Sevgili arkadaşlar be..:
Kış göğümüz yüzünün mücevheri Orion avcısının yıldız kümesi her gece emrinize amade, güney semalarında arzı endam etmekteyse de
temaşanız kolay olsun için çizgilenmiş durumunu ekimizde hizmetinize sunmuş bulunmaktayız: Hüda hepimizden razı olsun.
“..dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de Müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor.” MKA (Nutuk)
Şöyle vasfederler ki, kelp ile kedi aynı oda içre istirahatte iken, zifiri karanlıkta tavandan bir pamuk zerresi düştükte, kelptır sak (uyanık) ve de kulağı atik olmakla, “Bre bu gürültü de ne ola” diye harlayıp, kedidir, gözleri karanlıkta gayet kavi olduğundan, “harlamayı kesesiz, tavandan pamuk düşmüştür, töbe töbee” diyesi var.
Kıssadan hisse: Kulağımız kelp gibi sak (uyanık), gözlerimiz kedi misali cevval olmadıkça tepemize daha nice Orhan Pamuk’lar düşer .
Sevgili dünyamızın güney yarımküresinde helaya gidip de işiniz bittikte sifonu çekmenizle, yerin çekim yönü değişik olduğundan, suyun saatin aksi yönünde firdolanaraktan deluk içre gidişini öyle bir hayretle seyredersiniz ki, sakın ola elinizi bir iyice yuğmadan (yıkamadan) parmağınızı ısırmayasız, fena halde haramdır.
Rivayet oldur ki, Yavuz Sultan Selim’in Alevi katliamından önce kendilerine “IŞIK” deyip saz çalıp şiir okuyaraktan Anadolu köylerini dolanan saz ve söz erbabı, korkularından adlarını “AŞIK” olarak değiştirivermişlerdir derler. Işık’ların piri Yunus Emre ise, maazallah, aşağıdaki deyişinde büyük patlamayı,(“big bang”), “nebula”lardan yıldız ve dünyamızın oluşumunu mu anlatıvermiştir sakın.
“Yer gök yaratılmadan
Hak bir gevher eyledi
Nazar kıldı gevhere
Sığmadı devreyledi
Gevherden buğu çıkar
Ol buğdan gök yarattı
Gök yüzünün bezeğin
Çok yıldızlar eyledi
Göğe eyitti “dön” dedi
Ay gün yürüsün dedi
Suyu muallak tutup
Üstünü yer eyledi
Yer çalkandı durmadı
Bir dem karar kılmadı
Yüce yüce dağları
Hak çok sular eyledi”
Yunus Emre
Sevgili dünyamızın ekseni çevre bir dönüşü 1.4 saniye/gün/asır gibi bir hızla yavaşladığından, heyhat ki ne heyhat, bir günümüzün uzunluğu 1820 yılından bu yana 86,400 saniyeden, şimdilerdeki 86,400.002 saniyeye çıkmış olmakla, bu yavaşlama da halen sürmekte olduğundan, İERS (International earth rotation service) çalışanlarının yapacak başkaca işleri de olmadığından yıl sonunda saatlerimizi bir saniye geriye alma kararı almışlardır; haberiniz ola ve de tedbirinizi alasız.
“Şeb-i yeldayı muvakkıtla müneccim ne bilir
Müptela-i gama sorun kim geceler kaç saat”
(Şeb-i yelda= en uzun gece, 21 Aralık
Muvakkit = zaman ölçen)
Einstein’ın genel görecelik kuramına saygılarından, ard arda dizilmiş iki gök adasından, arkadakinin ışıklarının öndekini sarmalayıp mavimsi halkalar oluşturduğunun suretini hayır duanız almak muradıyla ilişikte göndermekteyiz. Bu sekiz adet görüntü pek taze edinilmiş olup, daha önceki 4 adete eklendikte 12 adet daha “Einstein halkaları”mız bulunmaktadır ki, inanmayan neuzibillah kafirdir.
Cümlenizin Kurban bayramı kansız ve ışıklar içinde olsun.
Hakir-i pür taksir
Timur