BİRNUR’DAN ÇORAP

 

Subject:  BİRNUR’DAN ÇORAP
Abiciğim, burada ınternet olup olmadığını soruyorsun. Gördüğün üzere hem de nasıl var. Çandarlı öyle bir bayındır hale geldi ki;  saat başı Dikili’ye ve dahi Aliağa’ya minübüs, uzaya füze seferleri bile var. Birazdan kolumuza ve bacak varislerimize doğru sivrisinek seferleri de başlayacak. Labtobumuz kucağımızda tatil yapıyoruz, sen hala internet var mıdır diye sual edersin.Üstelik şeftalisi de bol.

Not: Yan komşunun 85 yaşındaki annesine tablet bilgisayar almışlar. Hem de seslisinden. Bu Suzan teyze araştıracağı konuyu gogula doğru seslenip, derhal cevabını alıyor. (Suzan teyze Manisalı. Tam bir Anadolu kadınıdır.Bütün gün başında tülbenti ile kuran okur) Geçen akşam gözümle gördüm: Önce kuranını okudu, arkasından benimle bir kahve içti. Sonra da tabletini çıkartıp goguluna doğru şöyle seslendi: Kalbura Bastııııı, Kalbura bastııııı. Kalbura Bastı sayfası açılınca da videodan tarifini dikkatle izledi. Hatta videoda Kalbura Bastı tatlısını tatbikatlı öğreten aşçıya da” sana da iyi günler evladım” diye cevap verdi. Ah be annemin de ölmeden önce bir tableti olsa iyi olurdu dedim. 
Yukarıdaki dosyada yıllar önce çoraplar hakkında yazdığım yazı var. Diyeceğim o ki, havada bulut, sen o çamaşır makinesinde kaybolan çorapları unut.
 
Betülcüğüm ve Değerli Yaran
 
 
 
 
        Yazıp çizmeye yazıp çizeceğim de, iş pırasayı ateşe furmakla kalmıyor ki. Bahsekonu pırasanın önüne çorba, arkasına pilav koymanın lüzumsuz mesuliyetini de taşımak lazım. Benim başka meselelerim de var. Hangi birini söyleyeyim. Mesela hayatımın ortalık yerinde kendiminkilerin dışında 6 tane ayak (3×2=6), haliyle ayak başına 15 adet üzerinden hesaplasak, hepsi aynı renkte olmak suretiyle 15×6=90 çorap var. Soralım bakalım yaranımıza,hiç hayatlarında 90:2=45 çift çorabı eşleştirme durumuna gelmişler mi? Eşleştirmişlerse ne kadar sürede becermişler? Her nedense bu çorap düzenleme işi sonucunda, mutlaka elimde beş-altı adet tek çorap kalmaktadır. Bu tek çoraplara,  hesabı tutturamayıp kasayı kapatamayan banka memuru misali, elim böğrümde bakar da kalırım. Bilimsel araştırmalarım neticesinde bu çoraplarının tekinin ne cehenneme gittiğini henüz bulamadım.
         Bunun dışında ayrıca bir türlü çözüme kavuşamayan DON meselem var. Yine hayatımın ortalık yerinde small-midium-large ebatlarında 30 adet civarında donlar bulunmaktadır. Bunların hepsi ekoseli olup, her biri ayrı renktedir. Hangi don kime zimmetli belirsizliği içinde kıvranıp dururken, haliyle pırasa ocakta çatır çatır yanmaktadır. Elbette bu durumda, erken seçime giden parlamento misali, perşembe günü pişecek karnabaharı, çarşambadan devreye sokup pişiririm. Pişirilmese de olur “başlarım pırasanıza” desem, bu defa ev halkının üçte ikisi aşağıdaki markete cips almaya koşarlar ki, bu durum da uzun vadede sıkıntı yaratır. Makine yağı ile yapılan bu cipslerin sağlık alanında bana geri dönüşü, verdiğim vergilerin yol, su, elektrik olarak dönüşüne benzemez. Ahalinin üçte ikisi(mahdum beyler) markete cips almaya koşarken, geri kalan üçte biri(mahdum beylerin pederi) ise markete koşamayıp, bu durumlar için önceden zulaya atıp stokladığı gofretleri devreye sokar. Bu nevaleyi tıkınırlarken, bir yandan da gözümün içine “bunları keyfimizden yemiyoruz, yemeği yaktın da bu hallere düştük” konulu bakışlarını fırlatırlar ki, vicdanımın azabı gazaba gelir, karnabaharın yanına bir de kabak musakka oturturum. 
            Vicdanımın azabının sesini dinlemeyip seni dinlesem ve “başlarım pırasanıza” desem, artık benim “o eski ben” olmayacağımı garantiliyorsun ama sırf “başlarım pırasanıza” ile iş bitmiyor ki hemşire. “Başlarım İngilizce hocanıza”, “başlarım veli toplantınıza”,  “başlarım Adıyaman sürgününe”, “baslarım gençlik kampınıza”, “başlarım saçınızın jölesine”, “başlarım matematiğinizin zayıfına, gitarınızın elektrosuna”, “üniversitenizin sınavına” da demeliyim ki, bir “yeni ben” tesis edip, yazım-çizim işine “başlayabileyim”.  Aksi halde “bi boka başlayamayacağım” gün gibi aşikardır. Önümde dağ gibi bir OSS daha beni bekler iken, başlasam başlasam Acemaşiran makamından “görmedim ömrümün asude geçen bir demini” şarkısına başlarım Betülüm.
                                                                                             
                                                                  Yazı yazmak isteyip de vakit bulamayan
                                                                  Ailenizin yazarı Birnur
                                   A
Abiciğim, burada ınternet olup olmadığını soruyorsun. Gördüğün üzere hem de nasıl var. Çandarlı öyle bir bayındır hale geldi ki;  saat başı Dikili’ye ve dahi Aliağa’ya minübüs, uzaya füze seferleri bile var. Birazdan kolumuza ve bacak varislerimize doğru sivrisinek seferleri de başlayacak. Labtobumuz kucağımızda tatil yapıyoruz, sen hala internet var mıdır diye sual edersin.Üstelik şeftalisi de bol.

Not: Yan komşunun 85 yaşındaki annesine tablet bilgisayar almışlar. Hem de seslisinden. Bu Suzan teyze araştıracağı konuyu gogula doğru seslenip, derhal cevabını alıyor. (Suzan teyze Manisalı. Tam bir Anadolu kadınıdır.Bütün gün başında tülbenti ile kuran okur) Geçen akşam gözümle gördüm: Önce kuranını okudu, arkasından benimle bir kahve içti. Sonra da tabletini çıkartıp goguluna doğru şöyle seslendi: Kalbura Bastııııı, Kalbura bastııııı. Kalbura Bastı sayfası açılınca da videodan tarifini dikkatle izledi. Hatta videoda Kalbura Bastı tatlısını tatbikatlı öğreten aşçıya da” sana da iyi günler evladım” diye cevap verdi. Ah be annemin de ölmeden önce bir tableti olsa iyi olurdu dedim. 
Yukarıdaki dosyada yıllar önce çoraplar hakkında yazdığım yazı var. Diyeceğim o ki, havada bulut, sen o çamaşır makinesinde kaybolan çorapları unut.
 
Betülcüğüm ve Değerli Yaran
 
 
 
 
        Yazıp çizmeye yazıp çizeceğim de, iş pırasayı ateşe furmakla kalmıyor ki. Bahsekonu pırasanın önüne çorba, arkasına pilav koymanın lüzumsuz mesuliyetini de taşımak lazım. Benim başka meselelerim de var. Hangi birini söyleyeyim. Mesela hayatımın ortalık yerinde kendiminkilerin dışında 6 tane ayak (3×2=6), haliyle ayak başına 15 adet üzerinden hesaplasak, hepsi aynı renkte olmak suretiyle 15×6=90 çorap var. Soralım bakalım yaranımıza,hiç hayatlarında 90:2=45 çift çorabı eşleştirme durumuna gelmişler mi? Eşleştirmişlerse ne kadar sürede becermişler? Her nedense bu çorap düzenleme işi sonucunda, mutlaka elimde beş-altı adet tek çorap kalmaktadır. Bu tek çoraplara,  hesabı tutturamayıp kasayı kapatamayan banka memuru misali, elim böğrümde bakar da kalırım. Bilimsel araştırmalarım neticesinde bu çoraplarının tekinin ne cehenneme gittiğini henüz bulamadım.
         Bunun dışında ayrıca bir türlü çözüme kavuşamayan DON meselem var. Yine hayatımın ortalık yerinde small-midium-large ebatlarında 30 adet civarında donlar bulunmaktadır. Bunların hepsi ekoseli olup, her biri ayrı renktedir. Hangi don kime zimmetli belirsizliği içinde kıvranıp dururken, haliyle pırasa ocakta çatır çatır yanmaktadır. Elbette bu durumda, erken seçime giden parlamento misali, perşembe günü pişecek karnabaharı, çarşambadan devreye sokup pişiririm. Pişirilmese de olur “başlarım pırasanıza” desem, bu defa ev halkının üçte ikisi aşağıdaki markete cips almaya koşarlar ki, bu durum da uzun vadede sıkıntı yaratır. Makine yağı ile yapılan bu cipslerin sağlık alanında bana geri dönüşü, verdiğim vergilerin yol, su, elektrik olarak dönüşüne benzemez. Ahalinin üçte ikisi(mahdum beyler) markete cips almaya koşarken, geri kalan üçte biri(mahdum beylerin pederi) ise markete koşamayıp, bu durumlar için önceden zulaya atıp stokladığı gofretleri devreye sokar. Bu nevaleyi tıkınırlarken, bir yandan da gözümün içine “bunları keyfimizden yemiyoruz, yemeği yaktın da bu hallere düştük” konulu bakışlarını fırlatırlar ki, vicdanımın azabı gazaba gelir, karnabaharın yanına bir de kabak musakka oturturum. 
            Vicdanımın azabının sesini dinlemeyip seni dinlesem ve “başlarım pırasanıza” desem, artık benim “o eski ben” olmayacağımı garantiliyorsun ama sırf “başlarım pırasanıza” ile iş bitmiyor ki hemşire. “Başlarım İngilizce hocanıza”, “başlarım veli toplantınıza”,  “başlarım Adıyaman sürgününe”, “baslarım gençlik kampınıza”, “başlarım saçınızın jölesine”, “başlarım matematiğinizin zayıfına, gitarınızın elektrosuna”, “üniversitenizin sınavına” da demeliyim ki, bir “yeni ben” tesis edip, yazım-çizim işine “başlayabileyim”.  Aksi halde “bi boka başlayamayacağım” gün gibi aşikardır. Önümde dağ gibi bir OSS daha beni bekler iken, başlasam başlasam Acemaşiran makamından “görmedim ömrümün asude geçen bir demini” şarkısına başlarım Betülüm.
                                                                                             
                                                                  Yazı yazmak isteyip de vakit bulamayan
                                                                  Ailenizin yazarı Birnur
                                   

Leave a Reply

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: