur mirim. Bak şu çengelli iğne satan sorumsuz adamın hiç umurunda mı? İki metre don lastiği satmak uğruna kamyon devrilse haberi olmayacak. Sonra lastik ve çengelli iğne ticareti yapan mesuliyetsiz vatandaşa seslendi:

  • Şu horoz bağırsağı rengindeki makaralardan bir tane verir misiniz. Sana da alayım mı Birnur’cuğum, gerekli olabilir.
    Bu kısa alışverişi de yaptıktan sonra, ileride oğullarımıza almayı düşündüğümüz kına gecesi sepetlerine hayranlıkla bakaraktan yokuşu tırmanmaya devam ettik. Aydan’a birdenbire bir kasavet gelmişti. Bağrına bastığı lahanasına kederle bakıp;
    -Yahu Birnur’cuğum, bu hafta çok işim var. Ya lahana dolması yapmaya fırsat bulamayıp da, kapuska yapmak zorunda kalırsam?
    Lahanayı kapuska vaziyetine getirmesinin benim açımdan bir sakıncası yoktu. Kaygısızca sordum;
    –Bakayım, lahananın üstünde bu lahana katiyen kapuska yapılamaz, mutlaka dolma sarılmalıdır mı yazıyor. Kafayı mı sıyırdın hemşire? Lahana artık senin. İstediğini yaparsın. Aydan mı geldin sen Aydan?
    Bu gamsız kasavetsiz cevabım Aydan’ın asabını bozdu ve;
  • Lahanacıya dolma yapacağımı beyan ettim ve indirim yaptırdım. Yapamazsam o adama haksızlık yapmış olmaz mıyım? Ayıp değil mi? Bu bana yakışır mı? Dolma yapacağım deyip de kapuska yapmak etik olur mu?
    Bu kızın çağımıza hiç uymayan lüzumsuz dürüstlüğü ne idi ve ne işe yarardı? Şimdi durup dururken aramızda “Kıymalı Kapuska Konulu Çıkrıkçılar Yokuşu Meydan Muharebesi” çıkacaktı. Aydan’ın Avrupa Kıtasının orta göbeğinden kopmuş da gelmiş Fransız matmazel eşkali, Orta Anadolu Bölgesinin Çıkrıkçılar Yokuşu’nu Bulvar Dö Çıkrıkçılar vaziyetine getirmekte idi. Kılık kıyafetine ve tipine uymayan lahanasına hafif bir tükürük fırlattım. Ya sabır ya selamet vaziyetimi takınıp;
    -Şimdi lahananı alıp lahanacıya geri götüreceğim ve bak kardeşim, bu sahtekar kadın seni kandırmış. Dolma sarmaya vakti yok, lahanayı kapuska olarak pişirecek diyeceğim. Bütün sebze hali esnafı, seni ahlaksız kadın dolma yapmamaya utanmıyor musun deyip suratına tükürecek diye söylendim.

DÜRÜST KOPEK
Aydan’ın ne işe yaradığı belli olmayan dürüstlüğünün tanımı, yıllar önce bir belediye otobüsünde yapılmış ve adı konmuştu. Yıllar önce başından geçen şu hadiseyi dürüstçe anlatmıştı:
-Yahu Birnur, dün bir hasta ziyareti için yola koyularak 325 numaralı belediye otobüsüne bindim. İkinci durakta ön kapı açıldı ve otobüse fevkalade korkunç bir kadın bindi. Kadının üst tarafı çanak anten, alt tarafı pekmez kazanı ebadında idi. Rabbiyesiri silinmiş suratındaki et benleri, biraz sonra bir çalı süpürgesine binip uçacağı hissini veriyordu. Kaşları, Külkedisi’nin üvey annesininki gibi beynine kadar kavis yapmıştı. Her an şoförün dikiz aynasına bakıp, “söyle bakalım ulan ayna ben mi güzelim, şu otobüsteki ahali mi?“ diye sual edecek vaziyette idi. Gövdesinin pekmez kazanı bölümüne, Manisa Lalesi şeklinde bir etek giymişti. Karadeniz takasını andıran pabuçlarını sana başka bir oturumda daha tafsilatlı anlatacağım.
İşte mesleğini tahmin etmeye çalıştığım bu kadın, otobüse adımını atar atmaz bilet atmayacağını şoföre beyan etti. Buna sinirlenen kaptan şoför otobüsü yolun kenarına çekip, biletsiz otobüse binilemeyeceği hususunda kendisine brifing verdi. Ben de gideceğimiz yere geç kalınmamasını teminen arka koltuktan lafa karışıp, “şu bilet atılacaksa atılsın da, gideceğimiz yere vasıl olalım” diye seslenmek gafletinde bulundum ki, bulunmaz olaydım. Kadın bütün otobüse beni rezil etmek muradıyla, mercimek çorbası rengindeki çantasını havada sallayarak, “hööööyt kim o Dürüst Kopek?” diye nara atıp, korkudan koltuğun altına saklanmama vesile oldu. Bu sıfatımı kullanışlı bulup kullanacaksan nazar-ı dikkatini celb ederim ki, “Kopek” in “Ö” süne nokta koymadan telaffuz edeceksin, haberin olsun.
O gün bu gündür, Aydan’ın adı “Dürüst Kopek” olarak kalmıştı. Üzerine yafta gibi yapışan ve arkadaşlarımızca gayet benimsenen bu sıfat sayesinde dürüstlüğü iyice azıtmıştı. Trafik polisi onu çevireceğine o trafik polisini çevirir, kendi kendini ihbar ederdi. Vaktinin kıymetini bilen bir insan olarak oturma odası haline getirdiği arabasında bütün işlerini yoluna koymakta idi. Yine bir gün, kaküllerini insan içine çıkabilecek hale getirmek muradı ile yirmi beş santimlik yuvarlak bir fırçaya sarmış vaziyette araba kullanmaktaydı. Kendisine geçtiğimiz sene doğum gününde hediye ettiğim gül desenli porselen fincanındaki çayın son yudumunu içip, fincanı çantasına koydu ve;

  • Dün akşam evde bakmam için verdiğin kahve falını getirdim hemşire. Maalesef falın bu sefer pek iç açıcı gözükmüyor. Adıyaman sürgünü mahkemen üç vakte kadar bitmeyecek.Fincanın arka koltuktaki torbanın içinde al istersen bak. dedi. Bir gün önce içtiğim kahvenin falına bakması için kendisine ev ödevi olarak verdiğim fincanımı teessür içinde torbadan aldım. Bu da gül desenli bir fincandı ve Aydan’ın bana verdiği yeni yıl hediyesi idi. Birbirimize yirmi yıldan beri gül mevzulu hediyeler verirdik. Bu sebepten, evlerimizin görünümü güllük gülistanlık vaziyete gelmişti.
  • Acı gerçeğe inanmak istemezsin, gözünle gör diye fincanı yıkamadan getirdim dedi ve gözünü trafikten ayırmadan, fincanın sap tarafındaki kurumuş kahve telvelerini işaret edip;
  • Bak işte 4. İdare Mahkemesi Hakimleri tam orada cascavlak görünüyor. Duruşmanı iki ay sonraya erteleyecekler ve sen bu baharı Adıyaman’da karşılayacaksın. dedi. Ona her konuda itimadım sonsuzdu. Fala bile dürüstçe bakardı.
    -Deme yahu Aydanım bak bu çok fena. Şurada bir yerde park etsen de, ben yine bir kahve içsem. İlk kırmızı ışıkta tekrar bir falıma bakıversen ha? Belki bu sefer bir Yürütmeyi Durdurma Kararı görürsün diye sızlandım. Aydan bu talebime şiddetle itiraz ederek;
  • Şimdi bu sana yakıştı mı mirim? Dün gece fincanına gayet dikkatli baktım. Şimdi başka bir kahve içip yüce adaletin kararına karşı mı çıkacaksın? Hile ve hurda ile yürütmeyi filan durduramazsın. Adaletin kestiği parmak kanamaz. Aslanlar gibi Adıyaman’a git ve Türk bayrağının dalgalandığı her yerde dürüstçe çalış. Görürsen ünlü türkücü Kahtalı Mıçı’ya da benden selam et. dedi ve kahkülüne doladığı saç fırçasına hayretle bakan trafik polisine gayet nazik bir selam vererek arabanın camını açıp;-İyi günler memur bey. Ben dün farkında olmadan yanlış bir yere park etmişim ama kimse görmemiş.Cezam ne ise ödemek isterim. Vallahi olmaz darılırım, Allah aşkına cezamı kesip beni bu vicdan muhasebesinden kurtarın ricasında bulundu.
    Geçen gün Arka Taşım Aydan’ı rüyamda gördüm. Üç-beş dostumuz da yanımızda idi. Kederli bir merakla sorduk:
    -Aydan’cığım, seni şu anda sadece biz mi görüyoruz? Başkaları seni görmüyor mu? Bu iş böyle mi oluyor?
    -Aynen öyle oluyor diye cevap verdi. Sadece çok sevdiğim insanlar beni görebiliyor. Başka hiç kimse artık beni göremiyor arkadaşlar. Ne ilginç değil mi?

  • Hep bir ağızdan;
  • Vay be! çok enteresan. Yani sen şimdi buradasın ve civardaki insanlar seni göremiyor öyle mi? Görünmez adam gibi desene, dedik.
    Hüznümü muziplikle örterek ortaya dahiyane bir fikir attım:
    -Bak ne diyeceğim Aydan. Dört ay geçmesine rağmen belki senin öldüğünü duyup bilmeyen insanlar vardır. Onların yanına gidip sanki ölmemişsin gibi davranarak, hiçbir şey belli etmeden konuşsana. Biraz eğlenir ve güleriz. Sensiz hayata alışmak çok güç de, o bakımdan söylüyorum.
    Arka taşımın güleç yüzü birden ciddileşti ve;
    -Sana teessüf ederim, böyle bir davranış hiç etik olmaz. Bu bana hiç yakışır mı? Ölüp de ölmemiş gibi davranmak hiç ahlaklı bir davranış değil Birnur’cuğum dedi.
    Bugün 2 Mayıs, Aydan’ın 51.doğum günü. Geçen yıllardan birinde ona güllük gülistanlık uykular temennisi ile gül desenli bir battaniye almıştım. Bu doğum gününde ise yepyeni toprak battaniyesine gül fidesi dikeceğim.
  • Birnur Sümer Koral

WRONG ENVIROMENTAL PREDICTIONS

SUMMARY

Modern doomsayers have been predicting climate and environmental disaster since the 1960s. They continue to do so today.

None of the apocalyptic predictions with due dates as of today have come true.

What follows is a collection of notably wild predictions from notable people in government and science.

More than merely spotlighting the failed predictions, this collection shows that the makers of failed apocalyptic predictions often are individuals holding respected positions in government and science.

While such predictions have been and continue to be enthusiastically reported by a media eager for sensational headlines, the failures are typically not revisited.

PLEASE CLICK BELOW :

https://cei.org/blog/wrong-again-50-years-of-failed-eco-pocalyptic-predictions/

Meyve ile kanser tedavisi (KÖTÜ TIP)

ÜCRETSİZ ŞARLATANLIK ÖRNEĞİ (TS)

Meyveyi aç karnına yemek

Bu gözlerinizi açacak! Sonuna kadar okuyun ve ardından listenizdeki herkese gönderin. Az önce yaptım !
Dr Stephen Mak, ölümcül kanser hastalarını bir şekilde tedavi ediyor ve birçok hasta iyileşiyor.
Hastalarının hastalıklarını temizlemek için güneş enerjisini kullanmadan önce, hastalıklara karşı vücuttaki doğal şifaya inanır. Aşağıdaki makalesine bakın.
Kanseri iyileştirme stratejilerinden biridir. Son zamanlarda kanseri tedavi etmedeki başarı oranım yaklaşık %80’dir.
Kanser hastaları ölmemeli. Kanserin tedavisi zaten bulundu, meyve yeme şeklimizde.
İnanıp inanmama meselesi.
Geleneksel tedaviler altında ölen yüzlerce kanser hastası için üzgünüm.

MEYVE YEMEK
Hepimiz meyve yemenin sadece meyve almak, kesmek ve ağzımıza atmak olduğunu düşünürüz.Düşündüğün kadar kolay değil. Meyveleri nasıl ve ne zaman yiyeceğinizi bilmek önemlidir.
Meyve yemenin doğru yolu nedir?
YEMEKLERDEN SONRA MEYVE YEMEMEK DEMEKTİR!
MEYVELER MİDE BOŞ İKEN YENİLMELİDİR
Meyveleri aç karnına yerseniz, sisteminizi detoksifiye etmede önemli bir rol oynayacak, size kilo verme ve diğer yaşam aktiviteleri için büyük miktarda enerji sağlayacaktır.
MEYVE EN ÖNEMLİ GIDADIR.
Diyelim ki iki dilim ekmek ve ardından bir dilim meyve yiyorsunuz.
Meyve dilimi doğrudan mideden bağırsaklara gitmeye hazırdır, ancak meyveden önce alınan ekmek nedeniyle bunu yapması engellenir.
Bu arada bütün öğün ekmek ve meyve çürür, fermente olur ve asitleşir.
Meyvenin midedeki yiyeceklerle ve sindirim sıvılarıyla temas ettiği anda tüm yiyecek kütlesi bozulmaya başlar.
Bu yüzden lütfen meyvelerinizi aç karnına veya yemeklerden önce yiyin!
İnsanların şikayet ettiğini duydunuz:
Ne zaman karpuz yesem geğiriyorum, muz yediğimde tuvalete koşuyor gibi hissediyorum vs..
Meyveyi aç karnına yerseniz, aslında tüm bunlar ortaya çıkmayacak.
Meyve, diğer yiyeceklerin çürümesiyle karışır ve gaz üretir ve dolayısıyla şişkinlik yaparsınız!
Ağarmış saçlar, kellik, sinir patlamaları ve göz altı morlukları tüm bunlar aç karnına meyve yerseniz olmaz.
Bu konuda araştırma yapan Dr. Herbert Shelton’a göre portakal ve limon gibi bazı meyveler asidik diye bir şey yoktur çünkü tüm meyveler vücudumuzda alkali hale gelir.
Meyve yemenin doğru yolunda ustalaştıysanız, Güzelliğin, uzun ömürlülüğün, sağlığın, enerjinin, mutluluğun ve normal kilonun SIRRI sizdedir.
Meyve suyu içmeniz gerektiğinde sadece taze meyve suyu için, kutulardan, paketlerden veya şişelerden DEĞİL.
Isıtılmış meyve suyu içmeyin.
Pişmiş meyve yemeyin çünkü besinlerini hiç almıyorsunuz.
Sadece onun tadına varırsın. tüm vitaminleri yok eder.
Ancak bütün bir meyveyi yemek, suyunu içmekten daha iyidir.
Taze meyve suyunu içmeniz gerekiyorsa, ağız dolusu yavaş yavaş içiniz çünkü yutmadan önce tükürüğünüzle karışmasını sağlamalısınız.
Vücudunuzu temizlemek veya detoksifiye etmek için 3 günlük meyve orucuna devam edebilirsiniz.
3 gün boyunca sadece meyve yiyin ve taze meyve suyu için.
Ve arkadaşların sana ne kadar ışıltılı göründüğünü söylediğinde şaşıracaksın!
Kivi meyvesi:
Küçük ama güçlü.
Bu iyi bir potasyum, magnezyum, E vitamini ve lif kaynağıdır. C vitamini içeriği portakalın iki katıdır.

ELMA:
Elma yiyen insan doktor yüzü görmez?
Bir elmanın C vitamini içeriği düşük olmasına rağmen, C vitamininin aktivitesini artıran antioksidanlar ve flavonoidler içerir, böylece kolon kanseri, kalp krizi ve felç riskini azaltmaya yardımcı olur.

ÇİLEK:
Koruyucu Meyve.
Çilek, ana meyveler arasında en yüksek toplam antioksidan güce sahiptir ve vücudu kansere neden olan, kan damarı tıkanması ve serbest radikallerden korur.

TURUNÇ😗
En tatlı ilaç.
Günde 2-4 portakal almak soğuk algınlığını önlemeye, kolesterolü düşürmeye, böbrek taşlarını önlemeye ve çözmeye yardımcı olabilir ve ayrıca kolon kanseri riskini azaltabilir.

KARPUZ:
En havalı susuzluk giderici. %92’si sudan oluşur ve aynı zamanda bağışıklık sistemimizi güçlendirmeye yardımcı olan dev dozda glutasyon ile doludur.

Aynı zamanda kanserle savaşan oksidan olan likopenin önemli bir kaynağıdır.
Karpuzda bulunan diğer besinler C vitamini ve Potasyumdur.

GUAVA & PAPAYA:
Yüksek C vitamini içeriği en iyi olanıdır.
Guava ayrıca kabızlığı önlemeye yardımcı olan lif açısından da zengindir.
Papaya karoten açısından zengindir; bu gözlerin için iyidir.

Yemekten sonra SOĞUK su veya içecekler içmek KANSER’e davetiye çıkarmak demektir. Böbrekler hasar görür.
Soğuk su veya soğuk içecekler içmeyi sevenler için bu yazımız tam size göre.
Yemekten sonra bir bardak soğuk su veya soğuk içecek içmek güzel zannedilir.
Ancak, soğuk su veya içecekler az önce yediğiniz yağlı şeyleri katılaştıracaktır.
Sindirimi yavaşlatır.
Bu parçalanmış yiyecekler asitle reaksiyona girdiğinde, katı gıdadan daha hızlı parçalanacak ve bağırsak tarafından emilecektir.
Çok yakında bu durum YAĞLARa dönüşecek ve KANSER’e yol açacaktır !
Yemekten sonra ılık su içmek en iyisidir.
Dikkatli olalım ve farkında olalım. Ne kadar çok bilirsek hayatta kalma şansımız o kadar artar.
Bir kardiyolog diyor ki:
Bu maili alan herkes 10 kişiye gönderirse en az bir hayat kurtaracağımızdan emin olabilirsiniz.
Öyleyse yapalım 🍏🍓🍊🍉🍇🍍🍎🍈🍑🍒🍌

TRUMP’S LEGACY

Democrats Try to Undo the Best Part of Trump’s Legacy

Voters rejected his bad behavior. His policies on taxes and regulation were largely successful pre-pandemic.

By Jason L. RileyFollow

Aug. 2, 2022 6:31 pm ETSAVEPRINTTEXT

985

Former President Donald. J. Trump at the Trump National Golf Club in Bedminster, N.J., July 31.PHOTO: JUSTIN LANE/SHUTTERSTOCK

The Democratic Party has a more complicated relationship with Donald Trump than it likes to admit. It wants voters to remember the nonstop chaos of his administration, his Twitterrants, how he debased the presidency on Jan. 6 and won’t stop lying about the 2020 election results. Fair enough.

But Democrats also need voters to forget the success of the pre-pandemic economy and support efforts to reverse policies that abetted faster growth. The reality is that when Mr. Trump wasn’t embarrassing himself, he was advancing a more or less traditional Republican agenda of lower taxes and lighter regulations. The upshot was an acceleration in economic activity, higher labor-force participation rates and narrowing racial inequality.

“During Trump’s first three years in office, median household incomes grew, inequality diminished, and the poverty rate among Black people fell below 20% for the first time in post-World War II records,” the Journal reported in October 2020. “The unemployment rate among Black people went under 6% for the first time in records going back to 1972.” Minorities weren’t the only beneficiaries of this boomlet. Between 2017 and 2019, wages for the bottom 10% of earners grew at more than double the rate they did during President Obama’s second term.

This record is all the more impressive because it defied expectations. The growth of gross domestic product during Mr. Obama’s final year in office was only about half of what it had been a year earlier, which prompted no shortage of doom-and-gloom economic forecasts for the Trump presidency. Nevertheless, in 2017, 2018 and 2019, the unemployment rate came in below what the Federal Reserve had predicted, while GDP was higher than anticipated.


Democrats are loath to give Mr. Trump’s tax and regulatory agenda any credit for these outcomes, but the economy performed in the main just as administration officials and supply-side economic modeling predicted. Lower corporate tax rates were intended to reverse the downward trend in business investment, and following their implementation major companies announced wage hikes, bonuses and 401(k) match increases. In the two-year period after the 2017 tax reform passed, household incomes rose by more than they had in the previous eight years combined.

The reason this history is important is because Democrats, via the Inflation Reduction Act unveiled last week, want to raise the taxes that Mr. Trump cut. No matter what it’s called, the legislation is another tax and spending bonanza that will do little if anything to reduce inflation. But passage could discourage the kind of business investment we saw before Covid. And because corporate levies are borne mainly by employees, higher taxes on businesses can also lead to lower wages and less hiring.

The White House seems to be under the impression that Mr. Trump got the boot in 2020 because of his stewardship of the economy and that voters want his economic policies reversed. But the economy is one area where Mr. Trump consistently polled strongest, and he was elected in 2016 in large part because of the sluggish growth under Mr. Obama. As Mr. Obama’s vice president, Joe Biden rode shotgun through the slowest economic recovery since World War II—a recovery that finally kicked into gear after tax reforms opposed by most Democrats in Congress took effect.

Democrats are in a bind. With inflation at a 40-year high, violent crime rates spiraling upward, and a border situation that even has Democratic mayors of sanctuary cities complaining about too many illegal immigrants, the midterm elections could be significantly worse than they typically are for the party that controls the White House.

Not all of Mr. Trump’s economic policies are worth preserving. His trade war with China has been a bust. It didn’t reverse a U.S. decline in manufacturing, as the White House promised. Rather, it helped some manufacturers while hurting others, for a net loss overall. Yet instead of reducing tariffs on Chinese goods, which increase prices for U.S. consumers at a time when people are already feeling pinched, the Biden administration has decided to target tax cuts that can be shown empirically to have benefited the working class.

Whether the issue is crime, immigration or the economy, Democrats are putting progressivism ahead of pragmatism and believe that the defeat of Mr. Trump in 2020 gives them license to do so. But Mr. Trump lost his bid for a second term because the country grew tired of his behavior, which shouldn’t be confused with his economic and political agenda. It might take a midterm shellacking for the left to finally figure out why Joe Biden was elected.