Nuri Kale
To Me
Aug 4, 2014
Tümür gibi:
Kendini selvi sanan nice asmalar gördük.
Ensesi kalınlarda altın tasmalar gördük.
Fesupanallah çekip, görmezden geldik ama
Salihat-ı nisvandan azgın yosmalar gördük…
Veee sonunda da Tümüraga’yı Ankara’nın yollarında gördük, ama büklüm büklüm olan yollar değil Tümüragaydı.
Buluşmamız:
Önce anavatanımısta Amerika üzerinden telsizfon görüşüp anlaşamıyarak Amerikanın telekomuna … sonra Tümüraga yerli telsizfonunu
devreye soktu da anlaştık sözümona.
Şöyleki: Muhterem kayınvalidesinin “bu kibar hitap özüme aittir” sokağının başında buluşmaya karar verdik geçen yılki gibi. Ama o hiç
hatırlamıyordu “doğal olarak”. Sokağın başına on metre mesafede bir çiçekçinin önüne 2000 cc motor, CD çencır, Modıl 2001 derin lacivert
gıcır Ford Faküsümü tüm haşmetiyle parkettim. Bu arada hasetle bakan kem gözleri farkettim. Umursamadım bile. Çünki dikiz aynama takılı,
minik kaplumbağa kabuğu ve mavi boncuklarla tasarlanmış hapishane hatırası özel nazarlığım, kem gözlülerin alayına meydan okuyordu.
Tellifonla yerimi tarif ettim, “tumanımı giyip geliyorum” dedi ama yarım saat geçti gelen giden yok. Cepten arada bir “yahu bulamadım seni,
bir daha tarif et, hangi yanne gideyim? ımmm gurkk” şeklinde aramaları olmasa iyice meraklanacağım. Sonlara doğru aramalarının tümü
ıhımmm gurrukklar ve variyasyonlarından ibaret olmaya başlayınca, anlaşıldı vehbinin kerrakesi. “Aman !” dedim, “dur, olduğun yerde kal,
kaybolma sakın, sakin ol ve lokalizasyonunun arzını tûlunu bildir bana”. Allahtan heyecanını kontrol altına alarak yerini başarıyla tarif edebildi.
“Korkma” dedim. “Titre ve kendine gel. Benden bir km uzakta ve Anıt Kabire çok yakınsın, yani emniyetli bir noktadasın. Zaten ben de heman
yetişiyorumdur.” Laf aramızda bu adam muhtemelen sık sık kayboluyor ve hâla bizimle olduğuna göre de her seferinde bulunuyor…Amerika’da
insanlara da zorunlu cipiares taktıklarından şüphelenmeye başladım. Ülke dışına çıktıklarında sapır sapır dökülüyorlar garibanlar. Bakın bunlar
aramızda kaldı haaa!
Lafı fazla sündürmeyelim, gölgede suhunet 37derece, asvalt ağlıyor. Yüklendim gaza, fakat o ne? Trafik felç olmuş, araçlar çok zor ilerliyor.
Biraz sonra durum vaziyetleri ayan oldu.
Kavşaktaki trafik lambasının yanında yolun ortasına kadar inmiş aksaçlı, azıcık tombulca, bacağına şort için uzun, pantolon için kısa, ama bermuda
ve kısa pantolonla da hiç alakası olmayan bir nesne geçirmiş, boynunda dürbünden bozma, göbeğine kadar inen ultramodern bir gözlük sallanan,
kan ter içinde garip el kol hareketleriyle kavşaktan geçen tüm arabaları teker teker durdurup kontroldan geçirdikten sonra hareketlerine izin veren,
komutlara uymuyanlara ise mayın gibi ciddi tehdit oluşturan bir PİR-İ FÂNİ trafiği ele geçirmiş durumda.
Acelemize rağmen bizde sıramızı bekledik ve sonun da gördük…
Amanınnn!!! Bu bizim Tümüraga değilmi??? Hiddetle bana doğru yaklaştı ve tanır gibi olduğundan gözlerini kıstı, sonra gözlüğünü takmak için elini
aşağı doğru attı, fakat heyecandan hedefi ıskalayarak başka bir şeyi yakaladı ve sanki yılan tutmuş gibi refleks olarak birden elini çekti.”Allah
kahretsin! aradığında bulunmaz” diye homurdanarak tekrar el yordamıyla ulaştı gözlüğüne. Ben bu arada arabadan inerek tezahürata başlayınca,
cümle âlem de pir-i faninin öyle zart zurt bir kişi değil, möhim bir zat-ı muhterem olduğunu anladı.
Kaldırım kenarında ararken cadde ortasında bulduğum aziz dostumu heman arabamın lüx ön koltuğuna oturtup “ben oturttum ama o yayıldı” eyr
kondiyşını 3. dereceye çıkardım. Biraz ayılıp kendine geldiğinde ilk iş olarak şortolonunun “şort-pantolon karışımı tumanı” paçalarını sonuna kadar
sıyırıp bacaklarını ayırarak şerbet gibi serin havayı uygun bölgelere doğru yönlendirirken, bitaraftan da “piştiler Nuri, piştiler” diye şikayet ediyordu.
Ben yardımcı olmak amacıyla “lop mu, rafadan mı?” diye sorduğumda, “kömür, kömür” dedi. “Üzüldüm ama bakarsın küllerinden yeniden doğup
efsane olur” dediğimde gözlerindeki çılgınca ifadeyi görmenizi istemezdim. Dua edin böyle bir efsane gerçekleşmesin.
Görüşmemiz:
Giderek arabada muhabbetin düzeyini bel altından kademe kademe yukarılara taşıyarak bir şeyler içmeye karar verdik. Aziz dostum yemek istemedi.
“Buz gibi biram önümde olmasa, ben kendime gelemem” dedi. Çatılara merakını bildiğimden ve zamanımız da dar olduğundan, yakınımızdaki bir
çatı kafeteryasına postu serdik. Bazan terledik, bazan hafif bir meltem okşadı bizi. Yemek yemedik, biralarımızın yanında tadımlık olarak sadece
ikişer porsiyon sigara böreğiyle ikişer porsiyon patates kızartması denedik.
Neler mi konuştuk? Ühüüü…… Onları da meraklısı olursa, başka bir zaman tefrika ederim, biraz sansürleyerekten. Biliyorum kızçocukları bunları
okumaz ama yine de belli olmaz. Tikkat etmek lâzım. Şimdilik şu kadarını söyleyebilirim: Güvercinlerin aşk hayatı, Hacettepesinden Venüs Tepesine,
Bağdat caddesinin hurmalarından Ankara Hamamlarının kurnalarına, yetmişli yaşlardaki kremasterik refleks ve adale fonksiyon kayıpları sonucu
dizlere kadar inen husye sarkmalarına destek amacıyla dizayn edeceğimiz,sütyen benzeri ortezlere “Husyen, Testyen, Taşyen gibi” hangi isimlerin
uygun olabileceği konularını tartıştık.
Ayrılmamız:
Daha görüşecek çok konu varken, birbirimize doyamamışken, feleğin küfesine Kayınpederin hıyarının büyüğünü koyamamışken, azizim Teymuragamı
tam sokağının başına öperekten bıraktım. Ailelerimize selam ve sevgilerimizi gönderirken, gözel günlerde sağlıklı olarak tekrar buluşmak dileğinde
bulunduk. Bu akşam ben sevdiğim bazı eski asistanlarımla Gölbaşında, Teymur da okul arkadaşları ile Tenis Klübünde nostaljik bir gece geçirdik…
NOT: 1 Ağustos’ta buluştuk
2 Ağustos’ta bunlar yazıldı
3 Ağustos’ta postalandı.
O şimdi Bodrum’da.
Geceleri AmErica’nın göklerini izlemekten sıkılmış
Göndüz gözüne Bobrum gö.lerini çıplak gözle izliyor.
Yakında, “AmErica, Bağdat Caddesi, Bodrum üçlemesi” yazı serisini okuruz umarım.
—– Original Message en zırt pırt—– From: Timur Sumer timursumer@yahoo.com [hacettepe70]
To: Hacettepe70 Grubu ; Baran Sumer işlikSent: Friday, August 01, 2014 6:11 PMSubject: : Benden bir “Rubai”
Sevgili yaran:
İstanbul’dan Ankara’ya geldik
Bugün Nuri ağam ile kutsal bir mekanda iki lafın belini kırıp ihya olduk. Resimler Nuri’den gelecek.
Bağdat caddesi gezmeye görmeye müstehak bir mekan. Gelmişken caddeye yakın küçük bir daire aldık ki her yıl
gelebilelim.
Ramazan’a saygımızdan Selo ağanın emrettiği resimleri bu yıl çekemedik. Lakin, Bağdat caddesinde köpek gezdiren şortlu kızlar Florida plajlarını aratmıyor billahi.Katre şarab vermeyen yüce asmalar gördük
Pek çok kelpin boynunda nice tasmalar gördük
Mübarek Ramazan’da resimlemedik amma
Cadde-i Bağdat’ta donsuz yosmalar gördük
TS