TRUMP’S LEGACY

Democrats Try to Undo the Best Part of Trump’s Legacy

Voters rejected his bad behavior. His policies on taxes and regulation were largely successful pre-pandemic.

By Jason L. RileyFollow

Aug. 2, 2022 6:31 pm ETSAVEPRINTTEXT

985

Former President Donald. J. Trump at the Trump National Golf Club in Bedminster, N.J., July 31.PHOTO: JUSTIN LANE/SHUTTERSTOCK

The Democratic Party has a more complicated relationship with Donald Trump than it likes to admit. It wants voters to remember the nonstop chaos of his administration, his Twitterrants, how he debased the presidency on Jan. 6 and won’t stop lying about the 2020 election results. Fair enough.

But Democrats also need voters to forget the success of the pre-pandemic economy and support efforts to reverse policies that abetted faster growth. The reality is that when Mr. Trump wasn’t embarrassing himself, he was advancing a more or less traditional Republican agenda of lower taxes and lighter regulations. The upshot was an acceleration in economic activity, higher labor-force participation rates and narrowing racial inequality.

“During Trump’s first three years in office, median household incomes grew, inequality diminished, and the poverty rate among Black people fell below 20% for the first time in post-World War II records,” the Journal reported in October 2020. “The unemployment rate among Black people went under 6% for the first time in records going back to 1972.” Minorities weren’t the only beneficiaries of this boomlet. Between 2017 and 2019, wages for the bottom 10% of earners grew at more than double the rate they did during President Obama’s second term.

This record is all the more impressive because it defied expectations. The growth of gross domestic product during Mr. Obama’s final year in office was only about half of what it had been a year earlier, which prompted no shortage of doom-and-gloom economic forecasts for the Trump presidency. Nevertheless, in 2017, 2018 and 2019, the unemployment rate came in below what the Federal Reserve had predicted, while GDP was higher than anticipated.


Democrats are loath to give Mr. Trump’s tax and regulatory agenda any credit for these outcomes, but the economy performed in the main just as administration officials and supply-side economic modeling predicted. Lower corporate tax rates were intended to reverse the downward trend in business investment, and following their implementation major companies announced wage hikes, bonuses and 401(k) match increases. In the two-year period after the 2017 tax reform passed, household incomes rose by more than they had in the previous eight years combined.

The reason this history is important is because Democrats, via the Inflation Reduction Act unveiled last week, want to raise the taxes that Mr. Trump cut. No matter what it’s called, the legislation is another tax and spending bonanza that will do little if anything to reduce inflation. But passage could discourage the kind of business investment we saw before Covid. And because corporate levies are borne mainly by employees, higher taxes on businesses can also lead to lower wages and less hiring.

The White House seems to be under the impression that Mr. Trump got the boot in 2020 because of his stewardship of the economy and that voters want his economic policies reversed. But the economy is one area where Mr. Trump consistently polled strongest, and he was elected in 2016 in large part because of the sluggish growth under Mr. Obama. As Mr. Obama’s vice president, Joe Biden rode shotgun through the slowest economic recovery since World War II—a recovery that finally kicked into gear after tax reforms opposed by most Democrats in Congress took effect.

Democrats are in a bind. With inflation at a 40-year high, violent crime rates spiraling upward, and a border situation that even has Democratic mayors of sanctuary cities complaining about too many illegal immigrants, the midterm elections could be significantly worse than they typically are for the party that controls the White House.

Not all of Mr. Trump’s economic policies are worth preserving. His trade war with China has been a bust. It didn’t reverse a U.S. decline in manufacturing, as the White House promised. Rather, it helped some manufacturers while hurting others, for a net loss overall. Yet instead of reducing tariffs on Chinese goods, which increase prices for U.S. consumers at a time when people are already feeling pinched, the Biden administration has decided to target tax cuts that can be shown empirically to have benefited the working class.

Whether the issue is crime, immigration or the economy, Democrats are putting progressivism ahead of pragmatism and believe that the defeat of Mr. Trump in 2020 gives them license to do so. But Mr. Trump lost his bid for a second term because the country grew tired of his behavior, which shouldn’t be confused with his economic and political agenda. It might take a midterm shellacking for the left to finally figure out why Joe Biden was elected.

VAN ÜNİVERSİTESİ NASIL KURULDU (DR. ÖZÇELİK OKAYER’LE SÖYLEŞİ)

Van YYÜ nasıl kuruldu!

Van YüzüncüYıl Üniversitesi (Van YYÜ) kuruluşunun 40. yılını kutluyor. 1982 yılındakurulan üniversitemizin kurulması için Vanlılar yoğun bir mücadele verdi. Bumücadelenin arka planında yaşanalar yazılmadı, pek de bilinmiyor. Üniversitemizinkuruluşunda en büyük pay sahibi Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği’dir. Dernek Başkanı Dr. Özçelik Okayer, yazılmayanları, konuşulmayanları, ilginç diyalogları,zorlu mücadeleyi, kırgınlıkları, memleketi Van’ı ve yaşamından kesitleri gazeteci İkramKALİ’ye anlattı.

Röportaj İkram KALİ/Van-İstanbul

Üniversite kuruluş mücadelesinden önce ailenizin hikâyesi ile röportajımıza başlamak istiyorum. Ailenizi anlatırmısınız?

Van’ın eski yerli ailelerinden Ulu Camii Baş İmamı büyük dedemden, yani babamın dedesinden dolayı soyadı kanunundan önce bize lakap olarak Mollaoğluları denilmiş. Büyük dedemin 8 oğluvarmış. Büyük dedem bir gün ailesini toplayarak artık Mollalık ile karnınız doymaz, toprağadönün demiş. Böylece o yıllarda köy statüsünde olan bugünkü İskele mahallesini ailemiz yurtedinmiş. Senelerce toprak ekip biçip hayvancılık yapmış babamın dedesi. Büyük dedem İskele koyu zenginlerinden Terzioğluları ailesinin evinde misafirlikte iken vefat etmiş. Rahmetli babam çok küçük yaşta anne ve babasını kaybedince dedesi Hacı Recep Efendi büyütmüş.

Babanız Van’ı, komşuluk ilişkilerini, yaşamından kesitleri sizlere paylaşır mıydı?

Babam Alı Rıza Okayer, 8 çocuk yetiştirmişti. Çocuklarının en kü.ük ferdi benim. Eski silahlar çakmaklı olduğundan babam çevresinde Çakmakçı Rıza Usta diye tanınırdı. Van Kalesi güneyindeki yakılıp yıkılarak harabeye dönen eski Van şehrinde Müslüman ailenin çocuğuolarak Ermeni ustasından silah yapım ve tamiri sanatının yanı sıra Ermeniceyi çok iyi anlayıpkonuşurmuş. Babam bu sanatla çoğunlukla İskele k.yünde Ermenilerin uğraştıklarını, ailemizin Ermenilerle iyi ilişkilerinin bu sayede iyi olduğunu, Ermenilerin kendi sanatlarını geneldeMüslümanlara pek öğretmediklerini anlatırdı. Babamın amcası Yakup Efendi de Ermenilerle Van Gölü’nde ortaklı taşımacılık, balıkçılık yaparak gemi işletirmiş.Babamın anlattığına göre komşuevdeki Ermeni mama annemi sabah kahvaltısına bazen davet edermiş. Babam İskele köyünden Zekâi Dağtekin’in babası Karakelleoğlu Zekeriya Dağtekin ile yakın arkadaşlardı.

Delikanlılık döneminde yakın arkadaşı Şıhkaralı (Gülsünler) Süleyman Solmaz (Süleyman Dayıeski Özel İdare Müdürlüğü Köy Hizmetleri Şefi, folklorcu ve iyi ata binen rahmetli MustafaSolmaz ve Osman Solmaz’ın babaları, Van Orta Ölçekli Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi BaşkanıFahri Solmaz’ın dedesi) ile Ermeni düğününe gitmişler. Ermeni gençler çok şarap içtiklerindensarhoş olup bizim çayırda düşüp uyuya kaldıklarından söz ederdi. Rahmetli AliYarımbatman’nın babası Kazım Usta ile Polatoğlu Sobacı Memiş Usta babamın meslekarkadaşlarıydı. Babam faytonculuk yapan Kâhya Mehmet ile birlikte bir süre faytonculuk dayapmıştı.1915’de Vanlıların büyük çoğunluğu katledildi, hayatta kalanlar ise canlarını kurtarmaküzere Diyarbakır’dan İstanbul’a, Adana’dan Trabzon’a yurdun dört bir yanına göç etmekzorunda kaldı. Sizin aileniz de muhacir olmuşmu?

1915 Ermeni isyanı ve Rus işgalinde Vanlı Müslüman aileler kadın, çocuk, yaşlı canlarınıkurtarmak için aç susuz yollara düşerek muhacir olmuş. Bizler trajik muhacirlik hikâyeleriylebüyüdük. 1915 Ermeni isyanının yıkım ve acı olaylarının yakın tanığı babam, 18 yaşındaymış.

Taşnak çeteleri .ncülüğünde başlayan Ermeni isyanı sırasında babam Ermenice bilmesisayesinde katliamdan kaçmaya muvaffak olmuş, yoksa Ermeni çeteler babamı da öldüreceklermiş. Hâlbuki isyan ve işgal öncesi Ermenilerin Türklerle münasebetleri gayetiyiymiş, hatta dostluk ve komşulukları varmış. İngiliz, Rus ve diğer gü.lerin kışkırtması sonucudevlet kurma hayaline kapılan Ermenilerin ayaklanması ile Van’da acı günler yaşanmış. Babam7 sene meslek öğrenmek için usta yanına giderek kalfa olmuş. Öğrendiği meslek kolunda altınbilezik olduğundan her zaman her yerde ekmeğini kazanmış. Ailemiz Urfa’ya göç etmiş, 8 yıl

Urfa’da, Van’a d.nüşte 1 yıla yakın Diyarbakır da kalmışlar. Ağabeyim Mevlüt Okayer 1919’daDiyarbakır’da muhacir çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Genelde Güney Doğu vilayetlerinde

yaşayanlarda sinek tarafından cilde yerleşen bir parazitin oluşturduğu yaranın izi görülür. Abimin yüzünde Diyarbakırlılara has şark çıbanı denilen bu iz vardı. Bu yara bir anlamda muhacirliğin iziydi.

Benim de ilkokulu okuduğum İn.nü İlkokulu’nda öğretmen olan merhum Mevlüt Okayer Hoca ilgili neler söylemek istersiniz?

Büyük abim Halk Eğitim Müdürü Mevlüt Okayer, iki ablam ilkokul öğretmeni, bir abim lise mezunudur. Abim Van Merkez Orta Okulu ( İn.nü İlkokulu’nun yerinde)’nu bitirdikten sonra 4 yıl Erzurum Darülmuallimin’den (Lise, aynı zamanda bir öğretmen okulu) 1939- 1940 yılında mezun olmuş. Gezici başöğretmen olarak devletin verdiği at ile Van’da köyleri dolaşmış. VanMilli Eğitim Müdürü ile köylerden kız çocuklarını toplayarak okumalarına sağlamış. Daha sonra Başkale’de öğretmenliğe devam etmiş. Prof. Dr. İlhan Atilla Dicle’nin dayısı avukat rahmetli Hüsnü Ayhan’ın Başkale’de öğretmenliğini yapmış. Avukat Hüsnü Bey ile çok güzel bir röportaj yapmıştım. Hüsnü Bey, öğretmeni MevlütHocanın yönlendirici ve destekleyici etkisinden söz ederek eğitim hayatına katkısını anlatmıştı.

Mevlüt Hoca nasıl bir öğretmendi?

Mevlüt Hoca, Hüsnü Bey’in zeki ve çalışkanlığını daha ilkokul çağında keşfederek babası SabriAyhan’ı ikna ve teşvik ederek eğitimine devamını sağlayarak çok başarılı avukat olmasınaneden olmuştu. Ayrıca gezici başöğretmen olarak Şüşanıs ( Kevenli) k.yünden Van MilletvekiliOsman Güla.ar’ın büyük babası Molla Marif’in oğlu Mehmet Güla.ar’ı eğitmen yaptırmıştır. Meşgeldek ( Gölkaşı) k.yünden eğitmen Sait de onun eseridir. Başkale’den sonra Erciş

Çelebibağ ve İskele k.yünde öğretmenliğin ardından 1961 yılında İskele Yatılı Bölge Okulumüdürlüğü yapmıştı. Van Halk Eğitim Müdürlüğü ve emeklilik dönemi onun neşesi, ilgisi kendinevi şahsına münhasır dönemiydi. O dönemlerde Vanlıların lakaplarını içeren folklorik çalışmayürüttü. Mevlüt Abimin büyük oğlu Kurtcebe Okayer, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mezunuydu. Ankara Emniyet Sarayı’nda apandisitin patlaması sonucu 1979 kaybettik. Bir diğer oğlu Mehmet Kankılıç Okayer, emekli hâkimdir. Kızı Asuman emekli tarih öğretmeni, torunu didoktorudur.

Dr. Özçelik Okayer kimdir? Kendinizden söz eder misiniz?

1944 yıllında Sıhke Caddesi’nde evimizin yakınında bulunan kerpiç iki katlı ( Bugünkü 100. Yıl Pasajı’nın yeri) Van Doğum Evi’nde doğmuşum. Kerpiç bina eşraftan rahmetli Hüsnü Y.rükKonağı’nın ekiydi. İlk, orta ve lise tahsilimi Van’da okudum.1962 yıllında Atatürk Lisesi’nden mezun oldum. İn.nü İlkokulu’nda; Akın Kuralkan, Tümer Okay, Mustafa İlgün, ortaokulda; Galip Duruk, Atatürk Lisesi’nde; Zekâi Taşoğlu, Oktay Türkoğlu, Aydın Perihanoğlu arkadaşlarımdı.

Bitişik komşumuz Burhan Büyükbaş benim gibi doktor, karşı komşumuz akrabam Adal Okay avukat oldu.

Öğrencilik yıllarınızda hayalinizde ne olmak istiyordunuz? Yüksek.ğrenime hangi üniversitede devam ettiniz?

Doktor olmak istiyordum. Kader yolumu Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın kurduğu Tıp Merkezi Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu Tıbbı Teknoloji bölümüne götürdü. Bu durum beni üzmedi, bilakis yoğun İngilizce öğrenmeme vesile oldu. Aynı okul ertesi sene Tıp Fakültesi oldu. Sınava girerek Tıp tahsiline başladım. Bir sene hazırlıktan sonra 1970 yılında mezun oldum. Aynı yıl haziran ayında sınavı kazanarak iç hastalıkları (dâhiliye) dalında ihtisasımı tamamladım. 1974 Eylül ayında Sağlık Bakanlığına gittim. Zat İşleri Müdürü Kerküklü Hicran G.züm’e dilekçemi verdim. Evladım biraz önce Dr. Mehmet Ali Mızrak’ın tayinini yaptım.

Erciş münhal hemen Erciş’e tayinini yapayım dedi. Ben de Vanlı hemşerilerime hizmet sözümvar. O zaman gider muayenehane açarım dedim. .ünkü Hacettepe de çalıştığım yıllarda yardım isteyen Vanlı hemşehrilerime seve seve rehberlik etmek bana zevk ve mutluluk veriyordu. Van Devlet Hastanesi’nde kadro olmadığından Van Verem Savaş Başkanlığına atamam yapıldı. Vanlı hayırseverlerin başında gelen Ezberciler ailesinin Kazım Karabekir/Maraş Caddesi’nin köşe başında bulunan ( Ezberciler İş Merkezinin yeri) eski kerpiç evinde özel muayenehane açtım.1975 yılında kısa devre yedek subaylık yükümlülüğümü AnkaraEtimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda yaptım. Van’dan doktor, eczacı ve dış tabibi arkadaşlarla aynı birlikteydik. Eğitim bir ay sürdü. Bir sabah komutan bizi askeri gazinoda toplayarak “Size hastanelerimizde ihtiyacımız var” dedi. Kurada Van’ı çektim. İskele Caddesi üzerinde hizmetveren Van Asker Hastanesi’nde 3 ay kısa dönem Tabip Asteğmen olarak askerlik görevimi tamamlayarak terhis oldum. Askerlikten sonra kadro açılınca 1940’lı yıllarda Ercişlihemşehrimiz Op. Dr. Kemal Tuğcu, sonrasında sırayla Op. Dr. Enver Atmanoğlu, Dr. AhmetUras, Op. Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ın başhekimlik yaptığı Van Devlet Hastanesi’nde uzman hekimolarak göreve başladım.1977 yılında Dr. Ertuğrul Yeğınaltay istifa ederek Adalet Partisi’nden

Van Milletvekili adayı adayı olması üzerine hemşehrilerimin arzusu, rahmetli Ferit Melen’intercihi ile başhekimlik görevine atandım. Mayıs 1979’a kadar bu göreve devam ettim.Mustafa Kemal Atatürk, Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi’nin hayata geçirilmesi için talimat veriyor. Atatürk’ün .lümü sonrası proje gerçekleşmiyor maalesef. Proje içi

neler söylemek istersiniz?

Tarihsel, bölgesel ve stratejik konumu nedeniyle Van’a çok özel bir önem veren, genç Türkiye

Cumhuriyeti’nin tüm bölgeleriyle eş zamanlı kalkınmasını isteooyen Ulu Önder Mustafa Kemal

Atatürk’ün Van ile ilgili düşünceleri ve hayali çok farklıydı. Ulu Önder, daha 1927 yıllında

zamanın Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’e gü.lü ve muasır medeniyetlere Türkiye’yiooo

taşıyacak olan üniversitelere yönelik düşüncelerini ve bu bağlamda Van için .ng.rdüğü Modern

Van ve Van’da Üniversite Projesi’ni açıklıyor. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’i

incelemeler yapmak üzere Van’a göndererek şu talimatı veriyor:

“ İstanbul Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) halen Avrupa’ya göre bilimsel gerçeklerden

uzak bir medrese kimliği taşımaktadır o nedenle üniversiteye d.nüştürülecek. Ankara’da

bir iki okul üniversiteye d.nüştürülecek. ..üncü üniversite Van G.lü havzasında

ilkokulları, yatılı bölge okulları, lise ve üniversitesi, kültür merkezleri opera, sinema

salonları, tiyatroları ve spor merkezleriyle Van üniversite şehrine d.nüştürülmelidir.

Zaten Van eski kültür merkezimizdi. Bunun için en az 15 yıl bir süreye ihtiyacımız var.

Hazırlıklara başla…” Talimat üzerine Bakan Mustafa Necati Bey, Van’a gelerek yaptığı

incelemeler yapıyor. Üniversite kurulmasının gerekli olduğunu g.rüyor.

Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi ile ilgilenen ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa

Necati Bey kimdir?

Mustafa Necati Bey’in babası aslen Malatya Darendeli, annesi Maraş Elbistanlı’dır. Babasının

Kadılık görevi nedeniyle Mustafa Necat Bey İzmir’de dünyaya gelmiş. Lise eğitimi sonrası

Hukuk Mektebini bitirerek, avukat olmuş. İzmir’de millî mücadeleyi başlatan Kuvayı Milliye’ye

katılmış. Mustafa Necati Bey, Van incelemesinden bir yıl sonra 1928 yılında, öğretmen Ferit

Nuri (Kuran) Bey’i Van’a göndererek mevcut ortaokulu liseye d.nüştürerek, kurulması

tasarlanan üniversitenin çekirdeğini oluşturmasını isteyen çalışkan devlet adamıdır.

Van’a gelen öğretmen Ferit Nuri Kuran Bey hakkında bir bilginiz var mı?

Mustafa Necati Bey’in üniversitenin temelini oluşturmak üzere Van’a göndereceği öğretmen

sıradan biri olmamalıydı. Nitekim gönderilecek öğretmen için yarışma açılarak ilan veriliyor.

İlanda birinci olan öğretmene 100 TL mük.fat verileceği belirtiliyor. Katılanlar içinde Kabataş

Lisesi matematik öğretmeni Ferit Nuri Kuran birinci seçiliyor. Ferit Nuri Kuran daha 14 yaşında

Atatürk’ün çini mürekkebiyle portresini çizen, eski yazıyla İstiklal Marşı’nı yazan başarısı ve

vatansever y.nüyle dikkatleri çeken özelliğe sahip öğrencidir. Ferit Nuri Kuran Hocamı Etiler’de

evinde ziyaret ettim, ama elini .ptürtmeyerek, “Otur doktor evladım. Vanlılar hoş gelmişsen,

başım g.züm üstüne gelmişsen derler. Sende hoş gelmişsin başım g.züm üstüne

gelmişsin. Seni ve İzzet Sarımurat’ı alnınızdan öperim. Sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün

ruhunu şad ettiniz, onun arzu ettiği üniversitenin kuruluşunu gerçekleştirdiniz.” Dedi.

Atatürk’ün TBMM’de gündeme getirdiği Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi

gerçekleşmiş olsaydı bugün Van, nasıl bir şehir g.rünümü kazanırdı?

Van’a çok özel bir önem veren ve Van projesini yakından takip eden Atatürk, 1 Kasım 1937’de,

TBMM açış nutkunda, ‘Doğu Bölgesi için Van G.lü Sahillerinin en güzel bir yerinde

ilkokulu ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden

faaliyete geçilmelidir.’ Talimatı veriyor. Bu kez dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ı

arazi tespiti için Van’a gönderiyor.Atatürk, 1938 yılı kasım başında TBMM açış nutkunda ise,“

İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi’nin tamamlanması ve Şark

Üniversitesi’nin yapılan etütlerle tespit edilmiş olan esaslar dairesinde, Van G.lü

civarında kurulması hızla ve önemle devam etmektedir’ diyor. Atatürk, ülkenin gelişip

kalkınmasını Doğu Anadolu Bölgesi ve Van’ın kaderiyle birlikte düşünüyor. Ancak .mrü vefa

etmiyor. Sizin kaleme aldığınız “ Atatürk’ün .lümü Van’ı nasıl etkiledi?” başlıklı makalede

belirttiğiniz gibi Atatürk’ün vefatı ile Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi sahipsiz kalıyor.

Proje bir şekilde engellenince Van’ın parlak geleceğinin yolu kesiliyor. Proje gerçekleşmiş

olsaydı her alanda gelişmiş, kalkınmış, bilim, kültür ve sanat kenti Van’dan ve ünü ve başarısı

yurt dışına taşan Vanlı isimlerden söz etmiş olacaktık.

Van’a üniversitesi kurma mücadelesine ne zaman ve nasıl katıldınız?

Eski Van Belediye Başkanı rahmetli Tayyar Dabbağoğlu 1968 yılında Van Üniversitesi

Kurma ve Yaşatma Derneği kurmuştu. Tayyar Bey’in girişimleri sonucu Erzurum Atatürk

Üniversitesi Rekt.rü Kemal Bıyıkoğlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Van Fen Edebiyat

Fakültesi kurulması kararı almıştı. Kararı o zaman milletvekilimiz olan, Van’da büyük hizmetleri,

eserleri bulunan rahmetli Ferit Melen kararname ile TBMM’den geçirmişti. 1977 yılı kasım

ayında Van Belediye Başkanı Tayyar Dabbağoğlu talihsiz bir kaza sonucu evinin çatısından

düştü ve uçakla Ankara’ya kaldırıldı. O zaman Van Devlet Hastanesi başhekimiydim. Aynı

uçakla eşi Dr. Süheyla Hanım ile birlikte Ankara’ya g.türdük. Ancak Vanlı hemşehrimiz beyin

cerrahı Prof. Dr. Hızır Alp ve ekibinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak vefat

etti. Entelektüel kişiliği olan Tayyar Bey, vizyon sahibi, çok cesur, çalışkan, dürüst, hayalleri ve

projeleri olan eşişiz belediye başkanıydı ama erken kaybettik. .lümü Van için çok büyük kayıp

oldu. 1978 Senesi Temmuz ayında Van Belediyesi İktisat Şefi, 2 Nisan kurtuluş günlerinde Van

Valisi Haydar Bey’i at üzerinde temsil eden rahmetli Mustafa Dervişoğlu, çocukluğumdan beni

tanırdı. Steyr marka bisikletini bizim hana bırakır, bende ondan gizli İn.nü İlkokulu bahçesinde

turlardım. Bisiklete sürmeyi düşe kalka öyle öğrendim. Neyse. Mustafa Bey derneğin genel

sekreteri ve muhasebecisiymiş. Bir gün öğleden sonra gelerek dedi ki “Derneğin yıllık

kongresi yapılması gerekiyor, yapılamaması durumunda dernek münfesih olacak. Vali

Bey ile aran iyidir. Derneğin Ziraat Bankası’nda 21 bin lira parası var, konuş genel kurul

yapalım kapanmasını önleyelim.” Sorumluluk almaya hazırım yanıtı vererek mücadeleye

katıldım. Ertesi gün Vali Doğan Pazarcıklı ’ya giderek derneğin durumunu, Van için önemini

anlattım. Vali Bey, ilgi göstererek destek olacağını söyledi. Hemen Nail Başıbüyük’ün sahibi,

Servet Mehterbaşı’nın yazı işleri müdürü olduğu ilkeli ve saygın gazetecilik yapan İkinisan

Gazetesi’nde olağan genel kurul ilanı verdik. 1978’de Van eşrafının katılımıyla genel kurul

yaptık. Rahmetli ağabeyim Öğretmen Mevlüt Okayer, Sanat Okulu Müdürü Vasfi Leventoğlu,

Eczacı Übeydullah Müftüoğlu, Eczacı Aydın Perihan, İş ve İşçi Bulma Kurumu Başkanı Özdemir

Zırhlıoğlu, Diş Tabibi Saadettin Özok, Diş Tabibi Özger Yalım, İş Adamı Oğuz

Hacırüstemoğlu’ndan oluşan yönetim kurulunda başkan seçildim. Özdemir Zırhloğlu’nu

1979’da trafik kazasında kaybettik. Aynı yıl Ubeydullah Arvas İstanbul’a yerleşti. Yönetim

kuruluna banka müdürü Atilla Sönmez, eczacı Ahmet Besalet Bilgin ilave oldu.

Üniversitenin kurulması için ilk olarak nasıl bir adım atınız?

Randevu alarak pazartesi günü Vali Bey’e ziyarete gittim. ‘Sayın valim kâğıt üzerinde Atatürk

Üniversitesi’ne bağlı Fen Edebiyat Fakültesi var ama ortada fakülte, öğrenci ve eğitim

yok. Erzurum Atatürk Üniversitesi Rekt.rü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul’a g.rüşerek

fakültenin açılması için çalışma başlatmasını söyler misiniz’ dedim. Çevresinin

bilgilendirmediği Vali Bey’in bu ayrıntılardan haberi yoktu. Bana ‘Telsiz odasına çık sen

rektörle konuş bu daha münasip olur’ dedi. Çıktım telsizci beni Rektör Hurşit Ertuğrul’a

bağladı. ‘Sayın rekt.rüm Van halkı Fakülte’nin eğitime başlamasını arzu ediyor’ dedim.

Aradan bir süre geçti. 4 aralık 1978’ de Prof. Dr. Ahmet Türker Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı

olarak atandı. Dekan Bey’i ve Edremitli Diş Dr. Seyfettin Baydaş’ı alarak daha önce arkeolog

olarak İstanbul Üniversitesi Van Tarih Araştırma Merkezinde çalışmış, Çavuştepe kazılarında

bulunmuş, babası Van’da Muhasebe Müdürlüğü yapmış olan Trabzon Sürmeneli bir ailenin

çocuğu olan Vali Doğan Pazarcıklı’yı Çimento Fabrikası sosyal tesislerinde düzenlediğimiz

yemeğe davet ettim. Yemekteki sohbetimizde üniversite kurulması için vereceğimiz mücadeleyi

g.rüştük.

Vanlılar arasında toplumsal bilinç ve dayanışma oluşturmak için neler yaptınız? Halka

gittiniz mi?

Vanlılar siyasi nedenlerle üniversite hakkının ellerinden alındığını iyi biliyordu. 1978 ağustos

ayında derneği aldık. Mücadeleye başladığımız günden itibaren yönetim kurulumuzla beraber

kapı kapı gezerek halka gittik. Cumhuriyet Caddesi, çarşı esnafı, sebze hali, kasap esnafı,

toptancı hali esnafı ve kabzımalları ziyaret ettik. Ziyaretlerimizde üniversitenin Van’ın

gelişmesine, aydınlanmasına, geleceğine, insanımıza, gençlere nihayetinde bölgemize

sağlayacağı faydaları anlattık. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van Projesi’nin hedefi

buydu dedik. Üniversitenin Van Projesi’nin yüksek eğitim kurumu olduğunu söyledik. Bunlarla

yetinmedik. Öğretmenlerimize, eğitim camiamıza, halkın tüm kesimlerine hatta köylere giderek

yurttaşlarımıza üniversite kurulmasıyla ilgili bilgilendirici paylaşımlarda bulunduk. .ünkü

Vanlıların içinde bulunmadığı, desteklemediği bir mücadelenin başarıya ulaşmasının mümkün

olamayacağını biliyorduk.

Üniversite kurulmasını isteyen Vanlılardan beklediğiniz destek geldi mi?

Van halkı bizim samimi çabalarımıza inanarak g.nül ve omuz verdi. Vanlılar üniversite

kurulması için kenetlenerek seslerini yükseltmeye başladı. Birçok konuda Sanat Okulu Müdürü

Vasfi Levendoğlu, Beden Terbiyesi Müdürü ve Kızılay Başkanı Saffet Demiroğlu,

Şengençlerspor Kulübü Başkanı Van Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Nevzat

Amiklioğlu, Şoförler ve Otomobilciler Odası ve eski Van Belediye Başkanı Burhanettin Türkoğlu,

TRT Van Radyosu Şefi Celil Akan destek verdi. En büyük katkıyı gideceğimiz adresleri ve etkili

kişileri söyleyen rahmetli ağabeyim emekli öğretmen Mevlüt Okayer sağladı.

ValiDoğan Pazarcıklı’nın desteği devam etti mi?

1979 yılı sonunda eğitim konularında uyumlu olarak çalıştığımız, Van’da Türk Eğitim Derneği

Koleji (TED) açılması konusunda ve üniversite mücadelemize destek veren valimiz Doğan

Pazarcıklı merkeze alındı, Yurdanur Uğur atandı. Dernek olarak ziyaret ettik. Çok sıcak ve

samimi davrandı. Ancak bizi adeta şoke eden, hepimizde hayal kırkılığı yaratarak enerjimizi

düşüren çok ilginç bir ifade kullanarak: “ Kardeşim ne uğraşıyorsunuz, Van’a üniversite

kurulursa anarşi gelir!” dedi. Cumhuriyet valisinden beklenmeyen bu yaklaşım arkadaşlarımız

arasında üzüntü yaratarak canımızı sıktı.

Vali Bey’in olumsuz yaklaşımı üzerine dernek çalışmalarına ara vererek mücadelenizi

noktaladınız mı?

Tabi ki hayır. Aksine daha hırslandık. Vali Bey’in tavrı bizleri etkiledi ama mücadelemizden geri

adım atmadık, inandığımız yoldan geri dönmedik. Bu mücadele Van’ın, Vanlıların onur

meselesidir dedik, çalışmalarımıza devam ettik.

Üniversite kurma mücadelenizde daha sonra nasıl bir gelişme oldu?

Tepebaşı Mahallesi’nde bulunan İn.nü İlkokulu’nun bir kısmı Fen Edebiyat Fakültesi için

dekanlık, Hüsrev Paşa İlkokulu yanında Kebapçı Kemal Karakuş’un bir kaç dairesi dekan ve

genel sekreter lojmanı olarak tahsis edilmişti. 11 eylül günü Van Kalkınma Vakfı Başkanı Prof.

Dr. Ahmet Akyürek Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde işi olduğunu ( tohumluk

buğday alacak), bana sende gel yol arkadaşı olursun dedi. Bende çok iyi olur, başta Atatürk

Üniversitesi Rekt.rü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul ve yakın dostum, Van Fen Edebiyat Fakültesi

Sekreteri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin idari kuruluş, kampüs arazisi istimlak çalışmalarında

büyük emekleri olan Lütfü Sezen’in dayısı Pof. Dr. Zeki Başar Hocamızı g.rüşürüm dedim.

Ayrıca seneye ÖSYM sınavına Van’da ki Fen Edebiyat Fakültesi’ne öğrenci alınması için

istekte bulunurum diye düşündüm. Sabah Van Kalkınma Vakfı’nın Land Rover aracı ile erken

yola çıktık. Erciş yolunda rahmetli Kemal Kurdoğlu’nun petrolünü az geçince durduk. Tarladan

gelen biri bayan iki İngiliz arabaya bindi. Türk.eyi çok güzel konuşuyorlardı. Bu kadar güzel

Türk.eyi nasıl öğrendiniz dedim. Londra’da lisan kursu aldıklarını söylediler. Yaşları 35’i

geçmemiş olan bayan ve erkek İngiliz beni adeta sorgulamaya başladı:

“ Sen Kürt müsün yoksa Türk mü?” Bende “Sizi ne ilgilendirir. Ben Türküm. Bakın biz

İngiltere’ye gelip İrlanda meselesini karıştırdık mı? Sizin amacınız nedir? Bir asır önce

Ermeni komşularımızı kışkırtarak tahrik ettiniz. Hem onların hem de Müslüman ahalinin

geleceğini mahvettiniz. Şimdi farklı bir senaryo uygulama peşinde olduğunuzu biliyoruz.

Ama bu topraklarda böl parçala yönet planınızda, kardeşi kardeşe kırdırma amacınızda

asla başarılı olamayacaksınız. Kürt Türk kardeştir” dedim. İki İngiliz Erciş’te arabadan inip

ayrıldı. Bizde yolumuza devam ederek Erzurum’a vardık. Öğleden sonra üniversiteye gittik önce

Rektör Hurşit Ertuğrul’u ziyaret ettim. 1980-1981 yılı için Van Fen Edebiyat Fakültesi’ne

öğrenci alınacağının s.zünü aldım. Zeki Başar Hocamla dostane g.rüşme yaptım. Ziyaretler

bitmiş Ahmet Akyürek de tohumluk buğday almıştı. 12 eylül günü sabah erken saate Van’a

doğru yola çıktık. Horasan’ı geçtik, iyice karanlık ..ktü. Tahir Dağı sonrası Jandarmalar

durdurdu. Bir tuhaflık vardı ama epey bekletildik. Hiç bir izahat verilmedi. Eleşkirt’i geçtik Ağrı

Hamur Deresi, Tutak, Patnos her yerde bir süre alıkonulduk. Derken Erciş, nihayet Van

Karayolları Bölge Müdürlüğü kavşağında tankları g.rünce Askeri Darbe olduğunu anladık. O

zaman cep telefonu, internet falan yoktu. Gece saat 24’ü geçiyordu. Eve varıp televizyon

açtığımda Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, “İç Hizmet Kanununun verdiği

Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve

komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine

bütünüyle el koymuştur” açıklaması yapıyordu.

Kenan Evren ilk yurt gezisini Van’a düzenlemişti. Evren ile g.rüşerek üniversite talebinizi

iletme olanağı buldunuz mu?

İhtilalin ilk haftasında Kenan Evren ilk yurt içi gezisini Van’a yaptı. Van’a Üniversite Kurma ve

Yaşatma Derneği olarak Vanlıların üniversite isteğini yansıtan bir kaç döviz hazırladık. Kenan

Evren, vilayet .nünde halka seslenirken dernek üyesi arkadaşlarımız dövizleri kaldırarak

Evren’in görmesini sağladılar. Kenan Paşa dövizleri g.rünce umut veren açıklamalar yaptı.

Sesimizi bu şekilde duyurduk.

Evren’in olumlu açıklamaları üzerine umutlandınız mı?

Doğrusu umutlandık. Ama daha sonra Kenan Evren’in talimatı ile yeni üniversiteler kurulması

kararı alındı. Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde YÖK taslağı ile birlikte İstanbul’da Marmara

ve Mimar Sinan, İzmir’de Dokuz Eylül, Antalya’da Akdeniz, Ankara’da Gazi, Eskişehir’de

Anadolu Üniversitesi’ne ilaveten ikinci üniversite olarak Osman Gazi Üniversitesi kurulacağı

belirtildi. Bu üniversiteler arasında Van’ı görmeyince çok üzüldük. Karar Van’da burukluk

yarattı.

Gelişme üzerine nasıl bir yol izlemeye başladınız?

Kenan Paşa’nın Van ve Hakkâri ziyaretinden kısa süre sonra derneğimizin üyesi eczacı

Ubeydullah Arvas arkadaşımdı. Babası Hac farizasını yaparken vefat etti. Bu vesile ile Van

Müftüsü merhum Öner Azmi Sarımurat Bey’in oğlu, Van’ın asil evladı, cennet mekân, ruhu şad

olsun, eski emekli Albay İzzetin Sarımurat’ın eniştesi Şeyh Taha Arvas’ın taziyesi için Van’a

geldi. Taziye Çatak ilçesindeydi. Mahalle arkadaşı ağabeyim Mevlüt Okayer, İzzetin

Sarımurat’ın Kenan Evren ile sınıf arkadaşı ve samimi olduklarını daha önce anlatmıştı. İzzettin

Sarımurat, Zeynel Abidin Hoca’nın biraderi, Dr. Saadetin Sarımurat ve terzi Muhittin

Sarımurat’ın abisiydi. İki kız kardeşlerinden biri Hacı Bilal Güldal, diğeri Hacı Davut Ezberci ile

evliydi. Molla İbrahim Sarımurat’ın da amcasıydı. Taziyede İzzetin Sarımuratoğlu ile sohbet

ederek dernek olarak amacımızın Van’a üniversite kazandırmak olduğunu söyledim. Onun

üniversite konusunda benden daha ateşli, daha istekli ve kararlı olduğunu g.rdüm. İzzettin

Sarımurat, 1928 senesinde Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle Van’a gelen,1929 ocak ayında

apandisten vefat eden Mustafa Necati Bey’in özel olarak seçerek gönderdiği Kabataş Lisesi fen

dersleri öğretmeni Ferit Nuri Kuran Bey’in talebesiydi. Bana “İşte ev telefonum, ev adresim:

Esentepe Emekli Subay Evleri, Bina 10, No 4 numaralı dairede oturuyorum. Ankara’ya

gelmeye karar verdiğinde beni birkaç gün evvel ara. Söz veriyorum seni Devlet

Başkanımız Kenan Evren Paşaya g.türeceğim. Van’a üniversite kurma

çabanızda yanınızda olacağım, her türlü desteği sağlayacağım. Van için hayati

meseledir” dedi. Bu sözleriyle İzzettin Sarımurat heyecanımıza heyecan, gücümüze gü.

katmıştı. Güzel gelişmeyi dernek yönetim kurulumuzla paylaştım.

İzzettin Sarımurat ile Kenan Evren arasında nasıl bir diyalog vardı?

İzzettin Sarımurat sınıf arkadaşı olması nedeniyle Kenan Evren ile Genel Kurmay Başkanlığı

zamanında ve daha önceleri devamlı diyalogları olmuş. 1938 Harp Okulu Mezunu

olduklarından her yıl mutlaka bir araya gelirlermiş. Bir gün İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’i

ziyaret ediyor. G.rüşme sonrası Evren, Kurmay Albay Çevik Bir’i çağırarak ” Çevik, İzzettin

Sarımurat albayım benim çok sevdiğim sınıf arkadaşımdır. Ben olmadığımda bir sorunu,

isteği olursa mutlaka ilgilen ve yerine getir. Ayrıca sağlık sorunu olursa Gülhane

komutanına benim adıma telefon aç”” talimatı veriyor. Bu denli yakınlık vardı.

Üniversitenin kuruluş mücadelesi sürecinde ilginç olaylarla karşılaştınız mı?

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı tarafından 1981 Anayasası yapıldı.

Referandumdan sonra Kenan Evren 7. Cumhurbaşkanı seçildi. Vanlı hemşehrimiz eski

emniyet müdürlerinden rahmetli Baki Müftüoğlu’nun abisi Avni Müftüoğlu Emniyet Genel

Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı yapmıştı. Polis Enstitüsü mezunu Hukuk Fakültesi ve

Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmişlerdi, Avni Müftüoğlu Van’dan Danışma Meclisi üyeliğine

seçilmişti. 23 Mart 1981 yılında g.rüştüğümüzde daha Danışma Meclisi oluşmamıştı. 1981 yılı

Atatürk’ün 100. Yılı idi. 1980 – 1981 yılları arasında Van Valisi Nazmi İyibil’di. İl çapında bir

organizasyon komitesi kuruldu. Vali Muavini Selami Bey, İl Kültür Müdiresi Sevil Demirkıran,

Kız Enstitüsü Müdiresi Serpil Çilingiroğlu komitede yer aldı. Başbakan Bülent Ulusu

Hükümetinde aynı zamanda yurt çapında 100.Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Devlet Bakanı

Mehmet .zgüneş’ti. Kültür Bakanı Mustafa Cihat Baban’ın müsteşarı emekli Vanlı Korgeneral

Kemal Gökçe paşaydı. Kemal Gökçe Van Ticaret Sanayi Odası Meclis Başkanı, Van’ın k.klü

spor kulüplerinden Şençençlerspor Kulübü Başkanı Nevzat Amiklioğlu’nun dayısıydı. 4 Ocak

pazar günü Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği Genel Kurulu yapıldı. Vali Nazmi

İyibil, 21. Seyyar Jandarma Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Selen de genel kurula katıldı.

Açılış konuşmamda Atatürk’ün doğumunun 100. yılında Van üniversitesinin kurulması

gerektiğini dile getirdim. Bu isteğimizi kongre kararına d.nüştürdük. Vali Bey bana Özçelik Bey,

Devlet Başkanı Kenan Evren’e kongrede alınan kararı bir telgrafla bildir dedi. Telgrafı yazıp

PTT’ye gittik. PTT gişesindeki görevli memur telgrafa baktı sonra da olmaz. Bu telgrafı çekme

sorumluluğunu ben alamam, lütfen müdürümüz Hayrettin Alparslan’a gidin dedi. O da

‘Sıkıyönetim tamimi var olmaz’ dedi. Kendisine ‘Bu telgrafta ne var, bir suç unsuru sakınca mı

var? Sen ne biçim Vanlısın’ dedim. Ağabeyim Mevlüt Okayer’in ortaokuldan arkadaşı

olduğundan yumuşadı. Peki, bakalım dedi ve telgraf çekildi.

Kenan Evren’e Vanlıların üniversite isteğini bir dosya ile iletmek için Ankara’ya gitmeyi

düşünmediniz mi?

Gitmek için zamanını kolluyoruz. Biz bu mücadeleyi verirken bir sabah gazetede Gaziantep

Yüzüncü Yıl Üniversitesi istiyor başlıklı bir yazı okudum. Hemen Vali Nazmi İyibil’e gittim. Sayın

Valim, Gaziantep Lobisi daha gü.lüdür fırsat elimizden kaçacak, birlikte Ankara’ya gidelim. Vali

Bey de benim İçişleri Bakanı’ndan izin almam gerekir. Siz sivil ve bağımsızsınız gidin dedi.

Gelişmeler sonrası nasıl bir karar aldınız?

Hemen arkadaşlarla konuşarak ortak karara vardık. 15 Mart 1981 pazar günü için Ankara’ya

gitmek üzere uçak biletlerimizi aldık. Belediye başkanımız derneğinin kurucusu Tayyar

Dabbağoğlu’nun emeklerine, anısına ahde vefa gösterme düşüncesiyle kıymetli eşi, değerli

meslektaşım, Van sevdalısı Dr. Süheyla Dabbağoğlu hanımı davet ederek sizde buyurun

birlikte gidelim dedim. Ancak mazeretinden dolayı gelemedi. Askere askerle yaklaşılır. Bu

doğrultuda dayısına referans mektubu yazar düşüncesiyle Vanlı iş ve spor insanı Nevzat

Amiklioğlu’na giderek ” Abi dayınız Korgeneral Kemal Gökce Paşa’ya bir mektup yazın

bize yardımcı olsun” dedim. Nevzat Abi, lezzetli Van şivesiyle “ Vıle ne mektubu, git

kapısına bir tekme at gir içeri” diyerek bizi esprisiyle rahatlattı. Sonra dayısıyla konuşarak

bize yardımcı olması y.nünde söz aldı.

Kemal Gökçe Paşa kimdir?

Korgeneral Kemal Gökçe Paşa, Cumhuriyet sonrası Van’da ilk eczaneyi açan ( Şifa Eczanesi )

sahibi Şadiye hanımın kardeşidir. Van Hükümet Tabibi Hikmet Bey ile evlenmişti. Önce

Ankara’ya oradan Almanya’ya gitmişler. Kıymetli ve yetenekli aile olan hemşehrilerimiz Kemal,

Suat, Uygur, Atilla İlvan’ın babaları Hamdi Bey eczaneyi yönetmiş.

“Kenan Evren ile seni g.rüştüreceğim” s.zü veren İzzettin Sarımurat ile iletişim

kurabildiniz mi?

Ankara’ya gitmeden önce İzzettin Sarımurat’a telefon açtım. Bir gün sonra İstanbul’dan

Ankara’ya geldi. Pazartesi günü Sıhhiye Ordu Evi’nin .nünde buluştuk. Ankara’ya gelmeden

önce 1928 de Atatürk’ün direktifleriyle Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’in Van’a

gönderdiği Ferit Nuri Kuran’ın yaptığı; arka yüzünde eski yazı ile yazılı İstiklal Marşı, ön

yüzünde Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın çini

mürekkebiyle yapılmış resmi ve hocanın bizzat yazarak imzaladığı “Sayın Devlet Başkanı

Kenan Evren’e saygılarımla” imzalı mektubunu yanıma aldım. Resimlere Kızılay Kocabeyoğlu

Pasajından gümüş çerçeve alarak resimleri yerleştirdik. İlk ziyareti Kültür Bakanlığı Müsteşarı

hemşehrimiz Kemal Gökçe Paşa’ya gittik. Sekretere Van’dan heyet olarak geldiğimizi söyledim.

Paşa bizi kabul ederek hemen odasına geçtik. Bizi çok sıcak karşıladı. Ziyaret amacımızı

söyledik. Başta Devlet Başkanı Kenan Evren, Başbakan Bülent Ulusu, Millî Eğitim Bakanı

Emekli Tüm General Hasan Sağlam, Devlet Bakanı 100. Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Mehmet

.zgüneş Paşa‘dan randevu istiyoruz. Sizin referansınız ve sekretaryanız ile randevu

talebimizin kabul edileceğine inanıyoruz dedik. İletişimi için telefon numarası istedi. O zaman

cep telefonu, sosyal medya yoktu. Liseden sınıf arkadaşım olan muhasebeci mali müşavir

Vanlı Kemal Kasapoğlu’nun ofisinin telefon numarasını verdim. Kavaklıdere’de kaldığım

kayınpederim vardı ama ev telefonu yoktu. Randevu isteğimizi not aldı. Ziyaretimizden çok

memnun olduğunu söyleyerek bizimle tek tek kucaklaşıp:

” Van’a sahip çıkın orası benim anamın yurdudur. BabamMalazgirtli bir

komutandı. Eczacı Şadiye hanımdan başka iki ablam ve yeğenlerim var” dedi.

Odadan çıktık. Yeri gelmişken şunu bilmenizi isterim; Kemal Gökçe Paşa görevde iken

mimarisiyle ilgi çeken ancak birkaç yıl önce yıkılan Van Müzesi’nin yapımını sağlayan kişidir.

Bunu kimse bilmez. Kendisi hayatta ve diyaloğum var, ara sıra arar hatırını sorarım. Ertesi gün

Kemal Kasapoğlu’nun ofisine geçtik. Bir süre sonra Kemal Gökçe Paşa beni aradı. Devlet

Başkanı Kenan Evren ile g.rüştüğünü “Ben Van’dan gelen heyetin ne istediğini biliyorum.

Mili Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Haydar Saltık Paşaya gitsinler yazılı isteklerini

bıraksınlar” dedi. Randevu için Başbakan Bülent Ulusu da zamanım yok demiş. Milli Eğitim

Bakanı Hasan Sağlam 19 Mart perşembe günü öğleden sonra randevu vermiş. Aynı güne

Devlet Bakanı Mehmet .zgüneş randevu vermiş. Ziyaretler başladık. Ziyaretlerde İzzettin

Sarımurat da bize katlıyordu. Bizde Anıt Kabir de sekreteri olan kurmay albaya isteklerimizi

içeren dilekçemizi verdik. O da alıp sümeninin altına koydu. Hasan Sağlam’a Atatürk’ün Van

G.lü kenarında kurulması için talimat verdiğini, Doğu Üniversitesi kurulması hakkında attığı

adımlardan, bölgenin gelişmesi, kalkınması ve aydınlanmasına sağlayacağı katılardan

bahsettik. Devlet Bakanı Mehmet .zgüneş’e Erzurumlular üniversite hakkımızı gasp ettiler

dedim. Omuzuma vurarak; Kardeşim devlet onların omuzuna taktığı rütbe gibi size de rütbe

takar üzülmeyin dedi. Ferit Melen neden yapmadı dedi. Ben de yapmamış veya yapamamış

olabilir. Siz Atatürk.ü bir hükümetsizin Atamızın yarım kalan Van Projesi gerçekleşirse ruhu şad

edilmiş olur dedim. Bu benim yetkimi aşar diyerek bize Kenan Evren Paşa ile g.rüşmemizi

söyledi.

Van’a büyük hizmetleri olan, eski Van milletvekili, maliye, milli savunma bakanı, eski

Başbakan Ferit Melen’e bu konuyu aktardınız mı?

Rahmetli Ferit Melen Bahçelievler Ayten Sokak No 27’de ( Komşusu İsmet İn.nü ) oturuyordu.

Ferit Melen’i evinde Muzaffer Hacıbekiroğlu ve Saadettin Özok ile birlikte ziyaret ettik. Hasan

Sağlam’ın sözlerini aynen kendisine ilettim. Rahmetli, “Ben hizmet etmekten mutlu olduğum

memleketime üniversite kazandırmayı istemez miydim? 1962’de Konsey üniversite

kurulmasına karşıydı. Üniversite kurulması kararı Evren’in iki dudağı arasındadır. İsterse

kurulur. Mücadelenizde başarılar dilerim” dedi. O tarihlerde Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı

Korgenerale Suat İlhan Paşa’ydı. Suat Paşa Ferit Melen ve Van’ın yerli ailelerinden Coşkun

Okuldaş ile teyze çocuklarıydı. Suat İlhan aynı zamanda 1979 yılında Van Seyyar Jandarma

Tugay Komutanı Tuğgeneral Sedat İlhan’ın abisiydi.

Kenan Evren’den randevu talebinize olumlu yanıt gelmeyince Van’a dönme karar mı

aldınız?

Başka gelişmeler olunca Van’a dönme kararı almadık. Ankara’da geniş çevresi olan Şeyh Taha

Arvas’ın kardeşi Tarım Bakanlığı Zirai Donatım Genel Müdürü Emin Garbi Arvas Albay Çevik

Bir’in öz dayısını iyi tanıyordu. İzzettin Sarımurat ile birlikte mektup yazarak Çevik Bir’in

dayısına verdiler. İzzettin Abi mektubun sonunda “ Sayın Devlet Başkanım, size güvenerek

Vanlı hemşehrilerimi peşime takarak Ankara’ya heyet olarak geldik. Sizinle g.rüşmemiz

gerekiyor. Beni hemşehrilerime karşı mahcup etmeyeceğinize inanıyorum” ifadeleri yer

verdi. Çevik Bir’in dayısı mektubu alıyor ancak Çevik Bir evde olmadığından mektubu eşi

Nilgün Hanım’a veriyor.

Günlerdir beklediğiniz randevu talebinize olumlu yanıt nihayet geldi mi?

20 Mart 1981 cuma günü Van Atatürk Lisesi’nden arkadaşım, hemşehrimiz Kemal

Kasapoğlu’na veda ederek Van’a dönmek ve vedalaşmak üzere Kızılay’daki bürosuna gittik.

Telefon çaldı. Arayan subay Kemal Gökçe Paşa’nın benimle g.rüşmek istediğini söyledi.

Telefonu aldım, “Özçelik Bey randevu isteğinize olumlu cevap geldi. 23 Mart Pazartesi

günü saat 11.00’de 4 kişilik Van heyetini Sayın Devlet Başkanımız Genel Kurmay

Başkanlığı’nda kabul edecekler. ” dedi. Ne tesadüf ki o anda Kemal Kasapoğlu’nun

bürosunda olmasak randevudan haberimiz olmayacaktı. .ünkü ne cep telefonu sabit

telefonumuz vardı. Çevik Bir aldığı mektubu yerine ulaştırıyor. Mektubu alan Kenan Evren

tebessüm ederek okuyor: ” Çevik, lebalep doluyum, fakat İzzettin arkadaşım gelmiş.

Pazartesi günü öğleden önce randevu ayarlayın” direktifini veriyor. Randevu talebemiz bu

şekilde kabul ediliyor.

Günlerdir beklediğiniz Kenan Evren’i ziyaretinize dernek yönetiminden kimler katıldı?

Dernek başkanı olarak ben, üyemiz Diş Doktoru Saadettin Özok, Emekli Albay İzzettin

Sarımurat, akrabası Yıldız Sarımurat katıldı. Yıldız Abla, aydın, Atatürk.ü, demokrat hem de

Van kadınını en iyi şekilde temsil edecek özellikleri olan gururumuz duyduğumuz Cumhuriyet

kadını hemşehrimizdi. Kenan Evren’e, bakanlara sunacağımız dosyaların hazırlanarak

tamamlanmasında bize çok yardımcı oldu. Pazartesi günü Yıldız Abla’nın çalıştığı bankada

buluşarak kendisinin makam arabası ile Genel Kurmay Başkanlığına hareket ettik. Nizamiye

kapısında binbaşı tarafından yukarı kata gönderildik. Başyaver ’in odasında solukladık. Yaver

öğretmen albaydı. Tatvan’da bir süre hizmet yapmıştı. (Daha sonraki yıllarda helikopter

kazasında şehit düştüğünü öğrendik.) Saat 11 00 olunca bize karşı kapıyı gösterdi. Dernek

başkanı olarak önce kapıyı ben açtım. Sekretaryadan tekrar geceyim mi diye beklerken Devlet

Başkanı Kenan Evren ile göz göze geldim. Okuma g.zlüklerini takmış, spot ışıkları altında bir

şeyler okuyordu. İçeri girdiğimde kendimi takdim ederek Van Üniversite Kurma Ve Yaşatma

Derneği Başkanı Dr. Özçelik Okayer dedim. Ardımdan içeri giren arkadaşlar kendilerini tanıttı.

En son içeriye sınıf arkadaşı Emekli Topçu Albay İzzettin Sarımurat girdi. Bizi geniş bir salona

aldılar. Ben Devlet Başkanı’nın yanındaki koltuğa, Yıldız Sarımurat yanıma, onun yanına

İzzettin Sarımurat ve onun yanına da Dr. Saadettin Özok oturdu. Bize hoş geldiniz, sınıf

arkadaşına hoş geldin İzzet dedi. Ben “Ulu Önder Atatürk’ün direktifi ve Milli Eğitim Bakanı

Mustafa Necatı Bey’in ileride Van’da üniversite kurulacak siz bunun .ncüsü

olacaksınız” dediği öğretmeninden getirdiği mektup ve 14 yaşındaki yaptığı 1922 de takdim

etmek için g.türdüğü fakat bulamadığı için yavere veremediği resim, arka yüzü eski yazı İstiklâl

Marşı, kapağında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa yazılı Ferit Nuri

Kuran imzalı gümüş çerçeveye koyduğumuz resim ve mektubunu Devlet Başkanı Kenan

Evren’e takdim ettim. Evren Paşa resmi çok ilginç buldu. Yaverinden büyüte. isteyerek tetkik

etti. Çok enteresan dedi. Mektupta Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurulacak üniversitenin

nüvesini kurmak için Kabataş Lisesi’nden Ferit Nuri Kuran’ın Van’a gönderildiği yazılıydı. Bu

yazı aynı zamanda tarihi bir belge hüviyeti taşıyordu. İçeriye girmeden İzzet Abi konuşmaları

sen yapacaksın. Siz odadan çıkınca ben özel g.rüşüp konuşacağım demişti. Ben de söze

şöyle başladım “Sayın Devlet Başkanım tasarlanmış müstakbel üniversite yasa taslağına

ulaştım. Hoşg.rünüze sığınarak biraz çizmeyi aşacağım, 6 yeni üniversiteyi Batı

illerimizde açıyorsunuz. Bu imkân eşitliğine, fırsat eşitliğine Anayasaya ters düşmez

mi? ” dedim. Gözlerinin bebeği adeta yıldız gibi çaktı ve yüzü bir anda değişti. İzzettin

Sarımurat ile birlikte olmasak çok rahat beni dışarı atardı. Hemen toparladı biz öyle

yapamayacağız dedi. Ayrıca dedim ki “Van üniversitesi bölgenin kalkınmasını,

sosyoekonomik refahı, birlik ve beraberliği sağlayacak; Ulu önderimizin ruhu şad

edilecektir.” Çaylarla birlikte sohbette Van Ön Asya’nın kapısı olduğundan Türk Dünyası

ülkeleri ile ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerimizde k.prü görevi kuracaktır ifadelerini kullandım.

Bize “Hemen olacak diyemem. Konsey arkadaşlarımla konuyu her y.nüyle konuşup size

döneceğim.” Dedi. Teşekkür ederek dışarı çıktık. Arkadaşı olan İzzet Abi ile Evren Paşa baş

başa kaldı.

İzzettin Sarımurat Kenan Evren ile içerde baş başa g.rüştükten sonra odadan çıktığında

ilk s.zü ne oldu?

İzzettin Sarımurat dışarı çıktığında ‘Bu iş oldu’ müjdesini verdi. Daha sonra aralarında geçen

konuşmayı anlattı. İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’e “ Sana ne diye hitap edeyim. Sayın

Devlet Başkanım mı, yoksa sınıf arkadaşım Kenan mı diyeyim” diyor. O da ne” ne dersen

de İzzet” diyor. İzzet Abi de, “Bana bak sen Anıtkabir ’de Atatürk’ün Mozolesine çelenk

bırakıp defteri yazarken Atam rahat uyu diyorsun. Peki, sen onun arzu ettiği üniversiteyi

kurdun mu? Hayır. Atatürk nasıl rahat uyusun? Eğer bana üniversite s.zü vermezsen bu

odadan çıkmam” diyerek s.zünü noktalıyor. Evren’in üniversite için en az 50 milyon lazım s.zü

üzerin İzzet Abi, “Nereden bulursan bul” diyor. Evren de “Deli oğlan hiç inatçı huyundan

vazgeçmemişsin” diyerek 40 yıllık iki dost olarak birbirlerine sarılarak “Bu iş tamamdır,

hayırlı olsun” diyerek uğurluyor. Ertesi gün Kenan Evren, kendisine taktim ettiğim dosyayı Milli

Eğitim Bakanı’na göndererek Van Üniversitesi’ni yasaya ilave etmesi için direktif veriyor.

Bu g.rüşmeden fotoğraf var mı?

O günkü tarihi g.rüşmemizi bir fotoğrafla .lümsüzleştiremedik maalesef. Bu da bizim eksiğimiz

oldu.

Üniversite s.zü alarak tarihi başarıya imza attınız. Milli Eğitim Bakanı’na talimat

verilmesinden sonra neler yaşandı.

Yorulduk ama mutluluk ve heyecan içinde Ankara’dan başımız dik, anlımız ak olarak gururla

Van’a d.ndük. Ertesi gün Vali Nazmi İyibil’i ziyaret ettik. Van’ı sevince boğan mutlu haberi

detaylarıyla paylaşarak bilgilendirdik. Aynı hafta Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’ın Ankara’ya

çağırdığı il müdürleri arasında Vanlı hemşehrimiz İl Milli Eğitim Müdürü Necmettin Çaldağ da

vardı. Toplantıda Bakan Hasan Sağlam müjdeyi orada da veriyor ve Van’da Atatürk’ün doğum

yıld.nümüne denk gelmesi nedeniyle 100. Yıl Üniversitesi ismiyle üniversite kuracağız diyor.

Necmettin Çaldağ da bu haberi bana ulaştırdı. Yasa Y.K’ün kuruluşu ile birlikte çıktı. Yani YÖK

ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi aynı yaştadır.

Üniversiteye atanan kurucu rektör beklentileri karşıladı mı?

Kurucu rektör olarak dinamik, genç ve çok faal, idealist birini bekliyorduk. YÖK Başkanı Prof.

Dr. İhsan Doğramacı Hacettepe Tıp Fakültesinden Veteriner Mikrobiyolog Prof. Dr. Hakkı

Autun’u rektör olarak atadı. Ancak bana göre idareyi maslahat kabilinden yetersiz, vizyonsuz

ve heyecanı olmayan bir isim rektör oldu. Atama Vanlıların heyecanı ve beklentilerini

karşılamadığı gibi üniversitenin gelişmesine büyük zaman kaybettirdi.

Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun atandığında ilk olarak ne yaptı?

İlk işi üniversite kuruluşunda, kampüs alanının istimlakinde ve idarenin oluşumunda canla başla

çalışan Genel Sekreter Lütfü Sezen’i görevden almak oldu. Ardından Prof. Dr. Nihat Bayşu

geldi. Veteriner kökenliydi daha aktif bir rekt.rdü. Kampusu ziyaretimde diğer üniversitelere

göre kampusun çevre düzenlenmesini yetersiz ve bakımsız olduğunu g.rdüm ve üzüldüm.

Hâlbuki yeşil alan ve peyzaj ile Zeve Yerleşkesi cennet çevrilebilirdi.

Üniversitede akademik, kültürel ve sosyal etkinlikler ne zaman başladı?

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreteri Lütfü Sezen 1982 haziran ayında bana gelerek Prof.

Dr. Zeki Başar dayımdır, Van’a gelmek istiyor. Üniversitede “Tarih Boyunca Ermeniler” konulu

konferans vermek ister, Van’a davet edelim dedi. Vali Behçet Eren’e bahsettim buyursun, bende

ayrıca davet edeyim dedi. 17 Haziran günü Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda,

konferans verdi. Konferans öncesi Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 63 son sınıf

öğrencisi adına Şule Kürk.üoğlu adlı bir öğrenci üniversite sevincimizi paylaşarak şöyle

konuştu:

“57 yıl sonra da olsa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van projesi, hayali olan

üniversitesinin gerçekleşmesinden Vanlılar gibi bizlerde çok mutluyuz. Gayret ve emek

sarf ederek amacına başarıyla ulaşan Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği

Başkanı Dr. Özçelik Okayer ve dernek yöneticilerini, Vanlıları, emeği geçenleri kutluyor

saygılarımızı sunuyoruz.”

Mutluluk ve heyecan veren gelişmelerde önemli pay sahibi oldunuz. O dönem canınızı

sıkan unutamadığınız bir olay yaşadınız mı?

1982 Ekim ayında Kazım Karabekir/Maraş Caddesinde üniversiteye tahsisi edilen eski Kız

Öğretmen Okulu salonunda yapılan törende önceden hazırlanan senaryo ile konuşturulmadım.

Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun kürsüde elleri titreyerek kısa, silik bir konuşma yaptı. Ağlayan

çocuğa meme vermezler Bizlerin ve İzzettin Sarımurat’ın cesur girişimleri olmasaydı üniversite

kurulmamış olacaktı. Rektör Hakkı Atun üniversiteye 7. Cumhur Başkanı Kenan Evren’in

büstünü yaptıracağını söyleyerek bizden yardım istedi. Yaz başıydı, tam o sırada Erzurum

Radyosu Van’da konser vermek istiyor. Vali Behçet Eren yardımcı olmam için bana haber

gönderdi. Biletleri bizzat tek başıma resmi daireler ve halka sattım. Satılan biletlerden

topladığım165 bin lirayı tutanakla rektöre verdim. 1983 haziran ayında Cumhurbaşkanı Kenan

Evren Van’a gelerek üniversiteyi ziyaret etti. Derneğimiz dışlanarak kasten haber

verilmedi! Tatbiki bu tavrı önemsemedik. Memleketimiz için neler yaptığımızı Vanlılar iyi

biliyordu.

Üniversitenin kuruluşu gerçekleştirildikten sonra farklı çalışmalarınız oldu mu?

Hacettepe Üniversitesi’nin kurucusu, bende emeği olan, feyz aldığım Prof. Dr. İhsan Doğramacı

YÖK başkanlığına getirildi. Bende Ankara’ya giderek YÖK Başkanlığında g.rüşerek Tıp

Fakültesinin yöre için çok önemli olduğunu ilettim. Valimiz Nazmi İyibil merkeze alınarak yerine

Mülkiye Müfettişi Behçet Eren atandı. Üniversite kuruluşu sonrası Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Vakfı kurma çalışmalarına başladım. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde tarih profes.rü,

1977 de Kültür Müsteşarı ve Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapan hemşehrimiz Prof. Dr.

Şerafettin Turan Mevlüt Ağabeyimin iyi arkadaşıydı. Vakıf kurma konusunda kitap belge

göndererek yardımcı oldu.1984 sonbaharında İstanbul’a göç ettim. Sonra vakıf kurularak ilk

başkanlığını rahmetli iş insanımız hemşehrimiz Enver Perihanoğlu yaptı

Zeve Kampüsü’nde temel atma törenini hatırlıyor musunuz?

1984 yılında Zeve Kampüsü temel törenine Cumhurbaşkanı Kenan Evren katıldı. Aynı yıl ekim

ayında İstanbul Şişli Etfal Hastanesinde Şef Yardımcılığı sınavını kazanarak İstanbul’a gittim.

Ben ayrıldıktan sonra dernek başkanlığına arkadaşlarımız Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ı getirdiler.

Doğup büyüdüğünüz, anılarınızın, arkadaşlarınızın olduğu Van’dan ayrılmak zor olmadı

mı?

Van sevdası kalbimden silinmedi. Ama kendimi yenilemek, atılım yapmak için İstanbul’a gidip

gelip gidiyordum. Bir gün Ankara Hacettepe Tıp Fakültesinden Bülent Ulusu hükümeti Sağlık

Bakanı Necmi Ayanoğlu tarafından İstanbul Şişli Etfal (Hamidiye Etfal) Hastanesi kulak boğaz

kliniğine atanan Doçent Dr. Aras Şevar tarafından 1. Dâhiliye Kliniği şef yardımcılığının

kadrosunun boş olduğu söylendi. Şef Dr. Nadire Güresin Apaydın ile gidip tanıştım. İlk kocası

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ecvet Güresin imiş. Ecvet Bey, akciğer kanserinden .lünce Dr.

Nurettin Apaydın ile evlenmişti. Nurettin Bey Tepebaşı Mahallesi’nde oturan yerli ailelerden

Mihraplar ailesine mensuptu. Aileden Zıya Apaydın, Hızır Apaydın, Abdülbari Akay, Faik Akay,

Refik Akay amca çocuklarıydı. Fakat bu hemşehrilikden dolayı hiç bir kayırma görmedim. Dr.

Nadire Hanım çok sert, prensip sahibi disiplinli erkek gibi kadındı. Çalışkan, zeki bir kadın olan

Nadire Hanım hiç kimseye taviz vermez, kimse karşısında haddini aşmazdı. Rahmetli Dr.

Nadire Güresin ve 1. Cerrahı Şefi Dr. Nurettin Apaydın ile gayet dostane ilişkilerle ailece

g.rüşmemiz devam etti. 1987 de Dr. Nadire Hanım yaş haddinden emekli oldu. Bakanlık 1984

Mayıs ayında sınavı açtı. Ankara Numune Hastanesinde yayınlarımla beraber lisan ve meslek

sınavından geçtim 5 kışlık jüri beni başarılı buldu, Van’dan İstanbul’a gelmem ekim ayını buldu.

.ünkü bakanlık emrini hemen tebellüğ etmedim.

Size gönderilen bakanlık emrini neden almadınız?

Sağlık Bakanı Nadire Hanım emekli olmadan benim geçeceğim kadroyu Prof. Dr. Aydoğan

Öbeğ’e emekli olmadan tahsis etti. Dr. Kaya Kılıçturgay Uludağ Üniversitesinden Dr. Aydoğan

Öbeğ’in arkadaşıydı. Bir ara eski Van Milletvekili, Devlet Bakanı Av. Salih Yıldız’ın oğlu değerli

hemşehrim Ömer Yıldız Yalım Erez, Tansu Çiller’in zamanında Sağlık Bakanı Dr. Doğan

Baran’ın müsteşarıydı. Bir gün odamda oturuyorum başhekimlik sekreteri beni arayarak

müsteşar bey sızı görmek istiyor dedi. Doğrusu hakkımda bir şikâyet mi var diye düşünerek

makama gittim. Müsteşar Ömer Yıldız Bey koltuğundan kalkarak bana sarıldı. Odada Sağlık

Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Kurumları Genel Müdürü, İstanbul İl Sağlık Müdürü de vardı. Ömer

Yıldız, samimiyeti ve davranışıyla beni onların yanında onurlandırdı. Daha sonra Ankara’ya

bakanlığa çağırdı. Makamında“ Buradaki klinik şefliğine sizi uygun g.rüyorum. Hazırlan o

makam layıksın” dedi. Müracaatımı yaptım. Ama İstanbul Tabip Odası seçiminde siyasi denge

hesapları nedeniyle atamam gerçekleşmedi. Daha sonra aynı hastanede kardiyoloji kliniğinin 3

yıl şefliğine vekâlet ettim.

Kardiyoloji kliğinde ne gibi hizmetleriniz oldu?

Koroner yoğun bakım ünitesini modernize ettirdim. Hemşerimiz gazeteci yazar Fatih Altaylı’nın

amcası iş insanı rahmetli Eyüp Altaylı ve Rötarı Kulübü’nden 9 tane monitör defibratör ve

ayrıca kliniğimize 3 tane modern havalı yatak, başka kurum ve şahıslardan buzdolabı temin

ettim. Diğer eksik ihtiyaçları hayırsever çevrem tarafından karşıladım. 32 yıl hizmet ettim. 2001

yılında emekli oldum. 2019 yılında özel bir hastanede fahri hekim olarak eş dost ve eski

hastalarımın sağlığıyla ilgileniyorum.

İstanbul’da ünlü isimlerden hastanız oldu mu?

Bir gün başhekim beni arayarak, Türk tiyatro ve sinemasının duayenlerinden, çocukluğumda

Gülistan Güzey ile başrolünü oynadığı bir filminin izlediğim, tiyatroda oyununu seyrettiğim

rahmetli Reşit Gürzap’ı diyabet hastası ( şeker) olması nedeniyle gönderdiğini söyledi. Reşit

Gürzap Bey kontrole gelmişti. Çay ikram ederek biz Vanlılar çayı çok severiz dedim. Bana siz

Vanlımınsınız dedi. Evet dedim. Bende aslen Vanlıyım, büyük dedem Padişah Abdülaziz

zamanında Van’dan İstanbul’a gönderilmiş. Kara Reşit Paşa olarak tarihe geçmiştir. Kendisi çok

nüktedan, kültürlü g.rmüş geçirmiş, tevazu sahibi bir insandı. Oğlu sinema, tiyatro, dizi

oyuncusu, yazar ve eğitmen Can Gürzap, gelini Arsen Gürzap’a akşam yemeğinde Levent

Tenis Kulübünde rastladım. Can Gürzap’a siz nerelisiniz diye sordum. Biz Vanlıyız dedi. Reşit

Gürzap hasta hekim ilişkimiz devam etti. Reşit Bey hayattan çok güzel anılarını ve tecrübelerini

aktardı. Bana eski gazeteci Bosfor Turizm ve Çamlıca Gazozları sahibi armatör Kahraman

Sadıkoğlu’nun eniştesi, Van Eğitim G.nüllüler Parkı’nda isimi yaşatılan Feyyaz Tokar da

Vanlıdır dedi. 1984 yılı ekim ayında Şişli Etfal Hastanesi 1. Dahiliye Kliniğinde şef muavini

olarak göreve başlamamdan 6 ay sonra şefim Dr. Nadire Güresin Apaydın’ın önemli bir

operasyon geçirmesinden dolayı kliniğin sorumluğunu üstlendim Hastane Sağlık Bakanlığının

önem verdiği Eğitim Ve Araştırma Hastanesi idi. Burada önemli insanlara ve değişik vatandaş

kitlesine hizmet ve en az 5-6 asistana da eğitim veriyordu. Hacettepe de aldığım çok kuvvetli

ve temel yoğun çalışma tempomla kısa zamanda tanındım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

İmren Aykut, SHP Genel Başkanı gazeteci-yazar Altan Öymen, İstanbul MİT Başkanı Nuri

Paşa, BJK Spor Kulübü Başkanı Süleyman Seba gibi önemli kişilere sağlık hizmeti vererek

tanışma mutluluğuna eriştim. Bu arada Van Sanat Okulu kurucu müdürü rahmetli Vasfi

Levendoğlu ağabeyimizi de tedavi etmek meslek hayatımda ayrı bir kıvanç oldu. 1985 yılında

Etiler Nisbetiye Caddesi gibi Flamingo Caddesi olarak da bilinen gözde semtte özel

muayenehane açtım. Semtte o zamanlar sinema, ses sanatçıları ve meşhur müzisyenler

oturuyordu. Bu vesileyle Zeki Müren, Neşe Karaböcek, Esin Afşar, Selçuk Ural, Zerrin Özer,

Yasemin Yalçın, Zeki Alasya, Orhan Gencebay gibi sanatçıların ve ailelerinin sağlık durumlarına

müdahil oldum. Bir gün kliniğime Rahmi Saltık adında bir hasta yattı. Sabah hastaları gezerken

g.züme başucundaki Ruhi Su’nun kasetleri ilişti. Dedim ki Ruhi Su Vanlıdır, benim

hemşehrimdir. 1912 doğumlu Ruhi Su 1914 de muhacerette ailesi Bitlis deresinde para ve altın

için katledilince yalnız kalan kü.ük Ruhi Su yetimhaneye verilmiş. Devlet Ruhi Su’yu okutmiş.

Ruhi Su, Vanlıların 1915’te yoğun göç ettiği Adana’da Öğretmen Okulu’nda öğretmen olan

Van’a gelen Ferit Nuri Kuran’ın talebesi olarak okumuş. Müziğe olan kabiliyeti nedenle

konservatuarda son sınıf talebesi iken komünist damgası nedeniyle okuldan atılan Ruhis Su,

yeteneği nedeniyle bir Türk Mozartı Bethoven olacak iken harcanmış. Ruhi Su rahmetli

olmuştu. Muayeneye gelen hanımı Sıdıka Su ile tanıştık. Çok duygulandı bana bazı kasetlerini

hediye etti. Sonra Eyüp Altaylı ile birlikte buluştuğumuz Bebek Otelinin barını Ruhi Su’nun oğlu

Güng.r Su çalıştırıyordu. Muhteşem bas bariton sesini ve sazını Hacettepe Üniversitesi’nde

öğrenci kantininde dinlemiştim.

İstanbul’da yeni hastalarla karşılaşıp, yeni dostlar edinirken karşınıza nasıl bir yaşam

çıktı?

1984 de İstanbul gibi bir metropole göçemem beni sanat kültür, opera, konserler, resim sergileri

müzeler ile buluşturdu. Pazar günleri Klasik Türk Müziği konserlerine giderdik. Geldiğim yıllarda

Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü hemşehrimiz Sabahattin Türkoğlu’ydu. Daha sonar Yıldız

Sarayı Müdürü olarak görev yaptı. Bu arada benim en büyük kazancım Van’a Atatürk ve

Mustafa Necati Bey tarafından gönderilen Ferit Nuri Kuran’ın kardeşi Sait Kuran tanışmamdı.

Sait Bey, İstanbul Teknik Üniversitesi rekt.rlüğü yapmış, İstanbul Boğaz K.prüsü’nün projesini

yapmış uluslararası inşaat alanının duayenlerindendi. Almanya’da kürsüsü vardı.

Tanıştırıldıktan sonra sağlığını bana emanet etti. 12 yıl ailesinin doktorluğunu yaptım. Eşi Rikkat

Hanımı tanıdım, annesinin büyük dedesi Osman Bey bu günkü Osman Bey Semti onun adını

taşıyordu. Ben de bu vesile ile tarihi içselleştirerek adeta yaşadım. Daha çok tarihi şahsiyetler

karşıma çıktı. Van’dan 1984 İstanbul’a gelişim ve 17 yılımın geçtiği hastanenin aslında bir

tarihçesi vardır. 2. Abdülhamit tarafından 1894 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi Abdülhamid’in

kurduğu çocuk hastanesidir. Tıfıl, çocuk demektir çoğulu ise Etal’dir. Şişli Etfal Hastanesi’nde

görev yaparken, yaşadığım güzel anılarım oldu.

Dernek başkanı olarak siz ve dernek yöneticilerinin çabalarıyla kurulan üniversiteyi daha

sonra ziyaret ettiniz mi?

1986 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni ziyaret ettim. Rektör Prof. Dr. Nihat Bayşu idi.

Tutumu da gayet iyiydi. Daha sonra Prof. Dr. Yücel Aşkın üniversitede reform yapmak üzere

rektör olarak atandı. Aslında Yücel Aşkın Bey vizyon sahibi, çalışkan ve iyi insandı. Ama bazı

çevreler algı operasyonu yaparak çeşitli engellemeler çıkardı. Hatta linç kumanyası yürüttü.

Bu nedenle beklenen reformları tam anlamıyla yapamadı. Yücel Bey’in eşi Oya Hanım eski

Van Belediye Başkanı Ankara’da Gençlik Parkı müteahhidi rahmetli Şaban Boysan’ın öğretmen

olan kızı Nezahat Tokmakcıoğlu ve üst kademe askeri kanattan emekli Kurmay Albay Abdul

Halim Tokmakcıoğlu’un ( D.1 Temmuz 1913 Van) kızlarıdır. Oya Aşkın’ın babası 1936 Berlin

Olimpiyatları Eskrim ( Kılıç) Şampiyonasında yarışmış isimdir.

Üniversitenin 40. yılıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Üniversitemizin kuruluşu için özveriye mücadele ettik. Mücadelemizi başarıyla sonuçlamdırdık.

Prof. Dr. Cengiz Andiç, Prof. Dr. Hasan Ceylan, Prof. Dr. Peyami Battal rektör olarak

üniversitede görev yaptı. Halen hemşehrimiz olan Prof. Dr. Hamdullah Şevli rekt.rlük

yapmaktadır. Üniversitemizin 40. yılını kutluyorum. Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet

yolunda bilimde yarışan, üreten ve bölgesine aydınlık saçan, başarılı bir üniversite olmasını

temenni ediyorum. Yukarıdaki emeği geçen isimleri saygıyla andım. Üniversite yönetimleri

emek verenlere vefa göstermesi gerekir. Bunu beklemek Vanlıların en doğal hakkıdır. Ancak

üniversitenin tıp fakültesi merkezine siyasi nedenlerle kamu görevini yaparak maaşını alan bir

akademisyenin ismi verilirken emek verenlerin isimlerine yer verilmemesi Van halkına hakarettir.

Bu yaklaşım kabul edilmez. Hiçbir şehir halkı bunu kabul etmez. İkram Bey, Van için duyarlı

olan gazeteci olarak sizin dışınızda hak etmeyen birinin isiminin verilmesine karşı çıkarak

kaldırılmasını isteyen başka bir kişi, meslek odası, STK’nin olmaması da düşündürücüdür.

Bizim kişilerle bir sorunumuz yoktur. İsim verilecekse üniversitenin kuruluşunda emeği ve hakkı

olan Vanlıların öncelikle ismi verilmelidir. Emek verenlerden tek bir kişinin ismini üniversitede

göremezseniz. Bu çok yanlıştır.

Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği yöneticilerinden bugün hayatta olan kimler

var?

Van’a üniversite kurulması için mücadele eden derneğimizden geriye ben Dr. Özçelik Okayer,

Diş Tabibi Saadettin Özok, Atilla Sönmez kaldık.

Doğup büyüdüğünüz Van’dan ayrısınız. Neleri unutmuyor ve özlemini duyuyorsunuz?

Çocukluk, gençlik yılarının Van’ını, arkadaşlıkları hiç unutuyorum. Çocukluk yıllarında evimizin

bitişiğinde İn.nü İlkokulu’nun bahçesinde futbol oynar, mahalleler arası futbol müsabakası

yapardık. Yaz aylarında rahmetli abim Mevlüt Okayer’in oğlu ile yazlık Emek, Şehir, Yıldız

sinemalarına gider film izlerdik. Gölde yüzer, bisikletlerimizle gezerdik. Bir yaz günü İskele

Caddesi’nde eski Van Milletvekili Fuat Türkoğlu’nun bahçesinde gösteri yapan cambazı

seyrederken çok güzel kanun çalan Bardakçı k.ylü rahmetli Naif Sargın kavga etmiş ve

çocuğun başını kırmıştı. Kan akışını g.rünce korkup kaçmıştı. Futbola meraklıyım. Siyahbeyaz

Van Gençlik takımını tutardım. Şengençlerspor’dan Coşkun Haydaroğlu, Erekspor’dan

amcam oğlu, rahmetli Güng.ren Sağlık ve rahmetli Oğuz Hacırüstemoğlu, Enver Kaya hayran

olduğum futbolcu abilerimdi. Sağlıklı .mürler dilediğim Şahin Türkmenoğluda çok güzel kanun

çalardı. Bazen Şahin Bey, rahmetli Şereftin Türkmenoğlu, Yener Sofuoğlu ile fasıl yapardık. Naif

Sargın muayenehaneme gelir akşamüstü kanun çalardı. Şahin Türkmenoğlu eski belediye

başkanı Recep Edoş Efendi, rahmetli Mustafa Müftüoğlu tarafından akrabamdır. Kışın Van

oturma gecelerinde ud çalan kıymetli iş insanı Nevzat Soydan ile ailece bir araya gelip Türk

Sanat Müziği ve fasıl yapardık. Dostlukları gü.lü sohbetleri keyifli çok güzel günlerdi. Van’ın

her şeyine özlem duyuyorum.

Söyleyişimizin sonunda unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde çalışıyordum. Bir sabah

vizitenden sonra doktor arkadaşlarla birlikte odamızda çay içiyordum. Birden Sağlık Bakan

Vedat Ali Özkan ( Jet Bakan) arkasında Devlet Bakanı Rafet Sezgin, Van Millet Vekili Salih

Yıldız beraberlilerinde Fevzi Kartal, Necip Kartal bir sedyede beyaz .rtüler içinde rahmetli

Kinyas Kartal’ı (Ağa) getirdiler. Van Çaldıran yolunda jeep devrilmiş Kinyas Bey’in kafatasında

çökme kırığı meydana gelmiş. İlk müdahaleyi rotasyonla Afyonkarahisar’dan Van’a atanan Op.

Dr. Necati Dulupcu kafatasında kemik ve beyin arasındaki kanı boşaltarak müdahale etmiş.

Fakat Kinyas Ağa komada getirildi. Beyin Cerrahları yoğun bakıma yatırdı ve bir hafta sonra

şuuru yavaş yavaş yerine geldi. Sık sık yoğun bakım servisine giderek durumunu yakından

takip edip aileyi bilgilendirdim. Daha sonra Kinyas Bey sağlığına kavuşarak taburcu edildi.

Kinyas Bey ağabeyim Mevlüt Okayer’e duyduğu memnuniyeti iletmişti.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kuruluş mücadelesinin bilinmeyen yönlerini

ayrıntılarıyla paylaştınız. Tarihe not düştüğümüze inandığım önemli röportaj için teşekkür

ederim.

İkram Bey, Van’ın tarihi, kültürü, sporu ve yaşanmışlıklarıyla yakından ilgilenerek araştırmalara

dayalı önemli yazılar yazıyorsunuz. Kamuoyunu doğru bilgilendirme konusunda duyarlıkları

olan gazeteci olarak bu fırsatı bana verdiğiniz için ben de size teşekkür ederim. Tüm Vanlı

hemşehrilerime, dostlarıma, arkadaşlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

ETEM SEVİK bu blog’u önerdi

10 Temmuz ’22 Okunma Sayısı

Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Kategori Üniversiteler

Yorum Yaz Gönder Yazdır Hata Bildir

338

Van YYÜ nasıl kuruldu!

Van YüzüncüYıl Üniversitesi (Van YYÜ) kuruluşunun 40. yılını kutluyor. 1982 yılında

kurulan üniversitemizin kurulması için Vanlılar yoğun bir mücadele verdi. Bu

mücadelenin arka planında yaşanalar yazılmadı, pek de bilinmiyor. Üniversitemizin

kuruluşunda en büyük pay sahibi Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği’dir.

Dernek Başkanı Dr. Özçelik Okayer, yazılmayanları, konuşulmayanları, ilginç diyalogları,

zorlu mücadeleyi, kırgınlıkları, memleketi Van’ı ve yaşamından kesitleri gazeteci İkram

KALİ’ye anlattı.

Röportaj İkram KALİ/Van-İstanbul

Üniversite kuruluş mücadelesinden önce ailenizin hikâyesi ile röportajımıza başlamak

istiyorum. Ailenizi anlatırmısınız?

Van’ın eski yerli ailelerinden Ulu Camii Baş İmamı büyük dedemden, yani babamın dedesinden

dolayı soyadı kanunundan önce bize lakap olarak Mollaoğluları denilmiş. Büyük dedemin 8 oğlu

varmış. Büyük dedem bir gün ailesini toplayarak artık Mollalık ile karnınız doymaz, toprağa

d.nün demiş. Böylece o yıllarda köy statüsünde olan bugünkü İskele mahallesini ailemiz yurt

edinmiş. Senelerce toprak ekip biçip hayvancılık yapmış babamın dedesi. Büyük dedem İskele

k.yü zenginlerinden Terzioğluları ailesinin evinde misafirlikte iken vefat etmiş. Rahmetli babam

çok kü.ük yaşta anne ve babasını kaybedince dedesi Hacı Recep Efendi büyütmüş.

Babanız Van’ı, komşuluk ilişkilerini, yaşamından kesitleri sizlere paylaşır mıydı?

Babam Alı Rıza Okayer, 8 çocuk yetiştirmişti. Çocuklarının en kü.ük ferdi benim. Eski silahlar

çakmaklı olduğundan babam çevresinde Çakmakçı Rıza Usta diye tanınırdı. Van Kalesi

güneyindeki yakılıp yıkılarak harabeye dönen eski Van şehrinde Müslüman ailenin çocuğu

olarak Ermeni ustasından silah yapım ve tamiri sanatının yanı sıra Ermeniceyi çok iyi anlayıp

konuşurmuş. Babam bu sanatla çoğunlukla İskele k.yünde Ermenilerin uğraştıklarını, ailemizin

Ermenilerle iyi ilişkilerinin bu sayede iyi olduğunu, Ermenilerin kendi sanatlarını genelde

Müslümanlara pek öğretmediklerini anlatırdı. Babamın amcası Yakup Efendi de Ermenilerle Van

G.lü’nde ortaklı taşımacılık, balıkçılık yaparak gemi işletirmiş.Babamın anlattığına göre komşu

evdeki Ermeni mama annemi sabah kahvaltısına bazen davet edermiş. Babam İskele

k.yünden Zekâi Dağtekin’in babası Karakelleoğlu Zekeriya Dağtekin ile yakın arkadaşlardı.

Delikanlılık döneminde yakın arkadaşı Şıhkaralı (Gülsünler) Süleyman Solmaz (Süleyman Dayı

eski Özel İdare Müdürlüğü Köy Hizmetleri Şefi, folklorcu ve iyi ata binen rahmetli Mustafa

Solmaz ve Osman Solmaz’ın babaları, Van Orta Ölçekli Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi Başkanı

Fahri Solmaz’ın dedesi) ile Ermeni düğününe gitmişler. Ermeni gençler çok şarap içtiklerinden

sarhoş olup bizim çayırda düşüp uyuya kaldıklarından söz ederdi. Rahmetli Ali

Yarımbatman’nın babası Kazım Usta ile Polatoğlu Sobacı Memiş Usta babamın meslek

arkadaşlarıydı. Babam faytonculuk yapan Kâhya Mehmet ile birlikte bir süre faytonculuk da

yapmıştı.

1915’de Vanlıların büyük çoğunluğu katledildi, hayatta kalanlar ise canlarını kurtarmak

üzere Diyarbakır’dan İstanbul’a, Adana’dan Trabzon’a yurdun dört bir yanına göç etmek

zorunda kaldı. Sizin aileniz de muhacir olmuşmu?

1915 Ermeni isyanı ve Rus işgalinde Vanlı Müslüman aileler kadın, çocuk, yaşlı canlarını

kurtarmak için aç susuz yollara düşerek muhacir olmuş. Bizler trajik muhacirlik hikâyeleriyle

büyüdük. 1915 Ermeni isyanının yıkım ve acı olaylarının yakın tanığı babam, 18 yaşındaymış.

Taşnak çeteleri .ncülüğünde başlayan Ermeni isyanı sırasında babam Ermenice bilmesi

sayesinde katliamdan kaçmaya muvaffak olmuş, yoksa Ermeni çeteler babamı da

.ldüreceklermiş. Hâlbuki isyan ve işgal öncesi Ermenilerin Türklerle münasebetleri gayet

iyiymiş, hatta dostluk ve komşulukları varmış. İngiliz, Rus ve diğer gü.lerin kışkırtması sonucu

devlet kurma hayaline kapılan Ermenilerin ayaklanması ile Van’da acı günler yaşanmış. Babam

7 sene meslek öğrenmek için usta yanına giderek kalfa olmuş. Öğrendiği meslek kolunda altın

bilezik olduğundan her zaman her yerde ekmeğini kazanmış. Ailemiz Urfa’ya göç etmiş, 8 yıl

Urfa’da, Van’a d.nüşte 1 yıla yakın Diyarbakır da kalmışlar. Ağabeyim Mevlüt Okayer 1919’da

Diyarbakır’da muhacir çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Genelde Güney Doğu vilayetlerinde

yaşayanlarda sinek tarafından cilde yerleşen bir parazitin oluşturduğu yaranın izi g.rülür.

Abimin yüzünde Diyarbakırlılara has şark çıbanı denilen bu iz vardı. Bu yara bir anlamda

muhacirliğin iziydi.

Benim de ilkokulu okuduğum İn.nü İlkokulu’nda öğretmen olan merhum Mevlüt Okayer

Hoca ilgili neler söylemek istersiniz?

Büyük abim Halk Eğitim Müdürü Mevlüt Okayer, iki ablam ilkokul öğretmeni, bir abim lise

mezunudur. Abim Van Merkez Orta Okulu ( İn.nü İlkokulu’nun yerinde)’nu bitirdikten sonra 4 yıl

Erzurum Darülmuallimin’den (Lise, aynı zamanda bir öğretmen okulu) 1939- 1940 yılında

mezun olmuş. Gezici başöğretmen olarak devletin verdiği at ile Van’da köyleri dolaşmış. Van

Milli Eğitim Müdürü ile köylerden kız çocuklarını toplayarak okumalarına sağlamış. Daha sonra

Başkale’de öğretmenliğe devam etmiş. Prof. Dr. İlhan Atilla Dicle’nin dayısı avukat rahmetli

Hüsnü Ayhan’ın Başkale’de öğretmenliğini yapmış.

Avukat Hüsnü Bey ile çok güzel bir röportaj yapmıştım. Hüsnü Bey, öğretmeni Mevlüt

Hocanın yönlendirici ve destekleyici etkisinden söz ederek eğitim hayatına katkısını

anlatmıştı. Mevlüt Hoca nasıl bir öğretmendi?

Mevlüt Hoca, Hüsnü Bey’in zeki ve çalışkanlığını daha ilkokul çağında keşfederek babası Sabri

Ayhan’ı ikna ve teşvik ederek eğitimine devamını sağlayarak çok başarılı avukat olmasına

neden olmuştu. Ayrıca gezici başöğretmen olarak Şüşanıs ( Kevenli) k.yünden Van Milletvekili

Osman Güla.ar’ın büyük babası Molla Marif’in oğlu Mehmet Güla.ar’ı eğitmen yaptırmıştır.

Meşgeldek ( Gölkaşı) k.yünden eğitmen Sait de onun eseridir. Başkale’den sonra Erciş

Çelebibağ ve İskele k.yünde öğretmenliğin ardından 1961 yılında İskele Yatılı Bölge Okulu

müdürlüğü yapmıştı. Van Halk Eğitim Müdürlüğü ve emeklilik dönemi onun neşesi, ilgisi kendi

nevi şahsına münhasır dönemiydi. O dönemlerde Vanlıların lakaplarını içeren folklorik çalışma

yürüttü. Mevlüt Abimin büyük oğlu Kurtcebe Okayer, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi

mezunuydu. Ankara Emniyet Sarayı’nda apandisitin patlaması sonucu 1979 kaybettik. Bir diğer

oğlu Mehmet Kankılıç Okayer, emekli hâkimdir. Kızı Asuman emekli tarih öğretmeni, torunu diş

doktorudur.

Dr. Özçelik Okayer kimdir? Kendinizden söz eder misiniz?

1944 yıllında Sıhke Caddesi’nde evimizin yakınında bulunan kerpiç iki katlı ( Bugünkü 100. Yıl

Pasajı’nın yeri) Van Doğum Evi’nde doğmuşum. Kerpiç bina eşraftan rahmetli Hüsnü Y.rük

Konağı’nın ekiydi. İlk, orta ve lise tahsilimi Van’da okudum.1962 yıllında Atatürk Lisesi’nden

mezun oldum. İn.nü İlkokulu’nda; Akın Kuralkan, Tümer Okay, Mustafa İlgün, ortaokulda; Galip

Duruk, Atatürk Lisesi’nde; Zekâi Taşoğlu, Oktay Türkoğlu, Aydın Perihanoğlu arkadaşlarımdı.

Bitişik komşumuz Burhan Büyükbaş benim gibi doktor, karşı komşumuz akrabam Adal Okay

avukata oldu.

Öğrencilik yıllarınızda hayalinizde ne olmak istiyordunuz? Yüksek.ğrenime hangi

üniversitede devam ettiniz?

Doktor olmak istiyordum. Kader yolumu Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde Prof. Dr. İhsan

Doğramacı’nın kurduğu Tıp Merkezi Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu Tıbbı Teknoloji b.lümüne

g.türdü. Bu durum beni üzmedi, bilakis yoğun İngilizce öğrenmeme vesile oldu. Aynı okul ertesi

sene Tıp Fakültesi oldu. Sınava girerek Tıp tahsiline başladım. Bir sene hazırlıktan sonra 1970

yılında mezun oldum. Aynı yıl haziran ayında sınavı kazanarak iç hastalıkları (dâhiliye) dalında

ihtisasımı tamamladım. 1974 Eylül ayında Sağlık Bakanlığına gittim. Zat İşleri Müdürü Kerküklü

Hicran G.züm’e dilekçemi verdim. Evladım biraz önce Dr. Mehmet Ali Mızrak’ın tayinini yaptım.

Erciş münhal hemen Erciş’e tayinini yapayım dedi. Ben de Vanlı hemşerilerime hizmet s.züm

var. O zaman gider muayenehane açarım dedim. .ünkü Hacettepe de çalıştığım yıllarda

yardım isteyen Vanlı hemşehrilerime seve seve rehberlik etmek bana zevk ve mutluluk

veriyordu. Van Devlet Hastanesi’nde kadro olmadığından Van Verem Savaş Başkanlığına

atamam yapıldı. Vanlı hayırseverlerin başında gelen Ezberciler ailesinin Kazım Karabekir/

Maraş Caddesi’nin köşe başında bulunan ( Ezberciler İş Merkezinin yeri) eski kerpiç evinde

özel muayenehane açtım.1975 yılında kısa devre yedek subaylık yükümlülüğümü Ankara

Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda yaptım. Van’dan doktor, eczacı ve dış tabibi arkadaşlarla

aynı birlikteydik. Eğitim bir ay sürdü. Bir sabah komutan bizi askeri gazinoda toplayarak “Size

hastanelerimizde ihtiyacımız var” dedi. Kurada Van’ı çektim. İskele Caddesi üzerinde hizmet

veren Van Asker Hastanesi’nde 3 ay kısa dönem Tabip Asteğmen olarak askerlik görevimi

tamamlayarak terhis oldum. Askerlikten sonra kadro açılınca 1940’lı yıllarda Ercişli

hemşehrimiz Op. Dr. Kemal Tuğcu, sonrasında sırayla Op. Dr. Enver Atmanoğlu, Dr. Ahmet

Uras, Op. Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ın başhekimlik yaptığı Van Devlet Hastanesi’nde uzman hekim

olarak göreve başladım.1977 yılında Dr. Ertuğrul Yeğınaltay istifa ederek Adalet Partisi’nden

Van Milletvekili adayı adayı olması üzerine hemşehrilerimin arzusu, rahmetli Ferit Melen’in

tercihi ile başhekimlik görevine atandım. Mayıs 1979’a kadar bu göreve devam ettim.

Mustafa Kemal Atatürk, Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi’nin hayata geçirilmesi

için talimat veriyor. Atatürk’ün .lümü sonrası proje gerçekleşmiyor maalesef. Proje için

neler söylemek istersiniz?

Tarihsel, bölgesel ve stratejik konumu nedeniyle Van’a çok özel bir önem veren, genç Türkiye

Cumhuriyeti’nin tüm bölgeleriyle eş zamanlı kalkınmasını isteyen Ulu Önder Mustafa Kemal

Atatürk’ün Van ile ilgili düşünceleri ve hayali çok farklıydı. Ulu Önder, daha 1927 yıllında

zamanın Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’e gü.lü ve muasır medeniyetlere Türkiye’yi

taşıyacak olan üniversitelere yönelik düşüncelerini ve bu bağlamda Van için .ng.rdüğü Modern

Van ve Van’da Üniversite Projesi’ni açıklıyor. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’i

incelemeler yapmak üzere Van’a göndererek şu talimatı veriyor:

“ İstanbul Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) halen Avrupa’ya göre bilimsel gerçeklerden

uzak bir medrese kimliği taşımaktadır o nedenle üniversiteye d.nüştürülecek. Ankara’da

bir iki okul üniversiteye d.nüştürülecek. ..üncü üniversite Van G.lü havzasında

ilkokulları, yatılı bölge okulları, lise ve üniversitesi, kültür merkezleri opera, sinema

salonları, tiyatroları ve spor merkezleriyle Van üniversite şehrine d.nüştürülmelidir.

Zaten Van eski kültür merkezimizdi. Bunun için en az 15 yıl bir süreye ihtiyacımız var.

Hazırlıklara başla…” Talimat üzerine Bakan Mustafa Necati Bey, Van’a gelerek yaptığı

incelemeler yapıyor. Üniversite kurulmasının gerekli olduğunu g.rüyor.

Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi ile ilgilenen ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa

Necati Bey kimdir?

Mustafa Necati Bey’in babası aslen Malatya Darendeli, annesi Maraş Elbistanlı’dır. Babasının

Kadılık görevi nedeniyle Mustafa Necat Bey İzmir’de dünyaya gelmiş. Lise eğitimi sonrası

Hukuk Mektebini bitirerek, avukat olmuş. İzmir’de millî mücadeleyi başlatan Kuvayı Milliye’ye

katılmış. Mustafa Necati Bey, Van incelemesinden bir yıl sonra 1928 yılında, öğretmen Ferit

Nuri (Kuran) Bey’i Van’a göndererek mevcut ortaokulu liseye d.nüştürerek, kurulması

tasarlanan üniversitenin çekirdeğini oluşturmasını isteyen çalışkan devlet adamıdır.

Van’a gelen öğretmen Ferit Nuri Kuran Bey hakkında bir bilginiz var mı?

Mustafa Necati Bey’in üniversitenin temelini oluşturmak üzere Van’a göndereceği öğretmen

sıradan biri olmamalıydı. Nitekim gönderilecek öğretmen için yarışma açılarak ilan veriliyor.

İlanda birinci olan öğretmene 100 TL mük.fat verileceği belirtiliyor. Katılanlar içinde Kabataş

Lisesi matematik öğretmeni Ferit Nuri Kuran birinci seçiliyor. Ferit Nuri Kuran daha 14 yaşında

Atatürk’ün çini mürekkebiyle portresini çizen, eski yazıyla İstiklal Marşı’nı yazan başarısı ve

vatansever y.nüyle dikkatleri çeken özelliğe sahip öğrencidir. Ferit Nuri Kuran Hocamı Etiler’de

evinde ziyaret ettim, ama elini .ptürtmeyerek, “Otur doktor evladım. Vanlılar hoş gelmişsen,

başım g.züm üstüne gelmişsen derler. Sende hoş gelmişsin başım g.züm üstüne

gelmişsin. Seni ve İzzet Sarımurat’ı alnınızdan öperim. Sizler Mustafa Kemal Atatürk’ün

ruhunu şad ettiniz, onun arzu ettiği üniversitenin kuruluşunu gerçekleştirdiniz.” Dedi.

Atatürk’ün TBMM’de gündeme getirdiği Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi

gerçekleşmiş olsaydı bugün Van, nasıl bir şehir g.rünümü kazanırdı?

Van’a çok özel bir önem veren ve Van projesini yakından takip eden Atatürk, 1 Kasım 1937’de,

TBMM açış nutkunda, ‘Doğu Bölgesi için Van G.lü Sahillerinin en güzel bir yerinde

ilkokulu ve nihayet üniversitesi ile modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden

faaliyete geçilmelidir.’ Talimatı veriyor. Bu kez dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ı

arazi tespiti için Van’a gönderiyor.Atatürk, 1938 yılı kasım başında TBMM açış nutkunda ise,“

İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi’nin tamamlanması ve Şark

Üniversitesi’nin yapılan etütlerle tespit edilmiş olan esaslar dairesinde, Van G.lü

civarında kurulması hızla ve önemle devam etmektedir’ diyor. Atatürk, ülkenin gelişip

kalkınmasını Doğu Anadolu Bölgesi ve Van’ın kaderiyle birlikte düşünüyor. Ancak .mrü vefa

etmiyor. Sizin kaleme aldığınız “ Atatürk’ün .lümü Van’ı nasıl etkiledi?” başlıklı makalede

belirttiğiniz gibi Atatürk’ün vefatı ile Modern Van ve Van’da Üniversite Projesi sahipsiz kalıyor.

Proje bir şekilde engellenince Van’ın parlak geleceğinin yolu kesiliyor. Proje gerçekleşmiş

olsaydı her alanda gelişmiş, kalkınmış, bilim, kültür ve sanat kenti Van’dan ve ünü ve başarısı

yurt dışına taşan Vanlı isimlerden söz etmiş olacaktık.

Van’a üniversitesi kurma mücadelesine ne zaman ve nasıl katıldınız?

Eski Van Belediye Başkanı rahmetli Tayyar Dabbağoğlu 1968 yılında Van Üniversitesi

Kurma ve Yaşatma Derneği kurmuştu. Tayyar Bey’in girişimleri sonucu Erzurum Atatürk

Üniversitesi Rekt.rü Kemal Bıyıkoğlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne bağlı Van Fen Edebiyat

Fakültesi kurulması kararı almıştı. Kararı o zaman milletvekilimiz olan, Van’da büyük hizmetleri,

eserleri bulunan rahmetli Ferit Melen kararname ile TBMM’den geçirmişti. 1977 yılı kasım

ayında Van Belediye Başkanı Tayyar Dabbağoğlu talihsiz bir kaza sonucu evinin çatısından

düştü ve uçakla Ankara’ya kaldırıldı. O zaman Van Devlet Hastanesi başhekimiydim. Aynı

uçakla eşi Dr. Süheyla Hanım ile birlikte Ankara’ya g.türdük. Ancak Vanlı hemşehrimiz beyin

cerrahı Prof. Dr. Hızır Alp ve ekibinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamayarak vefat

etti. Entelektüel kişiliği olan Tayyar Bey, vizyon sahibi, çok cesur, çalışkan, dürüst, hayalleri ve

projeleri olan eşişiz belediye başkanıydı ama erken kaybettik. .lümü Van için çok büyük kayıp

oldu. 1978 Senesi Temmuz ayında Van Belediyesi İktisat Şefi, 2 Nisan kurtuluş günlerinde Van

Valisi Haydar Bey’i at üzerinde temsil eden rahmetli Mustafa Dervişoğlu, çocukluğumdan beni

tanırdı. Steyr marka bisikletini bizim hana bırakır, bende ondan gizli İn.nü İlkokulu bahçesinde

turlardım. Bisiklete sürmeyi düşe kalka öyle öğrendim. Neyse. Mustafa Bey derneğin genel

sekreteri ve muhasebecisiymiş. Bir gün öğleden sonra gelerek dedi ki “Derneğin yıllık

kongresi yapılması gerekiyor, yapılamaması durumunda dernek münfesih olacak. Vali

Bey ile aran iyidir. Derneğin Ziraat Bankası’nda 21 bin lira parası var, konuş genel kurul

yapalım kapanmasını önleyelim.” Sorumluluk almaya hazırım yanıtı vererek mücadeleye

katıldım. Ertesi gün Vali Doğan Pazarcıklı ’ya giderek derneğin durumunu, Van için önemini

anlattım. Vali Bey, ilgi göstererek destek olacağını söyledi. Hemen Nail Başıbüyük’ün sahibi,

Servet Mehterbaşı’nın yazı işleri müdürü olduğu ilkeli ve saygın gazetecilik yapan İkinisan

Gazetesi’nde olağan genel kurul ilanı verdik. 1978’de Van eşrafının katılımıyla genel kurul

yaptık. Rahmetli ağabeyim Öğretmen Mevlüt Okayer, Sanat Okulu Müdürü Vasfi Leventoğlu,

Eczacı Übeydullah Müftüoğlu, Eczacı Aydın Perihan, İş ve İşçi Bulma Kurumu Başkanı Özdemir

Zırhlıoğlu, Diş Tabibi Saadettin Özok, Diş Tabibi Özger Yalım, İş Adamı Oğuz

Hacırüstemoğlu’ndan oluşan yönetim kurulunda başkan seçildim. Özdemir Zırhloğlu’nu

1979’da trafik kazasında kaybettik. Aynı yıl Ubeydullah Arvas İstanbul’a yerleşti. Yönetim

kuruluna banka müdürü Atilla Sönmez, eczacı Ahmet Besalet Bilgin ilave oldu.

Üniversitenin kurulması için ilk olarak nasıl bir adım atınız?

Randevu alarak pazartesi günü Vali Bey’e ziyarete gittim. ‘Sayın valim kâğıt üzerinde Atatürk

Üniversitesi’ne bağlı Fen Edebiyat Fakültesi var ama ortada fakülte, öğrenci ve eğitim

yok. Erzurum Atatürk Üniversitesi Rekt.rü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul’a g.rüşerek

fakültenin açılması için çalışma başlatmasını söyler misiniz’ dedim. Çevresinin

bilgilendirmediği Vali Bey’in bu ayrıntılardan haberi yoktu. Bana ‘Telsiz odasına çık sen

rektörle konuş bu daha münasip olur’ dedi. Çıktım telsizci beni Rektör Hurşit Ertuğrul’a

bağladı. ‘Sayın rekt.rüm Van halkı Fakülte’nin eğitime başlamasını arzu ediyor’ dedim.

Aradan bir süre geçti. 4 aralık 1978’ de Prof. Dr. Ahmet Türker Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı

olarak atandı. Dekan Bey’i ve Edremitli Diş Dr. Seyfettin Baydaş’ı alarak daha önce arkeolog

olarak İstanbul Üniversitesi Van Tarih Araştırma Merkezinde çalışmış, Çavuştepe kazılarında

bulunmuş, babası Van’da Muhasebe Müdürlüğü yapmış olan Trabzon Sürmeneli bir ailenin

çocuğu olan Vali Doğan Pazarcıklı’yı Çimento Fabrikası sosyal tesislerinde düzenlediğimiz

yemeğe davet ettim. Yemekteki sohbetimizde üniversite kurulması için vereceğimiz mücadeleyi

g.rüştük.

Vanlılar arasında toplumsal bilinç ve dayanışma oluşturmak için neler yaptınız? Halka

gittiniz mi?

Vanlılar siyasi nedenlerle üniversite hakkının ellerinden alındığını iyi biliyordu. 1978 ağustos

ayında derneği aldık. Mücadeleye başladığımız günden itibaren yönetim kurulumuzla beraber

kapı kapı gezerek halka gittik. Cumhuriyet Caddesi, çarşı esnafı, sebze hali, kasap esnafı,

toptancı hali esnafı ve kabzımalları ziyaret ettik. Ziyaretlerimizde üniversitenin Van’ın

gelişmesine, aydınlanmasına, geleceğine, insanımıza, gençlere nihayetinde bölgemize

sağlayacağı faydaları anlattık. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van Projesi’nin hedefi

buydu dedik. Üniversitenin Van Projesi’nin yüksek eğitim kurumu olduğunu söyledik. Bunlarla

yetinmedik. Öğretmenlerimize, eğitim camiamıza, halkın tüm kesimlerine hatta köylere giderek

yurttaşlarımıza üniversite kurulmasıyla ilgili bilgilendirici paylaşımlarda bulunduk. .ünkü

Vanlıların içinde bulunmadığı, desteklemediği bir mücadelenin başarıya ulaşmasının mümkün

olamayacağını biliyorduk.

Üniversite kurulmasını isteyen Vanlılardan beklediğiniz destek geldi mi?

Van halkı bizim samimi çabalarımıza inanarak g.nül ve omuz verdi. Vanlılar üniversite

kurulması için kenetlenerek seslerini yükseltmeye başladı. Birçok konuda Sanat Okulu Müdürü

Vasfi Levendoğlu, Beden Terbiyesi Müdürü ve Kızılay Başkanı Saffet Demiroğlu,

Şengençlerspor Kulübü Başkanı Van Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Nevzat

Amiklioğlu, Şoförler ve Otomobilciler Odası ve eski Van Belediye Başkanı Burhanettin Türkoğlu,

TRT Van Radyosu Şefi Celil Akan destek verdi. En büyük katkıyı gideceğimiz adresleri ve etkili

kişileri söyleyen rahmetli ağabeyim emekli öğretmen Mevlüt Okayer sağladı.

ValiDoğan Pazarcıklı’nın desteği devam etti mi?

1979 yılı sonunda eğitim konularında uyumlu olarak çalıştığımız, Van’da Türk Eğitim Derneği

Koleji (TED) açılması konusunda ve üniversite mücadelemize destek veren valimiz Doğan

Pazarcıklı merkeze alındı, Yurdanur Uğur atandı. Dernek olarak ziyaret ettik. Çok sıcak ve

samimi davrandı. Ancak bizi adeta şoke eden, hepimizde hayal kırkılığı yaratarak enerjimizi

düşüren çok ilginç bir ifade kullanarak: “ Kardeşim ne uğraşıyorsunuz, Van’a üniversite

kurulursa anarşi gelir!” dedi. Cumhuriyet valisinden beklenmeyen bu yaklaşım arkadaşlarımız

arasında üzüntü yaratarak canımızı sıktı.

Vali Bey’in olumsuz yaklaşımı üzerine dernek çalışmalarına ara vererek mücadelenizi

noktaladınız mı?

Tabi ki hayır. Aksine daha hırslandık. Vali Bey’in tavrı bizleri etkiledi ama mücadelemizden geri

adım atmadık, inandığımız yoldan geri dönmedik. Bu mücadele Van’ın, Vanlıların onur

meselesidir dedik, çalışmalarımıza devam ettik.

Üniversite kurma mücadelenizde daha sonra nasıl bir gelişme oldu?

Tepebaşı Mahallesi’nde bulunan İn.nü İlkokulu’nun bir kısmı Fen Edebiyat Fakültesi için

dekanlık, Hüsrev Paşa İlkokulu yanında Kebapçı Kemal Karakuş’un bir kaç dairesi dekan ve

genel sekreter lojmanı olarak tahsis edilmişti. 11 eylül günü Van Kalkınma Vakfı Başkanı Prof.

Dr. Ahmet Akyürek Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde işi olduğunu ( tohumluk

buğday alacak), bana sende gel yol arkadaşı olursun dedi. Bende çok iyi olur, başta Atatürk

Üniversitesi Rekt.rü Prof. Dr. Hurşit Ertuğrul ve yakın dostum, Van Fen Edebiyat Fakültesi

Sekreteri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin idari kuruluş, kampüs arazisi istimlak çalışmalarında

büyük emekleri olan Lütfü Sezen’in dayısı Pof. Dr. Zeki Başar Hocamızı g.rüşürüm dedim.

Ayrıca seneye ÖSYM sınavına Van’da ki Fen Edebiyat Fakültesi’ne öğrenci alınması için

istekte bulunurum diye düşündüm. Sabah Van Kalkınma Vakfı’nın Land Rover aracı ile erken

yola çıktık. Erciş yolunda rahmetli Kemal Kurdoğlu’nun petrolünü az geçince durduk. Tarladan

gelen biri bayan iki İngiliz arabaya bindi. Türk.eyi çok güzel konuşuyorlardı. Bu kadar güzel

Türk.eyi nasıl öğrendiniz dedim. Londra’da lisan kursu aldıklarını söylediler. Yaşları 35’i

geçmemiş olan bayan ve erkek İngiliz beni adeta sorgulamaya başladı:

“ Sen Kürt müsün yoksa Türk mü?” Bende “Sizi ne ilgilendirir. Ben Türküm. Bakın biz

İngiltere’ye gelip İrlanda meselesini karıştırdık mı? Sizin amacınız nedir? Bir asır önce

Ermeni komşularımızı kışkırtarak tahrik ettiniz. Hem onların hem de Müslüman ahalinin

geleceğini mahvettiniz. Şimdi farklı bir senaryo uygulama peşinde olduğunuzu biliyoruz.

Ama bu topraklarda böl parçala yönet planınızda, kardeşi kardeşe kırdırma amacınızda

asla başarılı olamayacaksınız. Kürt Türk kardeştir” dedim. İki İngiliz Erciş’te arabadan inip

ayrıldı. Bizde yolumuza devam ederek Erzurum’a vardık. Öğleden sonra üniversiteye gittik önce

Rektör Hurşit Ertuğrul’u ziyaret ettim. 1980-1981 yılı için Van Fen Edebiyat Fakültesi’ne

öğrenci alınacağının s.zünü aldım. Zeki Başar Hocamla dostane g.rüşme yaptım. Ziyaretler

bitmiş Ahmet Akyürek de tohumluk buğday almıştı. 12 eylül günü sabah erken saate Van’a

doğru yola çıktık. Horasan’ı geçtik, iyice karanlık ..ktü. Tahir Dağı sonrası Jandarmalar

durdurdu. Bir tuhaflık vardı ama epey bekletildik. Hiç bir izahat verilmedi. Eleşkirt’i geçtik Ağrı

Hamur Deresi, Tutak, Patnos her yerde bir süre alıkonulduk. Derken Erciş, nihayet Van

Karayolları Bölge Müdürlüğü kavşağında tankları g.rünce Askeri Darbe olduğunu anladık. O

zaman cep telefonu, internet falan yoktu. Gece saat 24’ü geçiyordu. Eve varıp televizyon

açtığımda Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, “İç Hizmet Kanununun verdiği

Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve

komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine

bütünüyle el koymuştur” açıklaması yapıyordu.

Kenan Evren ilk yurt gezisini Van’a düzenlemişti. Evren ile g.rüşerek üniversite talebinizi

iletme olanağı buldunuz mu?

İhtilalin ilk haftasında Kenan Evren ilk yurt içi gezisini Van’a yaptı. Van’a Üniversite Kurma ve

Yaşatma Derneği olarak Vanlıların üniversite isteğini yansıtan bir kaç döviz hazırladık. Kenan

Evren, vilayet .nünde halka seslenirken dernek üyesi arkadaşlarımız dövizleri kaldırarak

Evren’in görmesini sağladılar. Kenan Paşa dövizleri g.rünce umut veren açıklamalar yaptı.

Sesimizi bu şekilde duyurduk.

Evren’in olumlu açıklamaları üzerine umutlandınız mı?

Doğrusu umutlandık. Ama daha sonra Kenan Evren’in talimatı ile yeni üniversiteler kurulması

kararı alındı. Milliyet Gazetesi’nde yer alan haberde YÖK taslağı ile birlikte İstanbul’da Marmara

ve Mimar Sinan, İzmir’de Dokuz Eylül, Antalya’da Akdeniz, Ankara’da Gazi, Eskişehir’de

Anadolu Üniversitesi’ne ilaveten ikinci üniversite olarak Osman Gazi Üniversitesi kurulacağı

belirtildi. Bu üniversiteler arasında Van’ı görmeyince çok üzüldük. Karar Van’da burukluk

yarattı.

Gelişme üzerine nasıl bir yol izlemeye başladınız?

Kenan Paşa’nın Van ve Hakkâri ziyaretinden kısa süre sonra derneğimizin üyesi eczacı

Ubeydullah Arvas arkadaşımdı. Babası Hac farizasını yaparken vefat etti. Bu vesile ile Van

Müftüsü merhum Öner Azmi Sarımurat Bey’in oğlu, Van’ın asil evladı, cennet mekân, ruhu şad

olsun, eski emekli Albay İzzetin Sarımurat’ın eniştesi Şeyh Taha Arvas’ın taziyesi için Van’a

geldi. Taziye Çatak ilçesindeydi. Mahalle arkadaşı ağabeyim Mevlüt Okayer, İzzetin

Sarımurat’ın Kenan Evren ile sınıf arkadaşı ve samimi olduklarını daha önce anlatmıştı. İzzettin

Sarımurat, Zeynel Abidin Hoca’nın biraderi, Dr. Saadetin Sarımurat ve terzi Muhittin

Sarımurat’ın abisiydi. İki kız kardeşlerinden biri Hacı Bilal Güldal, diğeri Hacı Davut Ezberci ile

evliydi. Molla İbrahim Sarımurat’ın da amcasıydı. Taziyede İzzetin Sarımuratoğlu ile sohbet

ederek dernek olarak amacımızın Van’a üniversite kazandırmak olduğunu söyledim. Onun

üniversite konusunda benden daha ateşli, daha istekli ve kararlı olduğunu g.rdüm. İzzettin

Sarımurat, 1928 senesinde Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle Van’a gelen,1929 ocak ayında

apandisten vefat eden Mustafa Necati Bey’in özel olarak seçerek gönderdiği Kabataş Lisesi fen

dersleri öğretmeni Ferit Nuri Kuran Bey’in talebesiydi. Bana “İşte ev telefonum, ev adresim:

Esentepe Emekli Subay Evleri, Bina 10, No 4 numaralı dairede oturuyorum. Ankara’ya

gelmeye karar verdiğinde beni birkaç gün evvel ara. Söz veriyorum seni Devlet

Başkanımız Kenan Evren Paşaya g.türeceğim. Van’a üniversite kurma

çabanızda yanınızda olacağım, her türlü desteği sağlayacağım. Van için hayati

meseledir” dedi. Bu sözleriyle İzzettin Sarımurat heyecanımıza heyecan, gücümüze gü.

katmıştı. Güzel gelişmeyi dernek yönetim kurulumuzla paylaştım.

İzzettin Sarımurat ile Kenan Evren arasında nasıl bir diyalog vardı?

İzzettin Sarımurat sınıf arkadaşı olması nedeniyle Kenan Evren ile Genel Kurmay Başkanlığı

zamanında ve daha önceleri devamlı diyalogları olmuş. 1938 Harp Okulu Mezunu

olduklarından her yıl mutlaka bir araya gelirlermiş. Bir gün İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’i

ziyaret ediyor. G.rüşme sonrası Evren, Kurmay Albay Çevik Bir’i çağırarak ” Çevik, İzzettin

Sarımurat albayım benim çok sevdiğim sınıf arkadaşımdır. Ben olmadığımda bir sorunu,

isteği olursa mutlaka ilgilen ve yerine getir. Ayrıca sağlık sorunu olursa Gülhane

komutanına benim adıma telefon aç”” talimatı veriyor. Bu denli yakınlık vardı.

Üniversitenin kuruluş mücadelesi sürecinde ilginç olaylarla karşılaştınız mı?

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı tarafından 1981 Anayasası yapıldı.

Referandumdan sonra Kenan Evren 7. Cumhurbaşkanı seçildi. Vanlı hemşehrimiz eski

emniyet müdürlerinden rahmetli Baki Müftüoğlu’nun abisi Avni Müftüoğlu Emniyet Genel

Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı yapmıştı. Polis Enstitüsü mezunu Hukuk Fakültesi ve

Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmişlerdi, Avni Müftüoğlu Van’dan Danışma Meclisi üyeliğine

seçilmişti. 23 Mart 1981 yılında g.rüştüğümüzde daha Danışma Meclisi oluşmamıştı. 1981 yılı

Atatürk’ün 100. Yılı idi. 1980 – 1981 yılları arasında Van Valisi Nazmi İyibil’di. İl çapında bir

organizasyon komitesi kuruldu. Vali Muavini Selami Bey, İl Kültür Müdiresi Sevil Demirkıran,

Kız Enstitüsü Müdiresi Serpil Çilingiroğlu komitede yer aldı. Başbakan Bülent Ulusu

Hükümetinde aynı zamanda yurt çapında 100.Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Devlet Bakanı

Mehmet .zgüneş’ti. Kültür Bakanı Mustafa Cihat Baban’ın müsteşarı emekli Vanlı Korgeneral

Kemal Gökçe paşaydı. Kemal Gökçe Van Ticaret Sanayi Odası Meclis Başkanı, Van’ın k.klü

spor kulüplerinden Şençençlerspor Kulübü Başkanı Nevzat Amiklioğlu’nun dayısıydı. 4 Ocak

pazar günü Van Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği Genel Kurulu yapıldı. Vali Nazmi

İyibil, 21. Seyyar Jandarma Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Selen de genel kurula katıldı.

Açılış konuşmamda Atatürk’ün doğumunun 100. yılında Van üniversitesinin kurulması

gerektiğini dile getirdim. Bu isteğimizi kongre kararına d.nüştürdük. Vali Bey bana Özçelik Bey,

Devlet Başkanı Kenan Evren’e kongrede alınan kararı bir telgrafla bildir dedi. Telgrafı yazıp

PTT’ye gittik. PTT gişesindeki görevli memur telgrafa baktı sonra da olmaz. Bu telgrafı çekme

sorumluluğunu ben alamam, lütfen müdürümüz Hayrettin Alparslan’a gidin dedi. O da

‘Sıkıyönetim tamimi var olmaz’ dedi. Kendisine ‘Bu telgrafta ne var, bir suç unsuru sakınca mı

var? Sen ne biçim Vanlısın’ dedim. Ağabeyim Mevlüt Okayer’in ortaokuldan arkadaşı

olduğundan yumuşadı. Peki, bakalım dedi ve telgraf çekildi.

Kenan Evren’e Vanlıların üniversite isteğini bir dosya ile iletmek için Ankara’ya gitmeyi

düşünmediniz mi?

Gitmek için zamanını kolluyoruz. Biz bu mücadeleyi verirken bir sabah gazetede Gaziantep

Yüzüncü Yıl Üniversitesi istiyor başlıklı bir yazı okudum. Hemen Vali Nazmi İyibil’e gittim. Sayın

Valim, Gaziantep Lobisi daha gü.lüdür fırsat elimizden kaçacak, birlikte Ankara’ya gidelim. Vali

Bey de benim İçişleri Bakanı’ndan izin almam gerekir. Siz sivil ve bağımsızsınız gidin dedi.

Gelişmeler sonrası nasıl bir karar aldınız?

Hemen arkadaşlarla konuşarak ortak karara vardık. 15 Mart 1981 pazar günü için Ankara’ya

gitmek üzere uçak biletlerimizi aldık. Belediye başkanımız derneğinin kurucusu Tayyar

Dabbağoğlu’nun emeklerine, anısına ahde vefa gösterme düşüncesiyle kıymetli eşi, değerli

meslektaşım, Van sevdalısı Dr. Süheyla Dabbağoğlu hanımı davet ederek sizde buyurun

birlikte gidelim dedim. Ancak mazeretinden dolayı gelemedi. Askere askerle yaklaşılır. Bu

doğrultuda dayısına referans mektubu yazar düşüncesiyle Vanlı iş ve spor insanı Nevzat

Amiklioğlu’na giderek ” Abi dayınız Korgeneral Kemal Gökce Paşa’ya bir mektup yazın

bize yardımcı olsun” dedim. Nevzat Abi, lezzetli Van şivesiyle “ Vıle ne mektubu, git

kapısına bir tekme at gir içeri” diyerek bizi esprisiyle rahatlattı. Sonra dayısıyla konuşarak

bize yardımcı olması y.nünde söz aldı.

Kemal Gökçe Paşa kimdir?

Korgeneral Kemal Gökçe Paşa, Cumhuriyet sonrası Van’da ilk eczaneyi açan ( Şifa Eczanesi )

sahibi Şadiye hanımın kardeşidir. Van Hükümet Tabibi Hikmet Bey ile evlenmişti. Önce

Ankara’ya oradan Almanya’ya gitmişler. Kıymetli ve yetenekli aile olan hemşehrilerimiz Kemal,

Suat, Uygur, Atilla İlvan’ın babaları Hamdi Bey eczaneyi yönetmiş.

“Kenan Evren ile seni g.rüştüreceğim” s.zü veren İzzettin Sarımurat ile iletişim

kurabildiniz mi?

Ankara’ya gitmeden önce İzzettin Sarımurat’a telefon açtım. Bir gün sonra İstanbul’dan

Ankara’ya geldi. Pazartesi günü Sıhhiye Ordu Evi’nin .nünde buluştuk. Ankara’ya gelmeden

önce 1928 de Atatürk’ün direktifleriyle Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necatı Bey’in Van’a

gönderdiği Ferit Nuri Kuran’ın yaptığı; arka yüzünde eski yazı ile yazılı İstiklal Marşı, ön

yüzünde Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın çini

mürekkebiyle yapılmış resmi ve hocanın bizzat yazarak imzaladığı “Sayın Devlet Başkanı

Kenan Evren’e saygılarımla” imzalı mektubunu yanıma aldım. Resimlere Kızılay Kocabeyoğlu

Pasajından gümüş çerçeve alarak resimleri yerleştirdik. İlk ziyareti Kültür Bakanlığı Müsteşarı

hemşehrimiz Kemal Gökçe Paşa’ya gittik. Sekretere Van’dan heyet olarak geldiğimizi söyledim.

Paşa bizi kabul ederek hemen odasına geçtik. Bizi çok sıcak karşıladı. Ziyaret amacımızı

söyledik. Başta Devlet Başkanı Kenan Evren, Başbakan Bülent Ulusu, Millî Eğitim Bakanı

Emekli Tüm General Hasan Sağlam, Devlet Bakanı 100. Yıl Kutlama Komitesi Başkanı Mehmet

.zgüneş Paşa‘dan randevu istiyoruz. Sizin referansınız ve sekretaryanız ile randevu

talebimizin kabul edileceğine inanıyoruz dedik. İletişimi için telefon numarası istedi. O zaman

cep telefonu, sosyal medya yoktu. Liseden sınıf arkadaşım olan muhasebeci mali müşavir

Vanlı Kemal Kasapoğlu’nun ofisinin telefon numarasını verdim. Kavaklıdere’de kaldığım

kayınpederim vardı ama ev telefonu yoktu. Randevu isteğimizi not aldı. Ziyaretimizden çok

memnun olduğunu söyleyerek bizimle tek tek kucaklaşıp:

” Van’a sahip çıkın orası benim anamın yurdudur. BabamMalazgirtli bir

komutandı. Eczacı Şadiye hanımdan başka iki ablam ve yeğenlerim var” dedi.

Odadan çıktık. Yeri gelmişken şunu bilmenizi isterim; Kemal Gökçe Paşa görevde iken

mimarisiyle ilgi çeken ancak birkaç yıl önce yıkılan Van Müzesi’nin yapımını sağlayan kişidir.

Bunu kimse bilmez. Kendisi hayatta ve diyaloğum var, ara sıra arar hatırını sorarım. Ertesi gün

Kemal Kasapoğlu’nun ofisine geçtik. Bir süre sonra Kemal Gökçe Paşa beni aradı. Devlet

Başkanı Kenan Evren ile g.rüştüğünü “Ben Van’dan gelen heyetin ne istediğini biliyorum.

Mili Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Haydar Saltık Paşaya gitsinler yazılı isteklerini

bıraksınlar” dedi. Randevu için Başbakan Bülent Ulusu da zamanım yok demiş. Milli Eğitim

Bakanı Hasan Sağlam 19 Mart perşembe günü öğleden sonra randevu vermiş. Aynı güne

Devlet Bakanı Mehmet .zgüneş randevu vermiş. Ziyaretler başladık. Ziyaretlerde İzzettin

Sarımurat da bize katlıyordu. Bizde Anıt Kabir de sekreteri olan kurmay albaya isteklerimizi

içeren dilekçemizi verdik. O da alıp sümeninin altına koydu. Hasan Sağlam’a Atatürk’ün Van

G.lü kenarında kurulması için talimat verdiğini, Doğu Üniversitesi kurulması hakkında attığı

adımlardan, bölgenin gelişmesi, kalkınması ve aydınlanmasına sağlayacağı katılardan

bahsettik. Devlet Bakanı Mehmet .zgüneş’e Erzurumlular üniversite hakkımızı gasp ettiler

dedim. Omuzuma vurarak; Kardeşim devlet onların omuzuna taktığı rütbe gibi size de rütbe

takar üzülmeyin dedi. Ferit Melen neden yapmadı dedi. Ben de yapmamış veya yapamamış

olabilir. Siz Atatürk.ü bir hükümetsizin Atamızın yarım kalan Van Projesi gerçekleşirse ruhu şad

edilmiş olur dedim. Bu benim yetkimi aşar diyerek bize Kenan Evren Paşa ile g.rüşmemizi

söyledi.

Van’a büyük hizmetleri olan, eski Van milletvekili, maliye, milli savunma bakanı, eski

Başbakan Ferit Melen’e bu konuyu aktardınız mı?

Rahmetli Ferit Melen Bahçelievler Ayten Sokak No 27’de ( Komşusu İsmet İn.nü ) oturuyordu.

Ferit Melen’i evinde Muzaffer Hacıbekiroğlu ve Saadettin Özok ile birlikte ziyaret ettik. Hasan

Sağlam’ın sözlerini aynen kendisine ilettim. Rahmetli, “Ben hizmet etmekten mutlu olduğum

memleketime üniversite kazandırmayı istemez miydim? 1962’de Konsey üniversite

kurulmasına karşıydı. Üniversite kurulması kararı Evren’in iki dudağı arasındadır. İsterse

kurulur. Mücadelenizde başarılar dilerim” dedi. O tarihlerde Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı

Korgenerale Suat İlhan Paşa’ydı. Suat Paşa Ferit Melen ve Van’ın yerli ailelerinden Coşkun

Okuldaş ile teyze çocuklarıydı. Suat İlhan aynı zamanda 1979 yılında Van Seyyar Jandarma

Tugay Komutanı Tuğgeneral Sedat İlhan’ın abisiydi.

Kenan Evren’den randevu talebinize olumlu yanıt gelmeyince Van’a dönme karar mı

aldınız?

Başka gelişmeler olunca Van’a dönme kararı almadık. Ankara’da geniş çevresi olan Şeyh Taha

Arvas’ın kardeşi Tarım Bakanlığı Zirai Donatım Genel Müdürü Emin Garbi Arvas Albay Çevik

Bir’in öz dayısını iyi tanıyordu. İzzettin Sarımurat ile birlikte mektup yazarak Çevik Bir’in

dayısına verdiler. İzzettin Abi mektubun sonunda “ Sayın Devlet Başkanım, size güvenerek

Vanlı hemşehrilerimi peşime takarak Ankara’ya heyet olarak geldik. Sizinle g.rüşmemiz

gerekiyor. Beni hemşehrilerime karşı mahcup etmeyeceğinize inanıyorum” ifadeleri yer

verdi. Çevik Bir’in dayısı mektubu alıyor ancak Çevik Bir evde olmadığından mektubu eşi

Nilgün Hanım’a veriyor.

Günlerdir beklediğiniz randevu talebinize olumlu yanıt nihayet geldi mi?

20 Mart 1981 cuma günü Van Atatürk Lisesi’nden arkadaşım, hemşehrimiz Kemal

Kasapoğlu’na veda ederek Van’a dönmek ve vedalaşmak üzere Kızılay’daki bürosuna gittik.

Telefon çaldı. Arayan subay Kemal Gökçe Paşa’nın benimle g.rüşmek istediğini söyledi.

Telefonu aldım, “Özçelik Bey randevu isteğinize olumlu cevap geldi. 23 Mart Pazartesi

günü saat 11.00’de 4 kişilik Van heyetini Sayın Devlet Başkanımız Genel Kurmay

Başkanlığı’nda kabul edecekler. ” dedi. Ne tesadüf ki o anda Kemal Kasapoğlu’nun

bürosunda olmasak randevudan haberimiz olmayacaktı. .ünkü ne cep telefonu sabit

telefonumuz vardı. Çevik Bir aldığı mektubu yerine ulaştırıyor. Mektubu alan Kenan Evren

tebessüm ederek okuyor: ” Çevik, lebalep doluyum, fakat İzzettin arkadaşım gelmiş.

Pazartesi günü öğleden önce randevu ayarlayın” direktifini veriyor. Randevu talebemiz bu

şekilde kabul ediliyor.

Günlerdir beklediğiniz Kenan Evren’i ziyaretinize dernek yönetiminden kimler katıldı?

Dernek başkanı olarak ben, üyemiz Diş Doktoru Saadettin Özok, Emekli Albay İzzettin

Sarımurat, akrabası Yıldız Sarımurat katıldı. Yıldız Abla, aydın, Atatürk.ü, demokrat hem de

Van kadınını en iyi şekilde temsil edecek özellikleri olan gururumuz duyduğumuz Cumhuriyet

kadını hemşehrimizdi. Kenan Evren’e, bakanlara sunacağımız dosyaların hazırlanarak

tamamlanmasında bize çok yardımcı oldu. Pazartesi günü Yıldız Abla’nın çalıştığı bankada

buluşarak kendisinin makam arabası ile Genel Kurmay Başkanlığına hareket ettik. Nizamiye

kapısında binbaşı tarafından yukarı kata gönderildik. Başyaver ’in odasında solukladık. Yaver

öğretmen albaydı. Tatvan’da bir süre hizmet yapmıştı. (Daha sonraki yıllarda helikopter

kazasında şehit düştüğünü öğrendik.) Saat 11 00 olunca bize karşı kapıyı gösterdi. Dernek

başkanı olarak önce kapıyı ben açtım. Sekretaryadan tekrar geceyim mi diye beklerken Devlet

Başkanı Kenan Evren ile göz göze geldim. Okuma g.zlüklerini takmış, spot ışıkları altında bir

şeyler okuyordu. İçeri girdiğimde kendimi takdim ederek Van Üniversite Kurma Ve Yaşatma

Derneği Başkanı Dr. Özçelik Okayer dedim. Ardımdan içeri giren arkadaşlar kendilerini tanıttı.

En son içeriye sınıf arkadaşı Emekli Topçu Albay İzzettin Sarımurat girdi. Bizi geniş bir salona

aldılar. Ben Devlet Başkanı’nın yanındaki koltuğa, Yıldız Sarımurat yanıma, onun yanına

İzzettin Sarımurat ve onun yanına da Dr. Saadettin Özok oturdu. Bize hoş geldiniz, sınıf

arkadaşına hoş geldin İzzet dedi. Ben “Ulu Önder Atatürk’ün direktifi ve Milli Eğitim Bakanı

Mustafa Necatı Bey’in ileride Van’da üniversite kurulacak siz bunun .ncüsü

olacaksınız” dediği öğretmeninden getirdiği mektup ve 14 yaşındaki yaptığı 1922 de takdim

etmek için g.türdüğü fakat bulamadığı için yavere veremediği resim, arka yüzü eski yazı İstiklâl

Marşı, kapağında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa yazılı Ferit Nuri

Kuran imzalı gümüş çerçeveye koyduğumuz resim ve mektubunu Devlet Başkanı Kenan

Evren’e takdim ettim. Evren Paşa resmi çok ilginç buldu. Yaverinden büyüte. isteyerek tetkik

etti. Çok enteresan dedi. Mektupta Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurulacak üniversitenin

nüvesini kurmak için Kabataş Lisesi’nden Ferit Nuri Kuran’ın Van’a gönderildiği yazılıydı. Bu

yazı aynı zamanda tarihi bir belge hüviyeti taşıyordu. İçeriye girmeden İzzet Abi konuşmaları

sen yapacaksın. Siz odadan çıkınca ben özel g.rüşüp konuşacağım demişti. Ben de söze

şöyle başladım “Sayın Devlet Başkanım tasarlanmış müstakbel üniversite yasa taslağına

ulaştım. Hoşg.rünüze sığınarak biraz çizmeyi aşacağım, 6 yeni üniversiteyi Batı

illerimizde açıyorsunuz. Bu imkân eşitliğine, fırsat eşitliğine Anayasaya ters düşmez

mi? ” dedim. Gözlerinin bebeği adeta yıldız gibi çaktı ve yüzü bir anda değişti. İzzettin

Sarımurat ile birlikte olmasak çok rahat beni dışarı atardı. Hemen toparladı biz öyle

yapamayacağız dedi. Ayrıca dedim ki “Van üniversitesi bölgenin kalkınmasını,

sosyoekonomik refahı, birlik ve beraberliği sağlayacak; Ulu önderimizin ruhu şad

edilecektir.” Çaylarla birlikte sohbette Van Ön Asya’nın kapısı olduğundan Türk Dünyası

ülkeleri ile ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerimizde k.prü görevi kuracaktır ifadelerini kullandım.

Bize “Hemen olacak diyemem. Konsey arkadaşlarımla konuyu her y.nüyle konuşup size

döneceğim.” Dedi. Teşekkür ederek dışarı çıktık. Arkadaşı olan İzzet Abi ile Evren Paşa baş

başa kaldı.

İzzettin Sarımurat Kenan Evren ile içerde baş başa g.rüştükten sonra odadan çıktığında

ilk s.zü ne oldu?

İzzettin Sarımurat dışarı çıktığında ‘Bu iş oldu’ müjdesini verdi. Daha sonra aralarında geçen

konuşmayı anlattı. İzzettin Sarımurat, Kenan Evren’e “ Sana ne diye hitap edeyim. Sayın

Devlet Başkanım mı, yoksa sınıf arkadaşım Kenan mı diyeyim” diyor. O da ne” ne dersen

de İzzet” diyor. İzzet Abi de, “Bana bak sen Anıtkabir ’de Atatürk’ün Mozolesine çelenk

bırakıp defteri yazarken Atam rahat uyu diyorsun. Peki, sen onun arzu ettiği üniversiteyi

kurdun mu? Hayır. Atatürk nasıl rahat uyusun? Eğer bana üniversite s.zü vermezsen bu

odadan çıkmam” diyerek s.zünü noktalıyor. Evren’in üniversite için en az 50 milyon lazım s.zü

üzerin İzzet Abi, “Nereden bulursan bul” diyor. Evren de “Deli oğlan hiç inatçı huyundan

vazgeçmemişsin” diyerek 40 yıllık iki dost olarak birbirlerine sarılarak “Bu iş tamamdır,

hayırlı olsun” diyerek uğurluyor. Ertesi gün Kenan Evren, kendisine taktim ettiğim dosyayı Milli

Eğitim Bakanı’na göndererek Van Üniversitesi’ni yasaya ilave etmesi için direktif veriyor.

Bu g.rüşmeden fotoğraf var mı?

O günkü tarihi g.rüşmemizi bir fotoğrafla .lümsüzleştiremedik maalesef. Bu da bizim eksiğimiz

oldu.

Üniversite s.zü alarak tarihi başarıya imza attınız. Milli Eğitim Bakanı’na talimat

verilmesinden sonra neler yaşandı.

Yorulduk ama mutluluk ve heyecan içinde Ankara’dan başımız dik, anlımız ak olarak gururla

Van’a d.ndük. Ertesi gün Vali Nazmi İyibil’i ziyaret ettik. Van’ı sevince boğan mutlu haberi

detaylarıyla paylaşarak bilgilendirdik. Aynı hafta Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’ın Ankara’ya

çağırdığı il müdürleri arasında Vanlı hemşehrimiz İl Milli Eğitim Müdürü Necmettin Çaldağ da

vardı. Toplantıda Bakan Hasan Sağlam müjdeyi orada da veriyor ve Van’da Atatürk’ün doğum

yıld.nümüne denk gelmesi nedeniyle 100. Yıl Üniversitesi ismiyle üniversite kuracağız diyor.

Necmettin Çaldağ da bu haberi bana ulaştırdı. Yasa Y.K’ün kuruluşu ile birlikte çıktı. Yani YÖK

ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi aynı yaştadır.

Üniversiteye atanan kurucu rektör beklentileri karşıladı mı?

Kurucu rektör olarak dinamik, genç ve çok faal, idealist birini bekliyorduk. YÖK Başkanı Prof.

Dr. İhsan Doğramacı Hacettepe Tıp Fakültesinden Veteriner Mikrobiyolog Prof. Dr. Hakkı

Autun’u rektör olarak atadı. Ancak bana göre idareyi maslahat kabilinden yetersiz, vizyonsuz

ve heyecanı olmayan bir isim rektör oldu. Atama Vanlıların heyecanı ve beklentilerini

karşılamadığı gibi üniversitenin gelişmesine büyük zaman kaybettirdi.

Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun atandığında ilk olarak ne yaptı?

İlk işi üniversite kuruluşunda, kampüs alanının istimlakinde ve idarenin oluşumunda canla başla

çalışan Genel Sekreter Lütfü Sezen’i görevden almak oldu. Ardından Prof. Dr. Nihat Bayşu

geldi. Veteriner kökenliydi daha aktif bir rekt.rdü. Kampusu ziyaretimde diğer üniversitelere

göre kampusun çevre düzenlenmesini yetersiz ve bakımsız olduğunu g.rdüm ve üzüldüm.

Hâlbuki yeşil alan ve peyzaj ile Zeve Yerleşkesi cennet çevrilebilirdi.

Üniversitede akademik, kültürel ve sosyal etkinlikler ne zaman başladı?

Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreteri Lütfü Sezen 1982 haziran ayında bana gelerek Prof.

Dr. Zeki Başar dayımdır, Van’a gelmek istiyor. Üniversitede “Tarih Boyunca Ermeniler” konulu

konferans vermek ister, Van’a davet edelim dedi. Vali Behçet Eren’e bahsettim buyursun, bende

ayrıca davet edeyim dedi. 17 Haziran günü Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda,

konferans verdi. Konferans öncesi Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 63 son sınıf

öğrencisi adına Şule Kürk.üoğlu adlı bir öğrenci üniversite sevincimizi paylaşarak şöyle

konuştu:

“57 yıl sonra da olsa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Van projesi, hayali olan

üniversitesinin gerçekleşmesinden Vanlılar gibi bizlerde çok mutluyuz. Gayret ve emek

sarf ederek amacına başarıyla ulaşan Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği

Başkanı Dr. Özçelik Okayer ve dernek yöneticilerini, Vanlıları, emeği geçenleri kutluyor

saygılarımızı sunuyoruz.”

Mutluluk ve heyecan veren gelişmelerde önemli pay sahibi oldunuz. O dönem canınızı

sıkan unutamadığınız bir olay yaşadınız mı?

1982 Ekim ayında Kazım Karabekir/Maraş Caddesinde üniversiteye tahsisi edilen eski Kız

Öğretmen Okulu salonunda yapılan törende önceden hazırlanan senaryo ile konuşturulmadım.

Rektör Prof. Dr. Hakkı Atun kürsüde elleri titreyerek kısa, silik bir konuşma yaptı. Ağlayan

çocuğa meme vermezler Bizlerin ve İzzettin Sarımurat’ın cesur girişimleri olmasaydı üniversite

kurulmamış olacaktı. Rektör Hakkı Atun üniversiteye 7. Cumhur Başkanı Kenan Evren’in

büstünü yaptıracağını söyleyerek bizden yardım istedi. Yaz başıydı, tam o sırada Erzurum

Radyosu Van’da konser vermek istiyor. Vali Behçet Eren yardımcı olmam için bana haber

gönderdi. Biletleri bizzat tek başıma resmi daireler ve halka sattım. Satılan biletlerden

topladığım165 bin lirayı tutanakla rektöre verdim. 1983 haziran ayında Cumhurbaşkanı Kenan

Evren Van’a gelerek üniversiteyi ziyaret etti. Derneğimiz dışlanarak kasten haber

verilmedi! Tatbiki bu tavrı önemsemedik. Memleketimiz için neler yaptığımızı Vanlılar iyi

biliyordu.

Üniversitenin kuruluşu gerçekleştirildikten sonra farklı çalışmalarınız oldu mu?

Hacettepe Üniversitesi’nin kurucusu, bende emeği olan, feyz aldığım Prof. Dr. İhsan Doğramacı

YÖK başkanlığına getirildi. Bende Ankara’ya giderek YÖK Başkanlığında g.rüşerek Tıp

Fakültesinin yöre için çok önemli olduğunu ilettim. Valimiz Nazmi İyibil merkeze alınarak yerine

Mülkiye Müfettişi Behçet Eren atandı. Üniversite kuruluşu sonrası Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Vakfı kurma çalışmalarına başladım. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde tarih profes.rü,

1977 de Kültür Müsteşarı ve Türk Dil Kurumu Başkanlığı yapan hemşehrimiz Prof. Dr.

Şerafettin Turan Mevlüt Ağabeyimin iyi arkadaşıydı. Vakıf kurma konusunda kitap belge

göndererek yardımcı oldu.1984 sonbaharında İstanbul’a göç ettim. Sonra vakıf kurularak ilk

başkanlığını rahmetli iş insanımız hemşehrimiz Enver Perihanoğlu yaptı

Zeve Kampüsü’nde temel atma törenini hatırlıyor musunuz?

1984 yılında Zeve Kampüsü temel törenine Cumhurbaşkanı Kenan Evren katıldı. Aynı yıl ekim

ayında İstanbul Şişli Etfal Hastanesinde Şef Yardımcılığı sınavını kazanarak İstanbul’a gittim.

Ben ayrıldıktan sonra dernek başkanlığına arkadaşlarımız Dr. Ertuğrul Yeğınaltay’ı getirdiler.

Doğup büyüdüğünüz, anılarınızın, arkadaşlarınızın olduğu Van’dan ayrılmak zor olmadı

mı?

Van sevdası kalbimden silinmedi. Ama kendimi yenilemek, atılım yapmak için İstanbul’a gidip

gelip gidiyordum. Bir gün Ankara Hacettepe Tıp Fakültesinden Bülent Ulusu hükümeti Sağlık

Bakanı Necmi Ayanoğlu tarafından İstanbul Şişli Etfal (Hamidiye Etfal) Hastanesi kulak boğaz

kliniğine atanan Doçent Dr. Aras Şevar tarafından 1. Dâhiliye Kliniği şef yardımcılığının

kadrosunun boş olduğu söylendi. Şef Dr. Nadire Güresin Apaydın ile gidip tanıştım. İlk kocası

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ecvet Güresin imiş. Ecvet Bey, akciğer kanserinden .lünce Dr.

Nurettin Apaydın ile evlenmişti. Nurettin Bey Tepebaşı Mahallesi’nde oturan yerli ailelerden

Mihraplar ailesine mensuptu. Aileden Zıya Apaydın, Hızır Apaydın, Abdülbari Akay, Faik Akay,

Refik Akay amca çocuklarıydı. Fakat bu hemşehrilikden dolayı hiç bir kayırma görmedim. Dr.

Nadire Hanım çok sert, prensip sahibi disiplinli erkek gibi kadındı. Çalışkan, zeki bir kadın olan

Nadire Hanım hiç kimseye taviz vermez, kimse karşısında haddini aşmazdı. Rahmetli Dr.

Nadire Güresin ve 1. Cerrahı Şefi Dr. Nurettin Apaydın ile gayet dostane ilişkilerle ailece

g.rüşmemiz devam etti. 1987 de Dr. Nadire Hanım yaş haddinden emekli oldu. Bakanlık 1984

Mayıs ayında sınavı açtı. Ankara Numune Hastanesinde yayınlarımla beraber lisan ve meslek

sınavından geçtim 5 kışlık jüri beni başarılı buldu, Van’dan İstanbul’a gelmem ekim ayını buldu.

.ünkü bakanlık emrini hemen tebellüğ etmedim.

Size gönderilen bakanlık emrini neden almadınız?

Sağlık Bakanı Nadire Hanım emekli olmadan benim geçeceğim kadroyu Prof. Dr. Aydoğan

Öbeğ’e emekli olmadan tahsis etti. Dr. Kaya Kılıçturgay Uludağ Üniversitesinden Dr. Aydoğan

Öbeğ’in arkadaşıydı. Bir ara eski Van Milletvekili, Devlet Bakanı Av. Salih Yıldız’ın oğlu değerli

hemşehrim Ömer Yıldız Yalım Erez, Tansu Çiller’in zamanında Sağlık Bakanı Dr. Doğan

Baran’ın müsteşarıydı. Bir gün odamda oturuyorum başhekimlik sekreteri beni arayarak

müsteşar bey sızı görmek istiyor dedi. Doğrusu hakkımda bir şikâyet mi var diye düşünerek

makama gittim. Müsteşar Ömer Yıldız Bey koltuğundan kalkarak bana sarıldı. Odada Sağlık

Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Kurumları Genel Müdürü, İstanbul İl Sağlık Müdürü de vardı. Ömer

Yıldız, samimiyeti ve davranışıyla beni onların yanında onurlandırdı. Daha sonra Ankara’ya

bakanlığa çağırdı. Makamında“ Buradaki klinik şefliğine sizi uygun g.rüyorum. Hazırlan o

makam layıksın” dedi. Müracaatımı yaptım. Ama İstanbul Tabip Odası seçiminde siyasi denge

hesapları nedeniyle atamam gerçekleşmedi. Daha sonra aynı hastanede kardiyoloji kliniğinin 3

yıl şefliğine vekâlet ettim.

Kardiyoloji kliğinde ne gibi hizmetleriniz oldu?

Koroner yoğun bakım ünitesini modernize ettirdim. Hemşerimiz gazeteci yazar Fatih Altaylı’nın

amcası iş insanı rahmetli Eyüp Altaylı ve Rötarı Kulübü’nden 9 tane monitör defibratör ve

ayrıca kliniğimize 3 tane modern havalı yatak, başka kurum ve şahıslardan buzdolabı temin

ettim. Diğer eksik ihtiyaçları hayırsever çevrem tarafından karşıladım. 32 yıl hizmet ettim. 2001

yılında emekli oldum. 2019 yılında özel bir hastanede fahri hekim olarak eş dost ve eski

hastalarımın sağlığıyla ilgileniyorum.

İstanbul’da ünlü isimlerden hastanız oldu mu?

Bir gün başhekim beni arayarak, Türk tiyatro ve sinemasının duayenlerinden, çocukluğumda

Gülistan Güzey ile başrolünü oynadığı bir filminin izlediğim, tiyatroda oyununu seyrettiğim

rahmetli Reşit Gürzap’ı diyabet hastası ( şeker) olması nedeniyle gönderdiğini söyledi. Reşit

Gürzap Bey kontrole gelmişti. Çay ikram ederek biz Vanlılar çayı çok severiz dedim. Bana siz

Vanlımınsınız dedi. Evet dedim. Bende aslen Vanlıyım, büyük dedem Padişah Abdülaziz

zamanında Van’dan İstanbul’a gönderilmiş. Kara Reşit Paşa olarak tarihe geçmiştir. Kendisi çok

nüktedan, kültürlü g.rmüş geçirmiş, tevazu sahibi bir insandı. Oğlu sinema, tiyatro, dizi

oyuncusu, yazar ve eğitmen Can Gürzap, gelini Arsen Gürzap’a akşam yemeğinde Levent

Tenis Kulübünde rastladım. Can Gürzap’a siz nerelisiniz diye sordum. Biz Vanlıyız dedi. Reşit

Gürzap hasta hekim ilişkimiz devam etti. Reşit Bey hayattan çok güzel anılarını ve tecrübelerini

aktardı. Bana eski gazeteci Bosfor Turizm ve Çamlıca Gazozları sahibi armatör Kahraman

Sadıkoğlu’nun eniştesi, Van Eğitim G.nüllüler Parkı’nda isimi yaşatılan Feyyaz Tokar da

Vanlıdır dedi. 1984 yılı ekim ayında Şişli Etfal Hastanesi 1. Dahiliye Kliniğinde şef muavini

olarak göreve başlamamdan 6 ay sonra şefim Dr. Nadire Güresin Apaydın’ın önemli bir

operasyon geçirmesinden dolayı kliniğin sorumluğunu üstlendim Hastane Sağlık Bakanlığının

önem verdiği Eğitim Ve Araştırma Hastanesi idi. Burada önemli insanlara ve değişik vatandaş

kitlesine hizmet ve en az 5-6 asistana da eğitim veriyordu. Hacettepe de aldığım çok kuvvetli

ve temel yoğun çalışma tempomla kısa zamanda tanındım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

İmren Aykut, SHP Genel Başkanı gazeteci-yazar Altan Öymen, İstanbul MİT Başkanı Nuri

Paşa, BJK Spor Kulübü Başkanı Süleyman Seba gibi önemli kişilere sağlık hizmeti vererek

tanışma mutluluğuna eriştim. Bu arada Van Sanat Okulu kurucu müdürü rahmetli Vasfi

Levendoğlu ağabeyimizi de tedavi etmek meslek hayatımda ayrı bir kıvanç oldu. 1985 yılında

Etiler Nisbetiye Caddesi gibi Flamingo Caddesi olarak da bilinen gözde semtte özel

muayenehane açtım. Semtte o zamanlar sinema, ses sanatçıları ve meşhur müzisyenler

oturuyordu. Bu vesileyle Zeki Müren, Neşe Karaböcek, Esin Afşar, Selçuk Ural, Zerrin Özer,

Yasemin Yalçın, Zeki Alasya, Orhan Gencebay gibi sanatçıların ve ailelerinin sağlık durumlarına

müdahil oldum. Bir gün kliniğime Rahmi Saltık adında bir hasta yattı. Sabah hastaları gezerken

g.züme başucundaki Ruhi Su’nun kasetleri ilişti. Dedim ki Ruhi Su Vanlıdır, benimnhemşehrimdir. 1912 doğumlu Ruhi Su 1914 de muhacerette ailesi Bitlis deresinde para ve altın için katledilince yalnız kalan kü.ük Ruhi Su yetimhaneye verilmiş. Devlet Ruhi Su’yu okutmiş.

Ruhi Su, Vanlıların 1915’te yoğun göç ettiği Adana’da Öğretmen Okulu’nda öğretmen olanVan’a gelen Ferit Nuri Kuran’ın talebesi olarak okumuş. Müziğe olan kabiliyeti nedenlekonservatuarda son sınıf talebesi iken komünist damgası nedeniyle okuldan atılan Ruhis Su, yeteneği nedeniyle bir Türk Mozartı Bethoven olacak iken harcanmış. Ruhi Su rahmetli olmuştu. Muayeneye gelen hanımı Sıdıka Su ile tanıştık. Çok duygulandı bana bazı kasetlerini

hediye etti. Sonra Eyüp Altaylı ile birlikte buluştuğumuz Bebek Otelinin barını Ruhi Su’nun oğlu Güngör Su çalıştırıyordu. Muhteşem bas bariton sesini ve sazını Hacettepe Üniversitesi’nde

öğrenci kantininde dinlemiştim.

İstanbul’da yeni hastalarla karşılaşıp, yeni dostlar edinirken karşınıza nasıl bir yaşam çıktı?

1984 de İstanbul gibi bir metropole göçemem beni sanat kültür, opera, konserler, resim sergilerimüzeler ile buluşturdu. Pazar günleri Klasik Türk Müziği konserlerine giderdik. Geldiğim yıllarda Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü hemşehrimiz Sabahattin Türkoğlu’ydu. Daha sonar YıldızSarayı Müdürü olarak görev yaptı. Bu arada benim en büyük kazancım Van’a Atatürk ve Mustafa Necati Bey tarafından gönderilen Ferit Nuri Kuran’ın kardeşi Sait Kuran tanışmamdı.

Sait Bey, İstanbul Teknik Üniversitesi rekt.rlüğü yapmış, İstanbul Boğaz K.prüsü’nün projesiniyapmış uluslararası inşaat alanının duayenlerindendi. Almanya’da kürsüsü vardı.

Tanıştırıldıktan sonra sağlığını bana emanet etti. 12 yıl ailesinin doktorluğunu yaptım. Eşi RikkatHanımı tanıdım, annesinin büyük dedesi Osman Bey bu günkü Osman Bey Semti onun adınıtaşıyordu. Ben de bu vesile ile tarihi içselleştirerek adeta yaşadım. Daha çok tarihi şahsiyetlerkarşıma çıktı. Van’dan 1984 İstanbul’a gelişim ve 17 yılımın geçtiği hastanenin aslında birtarihçesi vardır. 2. Abdülhamit tarafından 1894 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi Abdülhamid’inkurduğu çocuk hastanesidir. Tıfıl, çocuk demektir çoğulu ise Etal’dir. Şişli Etfal Hastanesi’ndegörev yaparken, yaşadığım güzel anılarım oldu.

Dernek başkanı olarak siz ve dernek yöneticilerinin çabalarıyla kurulan üniversiteyi dahasonra ziyaret ettiniz mi?

1986 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni ziyaret ettim. Rektör Prof. Dr. Nihat Bayşu idi.Tutumu da gayet iyiydi. Daha sonra Prof. Dr. Yücel Aşkın üniversitede reform yapmak üzererektör olarak atandı. Aslında Yücel Aşkın Bey vizyon sahibi, çalışkan ve iyi insandı. Ama bazıçevreler algı operasyonu yaparak çeşitli engellemeler çıkardı. Hatta linç kumanyası yürüttü.Bu nedenle beklenen reformları tam anlamıyla yapamadı. Yücel Bey’in eşi Oya Hanım eskiVan Belediye Başkanı Ankara’da Gençlik Parkı müteahhidi rahmetli Şaban Boysan’ın öğretmen olan kızı Nezahat Tokmakcıoğlu ve üst kademe askeri kanattan emekli Kurmay Albay AbdulHalim Tokmakcıoğlu’un ( D.1 Temmuz 1913 Van) kızlarıdır. Oya Aşkın’ın babası 1936 BerlinOlimpiyatları Eskrim ( Kılıç) Şampiyonasında yarışmış isimdir.

Üniversitenin 40. yılıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Üniversitemizin kuruluşu için özveriye mücadele ettik. Mücadelemizi başarıyla sonuçlamdırdık.Prof. Dr. Cengiz Andiç, Prof. Dr. Hasan Ceylan, Prof. Dr. Peyami Battal rektör olaraküniversitede görev yaptı. Halen hemşehrimiz olan Prof. Dr. Hamdullah Şevli rekt.rlükyapmaktadır. Üniversitemizin 40. yılını kutluyorum. Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet yolunda bilimde yarışan, üreten ve bölgesine aydınlık saçan, başarılı bir üniversite olmasını temenni ediyorum. Yukarıdaki emeği geçen isimleri saygıyla andım. Üniversite yönetimleriemek verenlere vefa göstermesi gerekir. Bunu beklemek Vanlıların en doğal hakkıdır. Ancaküniversitenin tıp fakültesi merkezine siyasi nedenlerle kamu görevini yaparak maaşını alan birakademisyenin ismi verilirken emek verenlerin isimlerine yer verilmemesi Van halkına hakarettir.Bu yaklaşım kabul edilmez. Hiçbir şehir halkı bunu kabul etmez. İkram Bey, Van için duyarlı olan gazeteci olarak sizin dışınızda hak etmeyen birinin isiminin verilmesine karşı çıkarak kaldırılmasını isteyen başka bir kişi, meslek odası, STK’nin olmaması da düşündürücüdür.

Bizim kişilerle bir sorunumuz yoktur. İsim verilecekse üniversitenin kuruluşunda emeği ve hakkıolan Vanlıların öncelikle ismi verilmelidir. Emek verenlerden tek bir kişinin ismini üniversitede göremezseniz. Bu çok yanlıştır.

Van Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği yöneticilerinden bugün hayatta olan kimler var?

Van’a üniversite kurulması için mücadele eden derneğimizden geriye ben Dr. Özçelik Okayer, Diş Tabibi Saadettin Özok, Atilla Sönmez kaldık.

Doğup büyüdüğünüz Van’dan ayrısınız. Neleri unutmuyor ve özlemini duyuyorsunuz?

Çocukluk, gençlik yılarının Van’ını, arkadaşlıkları hiç unutuyorum. Çocukluk yıllarında evimizinbitişiğinde İn.nü İlkokulu’nun bahçesinde futbol oynar, mahalleler arası futbol müsabakasıyapardık. Yaz aylarında rahmetli abim Mevlüt Okayer’in oğlu ile yazlık Emek, Şehir, Yıldız sinemalarına gider film izlerdik. Gölde yüzer, bisikletlerimizle gezerdik. Bir yaz günü İskeleCaddesi’nde eski Van Milletvekili Fuat Türkoğlu’nun bahçesinde gösteri yapan cambazseyrederken çok güzel kanun çalan Bardakçı k.ylü rahmetli Naif Sargın kavga etmiş ve

çocuğun başını kırmıştı. Kan akışını g.rünce korkup kaçmıştı. Futbola meraklıyım. Siyahbeyaz Van Gençlik takımını tutardım. Şengençlerspor’dan Coşkun Haydaroğlu, Erekspor’danamcam oğlu, rahmetli Güng.ren Sağlık ve rahmetli Oğuz Hacırüstemoğlu, Enver Kaya hayranolduğum futbolcu abilerimdi. Sağlıklı .mürler dilediğim Şahin Türkmenoğluda çok güzel kanunçalardı. Bazen Şahin Bey, rahmetli Şereftin Türkmenoğlu, Yener Sofuoğlu ile fasıl yapardık. NaifSargın muayenehaneme gelir akşamüstü kanun çalardı. Şahin Türkmenoğlu eski belediyebaşkanı Recep Edoş Efendi, rahmetli Mustafa Müftüoğlu tarafından akrabamdır. Kışın Van oturma gecelerinde ud çalan kıymetli iş insanı Nevzat Soydan ile ailece bir araya gelip Türk Sanat Müziği ve fasıl yapardık. Dostlukları güçlü sohbetleri keyifli çok güzel günlerdi. Van’ınher şeyine özlem duyuyorum.

Söyleyişimizin sonunda unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde çalışıyordum. Bir sabah vizitenden sonra doktor arkadaşlarla birlikte odamızda çay içiyordum. Birden Sağlık BakanVedat Ali Özkan ( Jet Bakan) arkasında Devlet Bakanı Rafet Sezgin, Van Millet Vekili SalihYıldız beraberlilerinde Fevzi Kartal, Necip Kartal bir sedyede beyaz. örtüler içinde rahmetliKinyas Kartal’ı (Ağa) getirdiler. Van Çaldıran yolunda jeep devrilmiş Kinyas Bey’in kafatasındaçökme kırığı meydana gelmiş. İlk müdahaleyi rotasyonla Afyonkarahisar’dan Van’a atanan Op.yapti.

Fakat Kinyas Ağa komada getirildi. Beyin Cerrahları yoğun bakıma yatırdı ve bir hafta sonra şuuru yavaş yavaş yerine geldi. Sık sık yoğun bakım servisine giderek durumunu yakındantakip edip aileyi bilgilendirdim. Daha sonra Kinyas Bey sağlığına kavuşarak taburcu edildi.

Dr. Necati Dulupcu kafatasında kemik ve beyin arasındaki kanı boşaltarak müdahale etmiş.

Kinyas Bey ağabeyim Mevlüt Okayer’e duyduğu memnuniyeti iletmişti.Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin kuruluş mücadelesinin bilinmeyen yönleriniayrıntılarıyla paylaştınız. Tarihe not düştüğümüze inandığım önemli röportaj için teşekkür ederim.

İkram Bey, Van’ın tarihi, kültürü, sporu ve yaşanmışlıklarıyla yakından ilgilenerek araştırmalaradayalı önemli yazılar yazıyorsunuz. Kamuoyunu doğru bilgilendirme konusunda duyarlıklarıolan gazeteci olarak bu fırsatı bana verdiğiniz için ben de size teşekkür ederim. Tüm Vanlıhemşehrilerime, dostlarıma, arkadaşlarıma selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

ETEM SEVİK bu blog’u önerdi

KÖR PİLOTLAR

Yolcular uçağın yanında otobüsten inmiş, bavullarını gösteriyorlar. O sırada uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş, içinden kaptan pilot ve yardımcı pilot inmişler.
Ancak yolcular inenlerin durumunu görünce fena halde şaşırmışlar. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması, tasmanın ucunda bir köpek… Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa. Günlerden 1 Nisan falan da değil ama “şaka herhalde” demiş yolcular, binip oturmuşlar yerlerine.
Bir süre sonra uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamış. Uçak daha hızlanmış, pistin sonu yaklaşmaya başlamış. Yolcuların gözler faltaşı gibi açılmış, yüreği ağzında. Uçak daha da iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemeye, dualar etmeye başlamışlar. Uçak artık son hızına da ulaşmış, 100 metre sonra beton pistin bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Pistin bitmesine santimler kala uçak tekerleklerini yerden çekmiş ve havalanmış.
Kaptan pilot Temel, arkasına yaslanıp derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:
-“Pileyu misun Tursuncuğum, ha pu yolcu milleti bir gün çığlığı geciktirecek, hep birlikte geberip gideceğuz da…”

Ders: Bunca bakar kör yönetici varken, çığlık atmaktan sakın vaz geçmeyin !

HEVES

Madam Hayganuş’un kocası Agop ölmüş.
Hayganuş çok üzgün. Sevgili kocasının mezarının başında oturmuş ağıt yakıyor.
Komşuları, arkadaşları da elleri önlerinde bu dramatik anı saygı içinde sessizce izliyorlar.
Hayganuş’un kocası Agop’a yaktığı ağıt herkesin gözlerini yaşartıyor:
‘‘Ah Agop efendi ah… Sen ne güzel, ne alim adam idin…
Fransızca bilir idin…
İngilizce’yi, Alamanca’yı fevkalade konuşur idin…
Sen edebiyattan, fizikten, kimyadan, riyaziyeden çok iyi anlar idin…
Şiir bilem yazar idin…”
İzleyenler suskunluk içinde bekliyorlar, ama ölçüyü kaçıran Hayganuş’un Agop’a sıraladığı övgüler bir türlü bitmek bilmiyor.
Artık biri dayanamıyor ve patlıyor:
‘‘Yahu Madam Hayganuş, amma da büyüttün ha!.. Agop’u hepimiz tanır idik. Rahmetli hiç de dediğin gibi bir adam değil idi.
Mesela, Fransızca filan bilmez idi. Şiir de yazmaz idi. Az biraz okuması, yazması var idi. Hepisi o kadar…”
Madam Hayganuş, komşusunun bu sözlerini duyunca hemen ağlamasını kesmiş ve başını kaldırarak gururlu bir sesle şöyle yanıt vermiş:
‘‘Olsun… Heves eder idi.”

SENIOR CHECK

80 year old guy goes into a jewellers with a gorgeous 25 year blonde. He tells the jeweller he just met this fine young lady and wants to treat her to something special. The jeweller pulls out a $5000 dollar ring and asks if that will do? The old guy says damn no this lady is way more special than that. So the jeweller pulls out a $20,000 rings and asks if that is special enough? The blondes eyes light up and the old guy says they will take it. He gives the jeweller a cheque for $20,000 and says when the cheque clears on Monday they will come back and pick the ring up.
Monday rolls around and the jeweller calls the old up and says the cheque bounced. The old guy says ”yeah I know, I had the weekend of my life though!!”

RESPECT SENIORS

An old man is walking in Amsterdam and passes a hooker standing at her door.
She asks him: “Granddad, why don’t we give it a try?”
He replies: “No girl, that’s no longer possible for me.”
Says the hooker: “Come on, what have we got to lose, we can give it a try!”
They both go inside. They undress and he performs like a young buck, 
giving it to her 5 times in a row.
“Oh my goodness”, says the hooker, breathless, “and you said that it 
was no longer possible for you?!”
Says the old guy: “Oh, screwing is still going well, it’s the paying 
that is no longer possible!”

Fareleri kim delirtiyor ?

 FARELERİ KİM DELİRTİYOR?

CAT RAT 2

Protozoan delilik:

Memeli hayvanlar çok daha kompleks diye biliyoruz değil mi? Bakalım  memelilerde ne tür enfeksiyona bağlı “delilikler” varmış.

Sıçanlar tek hücreli bir parazit olan toxoplasma gondii için ara konak görevi görürler. Toxoplasmaların yaşamları evcil kedilerde başlar, evcil kedilerde sona erer. Kedilerin immün sisteminin saldırısı karşısında toxo paraziti çok dayanıklı kistler oluşturur ve bu kistler kedinin dışkısıyla atılır. Bu kistler toprakta bazen yıllarca bir sıçanın onları yemesini beklerler.

Toxoplasma kistleri; (sekil 1)

TOXO CYST

Sıçanların içine girince toxo yaşam döngüsünü sürdürür.  Parazitin hedefi esas konak olan kediye geri dönmektir ve bunun için inanılmaz bir yöntem kullanır. Kediler ölü sıçanları yemekten hoşlanmazlar onun için toxo, fareleri öldürmek yerine başka bir yöntem kullanır. Toksoplasmanın hızlı bir biçimde kedinin vücuduna dönmesi için sıçanlardaki en temel dürtülerden biri olan “kedi korkusu”nu yenmeleri gerekmektedir. Sıçanlar kedilerin kendisinden olduğu kadar onların idrar vb kokularından da korkarlar. Bu önemli ayrıntıyı ortadan kaldırmak için parazit sıçanları “delirtir”. Tokso ile enfekte olmus sıçanlarda bir takım değişiklikler olmaya başlar.

CAT&RAT

Tokso ile enfekte olmus sıçanlar kediden korkmaz hale gelirler kedi idrarının kokusu onlarda bir  kaçma reaksiyonu yaratmaz olur. Tersine kedi idrarının kokusu onları çekmeye başlar. Bu gelişme sanıldığı  gibi sıçanların koku alma duyusunu kaybetmek değil tersine kedi idrarına daha önce olmayan bir çekicilik hissetmelerinden olmaktadır. “Fatal attraction”  ya da Ölümcül cazibeye yakalanan sıçanlar kedilerin bulunduğu bölgelerde korkmadan, saklanmadan dolaşmaya başlarlar ve kedilerin kendilerini yakalamalarına sebep olurlar. Geçici konakçısı farenin kedi tarafindan yenmesini sağlayan tokso başarılı olmuş yeni oluşmuş nesillerin kalıcı konağa dönmesini sağlamış oluyor.. 

sicanin beynindeki toxoplasma kistleri

image description

farenin cesaretine anlam veremeyen kediler, toxo ile enfekte fare kedilerden korkmaz oluyor peki toxo ile enfekte insanlar? Kedi ne yapsin içgüdülerine uymak zorunda, fareyi yakaliyor ve yiyor. 

EATS

Ve dongu tamamlanmis oluyor.

Toxo, fare, insan, parazit donguleri

4. ÖRNEK

BİZİ KEDİLER Mİ DELİRTİYOR?

Toxoplasma gondii life cycle (from CDC)

toxoplasmosis

İlginç konu şimdi başlıyor. Toxo hastalığı insanlarda da görülüyor. T. gondii insanları da enfekte ediyor. Hatta hangi ülkede toxo enfeksiyonu ne sıklıkta görülüyor internetten bulabilirsiniz. (Örneğin Fransa’da ne kadar, İtalya’da ne kadar, İsrail ya da S. Arabistan da ne kadar bakın bakalım :)).

Pis şartlarda kesilmiş bulaşmış ya da enfekte hayvanlardan hazırlanan etlerle , sistlerle bulaşmış topraklarla uğraşanlarda, evde kedi besleyip kedilerinin infekte olmuş kaka kutularını boşaltanlarda tokso enfeksiyonu oluşuyor. Bazı toplumlarda insanların yüzde elliye yakınında beyinlerde toxo kistleri var. (kedi beslesin beslemesin, kedi sevsin sevmesin ulkenin genel olarak temiz olup olmamasi onemli sanirim)

simitci_31226

Akla gelen soru: acaba tokso enfeksiyonu olan insanlar kedileri daha mı çok seviyor? Henüz T. gondii bunu başarmış değil :))

Peki tokso ile enfekte olan insanlar hiç etkilenmiyor mu: yapılan psikolojik testler toxo taşıyan kadınların daha cana yakın, dışa dönük ve arkadaş canlısı oldukları; daha flört etmeye yatkın olduklarını gösteriyor. Erkekler ise daha kıskanç ve şüpheci oluyor, daha fazla içine dönük ve yeniliklerden kaçan tutucu kimseler oluyorlar.

Benim sizlere sorum şu: Acaba biz Türkler tokso yüzünden mi herşeyi bir komplo teorisiyle açıklamaya çalışıyoruz. Ya da tokso mu erkeklerimizi başka erkekle konuştu diye karılarını öldürmeye dek götüren kıskançlığa sürüklüyor. Futbol’da kaybettik diye statları yıkıp parçalıyoruz. Trafikte ölümüne olsun birisinin bizi geçmesine izin vermiyoruz. Önümüze geçeni evine dek kovalayıp gerekirse öldüresiye dövüyoruz. Yüzde elli toxolu diye mi “ya sev ya terk et” diyor. Spekülasyonları çoğaltmak mümkün. Yanıtlarını bilmiyorum. Araştırmalar devam ediyor.

Bu soruları sadece ben değil Türkiye’deki doktor arkadaşlar da sormuş ve Toxo enfeksiyonunun trafik kazalarındaki etkileriyle ilgili bilimsel makaleler yayımlamışlar. Kendilerini tebrik ediyorum.

Çok yaygın bir şekilde insanlarda beyinde parazitlik yapan toxoplasma gondii acaba kültürel farklılıkların nedeni mi?

Toxo enfeksiyonunun insanlarda ne tür neuro – psikiyatrik davranış farklılıkları yarattığı epeydir inceleniyordu. Özellikle toxoplasma ile infekte farelerin garip davranışlar göstermesi yayınlandıktan sonra,  bu konudaki çalışmalar artmıştı.

Sonunda araştırmacı Kevin Lafferty birçok ülkedeki toxo görülme  sıklığı ile ilgili bir yazı yayınladı :

http://rspb.royalsocietypublishing.org/content/273/1602/2749.full.pdf+html

Bu makale internetten serbestçe tam olarak indirilebilir.

Bu tabloda nörotiklik, belirsizlikten kaçınma ve maskülinite gibi özellikler ile tokso prevalansı karsılaştırılmış.

Gidip makaleyi okumanız için herşeyi aktarmayacağım ama Türkiye’de toxo yüzde 47-50 oranlarında görülüyor. En düşük Norveç’te yüzde 5 ten az.

Tokso’ya bağlı kişilik değişiklikleri arasında tarif edilenler sunlar:

Enfekte kadınlar daha akıllı, kurallara bağlılık gösteren, saygılı, vicdanlı, akıllı, uygun, ahlakçı, ağırbaşlı, kuralcı, sıcak, başkalarına dikkatli, bağlı, nazik, uyumlu ve katılımcı olarak tanımlanmış. (ki neredeyse her eve insanın bir kedi hediye edesi geliyor :))

Enfekte erkekler ise daha az akıllı, ve daha tepkisel, sert, sadık, sabırlı, yavaş, tutumlu, duygusal reaktif, değişken, duygulardan çabuk etkilenen, duygusal olarak daha dengesiz  ve kolayca üzülen olarak tanımlanmış. (Erkekler kedilerden uzak durun demek yanlis olacak çünkü tokso kistlerinin cogu sokaklardaki kistlerle bulasmis yiyeceklerden geciyor. Sokak simitleri!)

Acaba bu farklılık örneğin Norveçliler ile Fransızların kültürel farklılıklarını açıklar mı? Özellikle  neurolog ve psikiyatrist arkadaşların yorumlarını merak ediyorum.

Toxoplasma ile istediğiniz kadar okumanız için:

1.http://www.toxoplasmosis.org/index.html toxoplasma araştırma merkezi.

2.http://www.plospathogens.org/article/info:doi/10.1371/journal.ppat.0020013 interrnetten indirip okuyabilirsiniz. Toksoplazmaların konak hücreleri  nasıl invaze ettiğini sitoskeletal yapısını şekillerle göstererek anlatıyor.

3. Rank the top 25 FIFA team countries by Toxo rate and you get, in order from the top: Brazil (67 percent), Argentina (52 percent), France (45 percent), Spain (44 percent), and Germany (43 percent). Collectively, these are the teams responsible for eight of the last 10 World Cup overall winners. Spain, the only one of the group never to have won a cup, is no subpar outlier—the Spaniards have the most World Cup victories of any perpetual runner-up.

Toxo enfeksiyonu ile futbol kupasındaki başarıyla ilgili  bu spekülatif yazıyı aşağıdan okuyabilirisiniz:

http://www.slate.com/id/2259350/pagenum/all/

Dunya’da toxoplasma enfeksiyon oranlari

Toxo’dan etkilenmemis bir kedi

TIPANIN SISESI

Sıradan enfeksiyonlar davranış bozukluğu ya da ruhsal hastalık yapabilir mi ?

Oncelikle bu bölümün kesin kanıtlara dayanmadığını daha çok acaba mı şeklinde okunması gerektigini söylemeliyim.

Bir çoğunuz Van Gogh’un bu resimlerini bilirsiniz belki yakından da görmüşsünüzdür. Van Gogh depresyondan kendini öldürdü denir. Ancak yaptığı resimlere bakanlar daha doğru tanının BPD  (bipolar disease) yada Psikoz Manik Depresif (PMD) olduğunu söylüyorlar.

Örnek olarak “Ayçiçekleri ” gibi nefis, canlı renklerden oluşan bir  tablo,  kısa süre sonra ise  “Yıldızlı gökyüzü” diye karamsar bir tablo yapıyor.

Ayçiçekleri Van Gogh

van-gogh-sunflowers-8

Yıldızlı Gökyüzü Van Gogh

vangogh-starry_night_ballance1

PROF. DR. NEDİM ÇAKAN

Çandarlı’da kadın dalgıçlar

Değerli ağabeyciğim;
  
       Çandarlı’dan döndüm. Allah kabul etsin,  bir tatilde yapılması caiz olan vazifelerin hepsini yerine getirdim. Malumun olduğu üzere, aklımla aram pek iyi değildir. Buna rağmen aklıma fikrime mukayyet olup, anılarımı hafızama nakş ederekten, unutmadan yanımda getirdim. Çok ısrar edersen birini anlatmak üzereyim: 
       Günlerden bir gün, denize girip iki çift kulacın belini kırayım muradıyla, kıyıda tenha bir yere konuşlandım. Kendime bir iyilik yapıp yüzmesine yüzecektim.  Ancak, önce tek kişilik grubumla her daim yaptığım mutad toplantının oturumunu açmam gerekmekteydi. Bilirsin ki, “ben ve kendim” çok iyi anlaşmaktayızdır ve aramızdan su sızmaz. Baş başa kalınca; orada- burada, banyonun duşu, otobüsün kuyruğu, dolmuşun koltuğu gibi tenha yerlerde toplantılar yapar, mühim kararlar alırız. Doluya koyarız olmaz, boşa koyarız dolmaz. Yukarı tükürürüz bıyıktır, aşağıya tükürürüz sakaldır. Ben, kendim ve kafamızın içindeki tilkiler. İşte o gün de kendim ile plaj kumu üzerinde gerçekleştireceğim olağan toplantının gündemini, “Mert Efendi’nin vatani görevini nerede yapacağı” üzerine belirlemiş ve doluya- boşa koymaya, yukarıya-aşağıya, sağa-sola tükürmeye başlamıştık.
       Gözümü ufuk çizgisinden ayırmadan, tilkilerin birbirine dolaşmış kuyruklarını çözüyordum ki, bir kadının denizden çıkıp kıyıya doğru yürümeye başladığını gördüm. Bana akran birine benziyordu. Akranımı elli metre öteden bile anlama yeteneğim vardı ve anlamıştım. Besbelli o da benim gibi Cumhuriyetin ilanından otuzaltı yıl sonra, ellili yılların ortalık yerinde doğmuştu.

      Hayretle müşahede ettim ki, bu kadın bir Dalgıçtı. Zira üzerinde dalgıç kıyafeti, elinde şnorkel namı ile anılan deniz gözlüğü vardı.  Kendisine hasetle nazar ettim. Hayatımda hiç bu kadar yakından Kadın Dalgıç görmemiştim. Ah, ne güzel ve ilginç bir meslek seçmişti. Bir kadın için bundan daha mutena bir meşguliyet olamazdı. Ama bu işi meşguliyet olsun diye yapmadığına emindim. Besbelli profesyoneldi. “Kim bilir denizlerin dibinde neler görüp geçirmiştir” diyerek iç geçirdim. “Kim bilir ne deniz analarıyla, ne at kestaneleriyle, levrek ve köpek balıklarıyla muhatap olmuş, ne maceralar yaşamıştır ya rabbim!” diyerekten imrenme, haset ve gıpta hissiyatlarımı ortaya karışık olarak seferber ettim. Aklıma, dün gece yediğim yarım kilo İstavrit gelmişti. “ Ahh felek, kimine kavun yedirirsin kimine kelek” diyerek,  söz konusu feleğe serzenişte bulundum. “ El âlem denizlerin dibine dalıp; Uskumrusundan İstavritine, Balinasından Hamsisine ve dahi Çipurasına kadar olanca mahlûkatın hususiyetine vakıf oluyor, biz de teflon tavadan tavaya balık görüyoruz” deyip, iyice bir hayıflandım. Hayıflanılması gereken onca mevzuu varken, al işte birdenbire aralarına bir yenisi daha eklenivermişti. Böyle her şeyi dert-tasa ede ede kafamdaki kadrolu tilkilerimin kuyrukları ile baş edemez olmuştum. 
       Öğretmenden, sürülmüş devlet görevlisine, hukukçusundan, eczacısına, doktorundan, gazetecisine kadar muhtelif mesleklerde arkadaşlarım vardı. Ancak neye yarardı? Bu güne kadar hiç “Dalgıç” arkadaşım olmamıştı. Birdenbire derin bir teessüre kapılarak, hayatımdaki bu büyük eksikliği derhal kapatmaya karar verdim. Bu yaştan sonra kendim Dalgıç olamayacağıma göre, mutlaka bir Dalgıç arkadaş edinmeliydim. Edinmeliydim ki; karşılıklı oturup denizlerden- deryalardan, istiridyelerin solunum sisteminden bahis açabileceğim, Mezgitlerin solungaç hastalıkları hususunda hoşbeş edebileceğim, Kıt’a Sahanlığı hakkında eğri oturup doğru konuşacağım bir ahbabım olsundu. Arkadaşımı sorsunlar, bana kim olduğumu söylesinlerdi. Ahir ömrümde illaki bir Dalgıç arkadaşım, kadim dostum ve sırdaşım olmalıydı. Bu hevesimi kursağımda saklayamazdım. Dalgıç kadınla arkadaş olmaya karar verdim.
      Kadın Dalgıç, elbisesindeki suları süzdüre süzdüre gelip bir metre ilerime oturmadı da, fütursuzca yan gelip yattı. Saçları bile görünmeyecek kadar kapalı dalgıç kıyafeti ile füturlu görünmesine de zaten gerek yoktu. Zira sadece el ve ayakları açıkta idi.  Denizlerin dibinde araştırma yapmaktan yorgun ve de argındı. Neticede kumlara yatıp dinlenecekti elbette. Ancak, kollarına taktığı küçük can simitlerine bir mana verememiştim. Arkadaş olmaya kararlı bir şekilde, teşerrüfe vesile olsun muradıyla, bütün şirinliğimi seferber edip laf attım:
      – Sıhhatler olsun hemşire diyerek söze girip, kollarından çıkartıp yanına koyduğu can simitlerini işaret ederek, anlayışlı bir tavırla devam ettim: 
       –Deniz ile şaka olmaz, her ne kadar Dalgıç olsanız da, ne kadar iyi yüzme bilseniz de bu kollukları takarak tedbir almışsınız ki, aferin.
  Yüzüme bön bön bakıp cevap verdi:
     – Yüzme bilmiyorum ki. Rabbime şükürler olsun hiç bir zaman da bilmedim. Yüzmenin farz mı, sünnet mi olduğu da halen araştırılmakta bacım diyerek kafamı karıştırdı.
   –Aaa!  diyerek, kibarca bir hayret nidası fırlatıp sordum: 
      –Nasıl olur? Hem Dalgıçsınız, hem de yüzme bilmediğinizi söylüyorsunuz. Vallahi inanmam, latife ediyorsunuz galiba.
      Yeni arkadaş adayım, suratıma vurgun yemiş gibi bakakaldı. Vah zavallı kadıncağız, denizin dibinde allah bilir vurgun yeme tehlikesi atlatmıştı da, bu nedenle Marilyn Monroe misali kumlara sereserpe serilmişti. Demek ki bu sebepten hanımefendiliğin gerektirdiği şekilde usturuplu ve füturlu oturamıyor, etraftaki namahrem kişilerin kınayan bakışlarına aldırmadan yan gelmiş yatıyordu. 
      – Vah vah hemşire dedim. Sizin meslek de çok zor. Vurgun tehlikesi, köpek balığı tehlikesi, Allah kolaylık versin. Dalgıçlık da zor zenaat  vallahi.
       Kadın, Dalgıç elbisesini hışırdatarak ve kafasındaki sımsıkı kapüşonunu düzeltip, saçlarının görünüp görünmediğini kontrol ederek tek dirseğinin üzerinde doğruldu. 
      – Ne Dalgıcı yahu dedi. Ben Dalgıç malgıç değilim. 
      Alnımın ortasında yer alan, sadece bazı akıllı kişilerin farkına varabildiği, doğduğumda “Salak”,  yaşım ilerledikçe “Ey Koca Salak” haline dönüşen yazıyı kahküllerim ile gizleyerek sordum:
       – Peki neden Dalgıç kıyafeti giydiniz? Anladııım! Demek ki plajda kıyafet balosu var ona katılacaksınız.
    Arkadaş adayım terslendi:
       – Höst! diyerek ruhumu incitti ve devam etti: 
       –Tövbe istiğfar et hanım. Dalgıç sensin, ağzını topla. Bu benim tesettür kıyafetim. Yüce rabbime şükürler olsun üç-beş yıl önce hidayete erdim ki, darısı başına. Kâfir olmana rağmen mayon pek usturuplu, allahın izni ile hidayete ermene çeyrek kalmış. Rabbim sana da nasip eder inşallah.
       Devirdiğim çamı telafi etmek niyeti ile telaşla sordum:
       – Aaa hidayet mi? Benim de halamın oğlunun karısının adı Hidayet. Ben Hidayet ablama ulaşmak için, evine Dikmen dolmuşuna binerek gidiyorum. Çok kolay, Karakol durağında inince ikinci sokak. Mayomu 5 dolara Amerika’dan almıştım, demek beğendiniz. Bir de ablam Çanakkale pazarından alıp getirmiş, görseniz o da çok güzel ve usturuplu. Sizinki de çok şık iyi günlerde kullanın. 
       Hayal ettiğim arkadaşlığımız, başlamadan zedelenmişti. Etrafta gezinen, denize girip çıkıp güneşlenen insanlara aldırmadan yayılıp yattığı yerden üzerine yapışmış mayosunu göstererek engerek yılanı misali tısladı: 
      – Tekrar tekrar, altını çizerek höst ve dahi günaha girmeyi göze alarak çüş diyorum hanımefendi. Bu mayo da değil, Dalgıç kıyafeti de değil. Buna Haşema denir. Ezan vakti ağzımı bozdurmayın. Gölgede süklüm püklüm oturmaya devam edin,  cehennemde zaten cayır cayır bronzlaşacaksınız.

Son bir gayretle zırvalamaya devam ettim:
       – Ama ben Hidayet ablama giderken zaten yüce rabbimden izin alıyorum, kem ve yahut küm.

Suratıma buz parçaları gibi gözlerle bakıp, denizden çıkmakta olan kırmızı ve pembe dalgıç elbiseli arkadaşlarına seslendi:
      –  Melahat, hadi çıkın artık ikindiyi kaçıracağız. Çabuk olun, şu kumun üzerinde namazımızı acele eda ediverelim.
      Islak haşemasını hışırdatarak, yerinden doğruldu ve bana bir allahaısmarladık demeden uzaklaştı.
      Hah işte ağabeyciğim, tatilimi yapmış, çamımı devirmiş, potumu da kırmıştım. Allah beni bildiği gibi yapsındı. Kendimi allaha havale edip, cep telefonumdan Cengiz ağabeyimizin eşi Hidayet ablamın numarasını aradım. Telefondaki ulvi ses, “aradığınız kişiye ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar arayınız” dedi. 

 Böyleyken böyle oldu ağabeyciğim. Ellerinden öperim.

                
                                                                             Birnur

%d bloggers like this: