Birnur ve arkadaşı Nural
(Kardeşim Birnur, bu yazısıni ailemizin bireylerine göndermişti. Birnur’un Adıyaman’a tayininin çıktığı zamana ve sigara bırakmak için CHANTİX adlı ilacı almaya başladığı sıralarda yazılmış bu yazıyı bohçadan çıkardım. TS)
Sevgili, abimin deyişiyle, yaran:
Hepinize ayrı ayrı laf yetiştirmekten oldum bittim.Ben de artık abimin Fikir Uçuşmaları gibi bir yönteme baş vurup,
aklımın ortasını ortaya karışık şekilde sunacağım.Abim bu işe Fikir Uçuşmaları demiş,pek iyi etmiş.Oraya buraya uçuşan fikirlerini derleyip toparlayıp feyz alın diye hizmetinize sunmuş.
Bende fikir feraset olmadığı için,”Akıl Kaçışmaları” adı altında toplar,hepinize yollarım. Bu tehdidim karşısında dudağınız uçuklamıştır Allah bilir. Yazdıklarımdan yeğenler, kuzenler, kardeşler, zınarlar istifade etsinler, benden haber almak isteyenler okusunlar; sevaptır.
Mesela;
Ağabeyciğim, gönderdiğin ilaçlardan şifa buldum.Sigarayı ha bıraktım ha bırakacağım eli kulağında.
İlacın bütün yan etkilerini beğendim. Bilmeyenlere,ilacımın resmi olarak açıklanmış yan etkilerini sıralayayım: mide bulantısı, kabus görme,sakız çiğneyip Genel Müdürün suratına karşı patlatma falan filan. İlaçların yan etkilerini oldum olası severim.Ama rüya görme işinden ziyadesiyle memnunum. Niye?
Yıllar varki rüya görmem.Bu bende bayağı eziklik ve kompleks yarattı.Gündüz yaşadığım hayat genellikle kabus şeklinde olduğundan mıdır nedir, yüce rabbim bünyeyi sarsmamak için uykuma müdahale etmiyor.Zatan sabaha karşı yatıp zıbardığımdan, görsem görsem ne hakkında rüya göreceğim? Ancak kısa metrajlı birtakım zırvalar görür, onu da unutur giderim.Mesala annem gibi,cicim (teyzem) gibi erenlere karışmış bazı tipler vardır.Gerçek hayatlarından çok rüyalarını anlatır,millete hava atarlar. Üstelik rüyalarının arasına reklam alıp para bile kazanırlar.
Şu yaşıma geldim, rüyama bir ak sakallı dedenin girmişliği, akıl fikir vermişliği yoktur. Akıl ve fikir yoksunluğumu da buna bağlıyorum.
Halbuki hep özenmişimdir ; şöyle akşamın başında yatıp zıbarsam, ak sakallı dedem gelse, “lan kızım, üç vakte kadar Adıyaman’a sürüleceksin. Allah müstehakını versin. Başka yer bulamadın mı ? Bari ege sahillerimize sürülseydin de beni meşgul etmeseydin” filan diyerek başıma gelecekleri haber verse fena mı olurdu?
Yıllardır manasız da olsa ağız tadıyla bir rüya görmemenin yarattığı derin kompleksle sabahın köründe kalkar işe giderim. Millet serviste bir başlar rüyasını anlatmaya, “hayırdır inşallaah” diye diye yol boyu anlattıkları yetmez gibi geriye dönük işlem yapıp, iki ay önce gördükleri bir rüyayı arşivden çıkartıp, dün gece gördükleriyle bağdaştırır, yorumu konusunda da eşten dosttan fikir alırlar. İşte bu noktada, hasetimden iyice asabım bozulur, adım “Rüya Görmez”e çıkmasın diye , “hayırdır inşallah ben de dün gece” diye lafa girer, o anda uydurduğum bilimkurgu bir rüyayı ballandıra ballandıra anlatmaya başlarım.
Hatta onlarınkinden farklı olsun endişesi ile uzay mekiğinde cereyan eden rüyalar uydurduğum bile olmuştur. “Ak sakallı robot şeklinde bir dedenin bana verdiği metalik renkte ekmeği başımda dolandırıp, uzayın derinliklerine fırlattığımı” filan anlatıp ilgi çekmeyi başarmışımdır. Dinleyen kitlenin, hep birlikte bilmiş bilmiş başlarını sallayıp, “aa.. valla çok güzel bir rüya hemşire…rüyada kozmonot görmek çok iyidir, hele metalik ekmek bolluğa berekete delalet eder” neviinden tabirlerini dinleyip, kendi uyduruk rüyama inandığım bile olmuştur.
İşte bu ilacı (Chantix) bu kadar sevmemin bir nedeni de, rüya görmeye başlamış olmam.
Mesela dün gece orada burada köpek gibi kıvrılıp uyukladığım sırada gördüğüm rüyayı hayırdır inşallah diyerekten bir anlatmaya başlasam beş sayfa tutar. Bir de işi ciddiye alıp resmi biçimde uyusam neler görürüm kimbilir. Dün gecekini hülasa edeyim isterseniz :
Bir defa figüran çok boldu ; hepiniz iyi kötü rol almıştınız. Bu ,televizyon karşısında oturur vaziyette, koltuğun koluna başımı koyup da görmeyi başardığım ilk gerçek rüyadır.
Hayırdır inşallah, Mareşal Fevzi Çakmak bize gelmiş, adama terlik arıyorum. Her daim olduğu gibi bizim evdeki terliklerin hiçbirinin öbür teki meydanda yok. “Aman boşverin komutanım ev zaten pis, postallarınızla buyurun” diyorum (rüyanın burasını ihtilal olacağına yormayın sakın).
Neyse o sırada bizim Ateş efendi (oğlum) bütün rezilliğiyle okuldan gelmiş. Adama “Fevzi amca sana gitar çalayım mı ?” diyor. Elektro gitar ile “Dağ Başını Duman Almış” marşını “rock” hale getirip çalıyor. Ateş bu Mareşal mi bilir? Ben de bir yandan terlik aramaya devam ediyorum. Sonra Nural çıkıp geliyor. “Kız Birnuuur.. Devrim Tarihin’den çakmışım” diyor. Fevzi Çakmak onu teselli ederken bir tencere nohut ocakta yanıyor. Adam tuvalete girecek, tuvalet kağıdı bitmiş. “Allahım inşallah rüyadır.. rezil olduk” derken bu sırada Fevzi Paşa’nın yaverini Migros’a gönderip tuvalet kağıdı, gitmişken bir de sigara ısmarlıyorum.Sonra sigarayı bıraktığım aklıma gelip sakız siparişi veriyorum.Koskoca yavere iki milyon lira da bahşiş veriyoruz…falan filan.
Şimdilik yoruldum. Bakalım bugün ne göreceğim.
Bana sigarayı unutturduğu ve bu rüyaları görmeme vesile olduğu için abime, “F” klavye ile hızlı yazmamı temin ettiği için canım yeğenim Ayşe’ye teşekkürü bir borç bilirim.
Yarın erken kalkacağım. Miting var. Dua edin de helal süt emmiş bir Cumhurbaşkanımız olsun.
Birnur ve oğlu Ateş