Şifre hatırlatmaları soruları içinde sıklıkla raslanan, “En çok etkilendiğiniz öğretmeninizin adı nedir ?” sorusuna yanıtım her zaman, ilkokul öğretmenim “Ahmet Yener olmuştur. Herkes gibi ben de hayatın en önemli bilgilerini ilkokulda öğrendim : dört aritmetik işlemi, yere tükürmemeyi, yere çöp atmamayı, kızların saçını çekmemeyi, herkesin içinde burnumu karıştırmamayı, gaz çıkarmamayı, adil olmayı, gerekmedikçe küfür etmemeyi, yalan söylememeyi, “Yurdumu milletimi özümden çok sevmeyi”, Atatürk’ü sevmeyi ve saymayı, Cumhuriyeti korumamız gerektiğini , yere düşmüş ekmek görünce öpüp başa dokundurmayı ve yüksek bir yere koymayı, daha neleri de neleri… Ömrüm süresince bu bilgilerin çoğunu tümüyle, bazılarını da kısmen uyguluyabilmişimdir. Özellikle kızların saçını çekmeme kuralında epey zorlandığımı hatırlıyorum. Bu önemli bilgileri bana sevgili öğretmenim rahmetli Ahmet Yener öğretmişti.

Mersin ilinin Tarsus ilçesinde, sınavla alınan özel Amerikan Lisesi’ne (TAC) öğrenci kabul ettirebilmek, ilk okul öğretmenleri için bir başarı ölçüsüdür. Sayın Ahmet Yener hocamın sınıfından bizim mezun olduğumuz yıl, sanıyorum altı öğrenci bu okula girmiştir. (Ergül, Bülent, Kemali,İrfan, Uğur,Timur) O yıl Tarsus’taki oniki ilkokuldan toplam dokuz öğrencinin bu okula girdiği göz önüne alınırsa, Ahmet hocamın başarısı belki de tüm yılların en büyük başarısıdır.
Öğretmenler gününde, başta sevgili öğretmenim Ahmet Yener olmak üzere tüm öğretmenleri sevgi ve saygıyla anıyorum.
**
Genç adam orta yaşlı adama yaklaştı :
“Hocam siz benim ilkokulda öğretmenim idiniz. Acaba beni hatırladınız mı ?”
Emekli öğretmen, “Nasıl hatırlayayım evlâdim. Yarım asıra yakın öğretmenliğimde senin gibi yüzlercesini okuttum. Üstelik büyüyünce haliyle çok değişiyorsunuz.“
“Beni hatırlarsınız sanmıştım hocam. Bana verdiğiniz unutamıyacağım dersi siz de unutmazsınız sanmıştım”
“ Hayır ola oğlum, ne idi o unutamıyacağım ders ?” diye sordu öğretmen.
“Bir cahillik ve aymazlık anımda bir arkadaşımın kıymetli bir saatini çalmıştım.
Arkadaşım size şikayet edince, siz sınıftan yüzleri duvara dönük ve gözleri kapalı olarak ayakta durmamızı istemiştiniz. Bütün sınıf arkadaşlarım gözlerimiz kapalı duvar önünde dururken teker teker hepimizin ceplerini yoklamış, ortalarda dikilen benim cebimdeki saati bulmuş, fakat aramaya devam ederek bütün çocukların ceplerini yoklamayı sürdürmüştünüz. Saati sahibine verdikten sonra da derse devam etmiştiniz.
Saati benim cebimde bulmanıza rağmen bunu arkadaşlarıma duyurmamış, sonraki yıllarda da bir kere bile bu densizliğimi yüzüme vurmamıştınız. İşte bunun için size hala minnettarım. Fakat gizli olarak da olsa, neden beni hiç sorgulamadığınızı ve cezalandırmadığınızı halen bilmiyorum. Şİmdi beni hatırladınız mı hocam ?”
Hoca cavap verdi :
“Hatırlamadım tabii ki oğlum. Çünkü benim de gözlerim kapalıydı”.

Son söz :
Öğretmen ve saat öyküsünü Amerikalı gelin ve Galli damadım için çevirdim. İkisinin de aynı anda söyledikleri ; bu olayın zamanımızda olmasının olanaksız olduğuydu. Çünkü öğretmenin, öğrencilerin ceplerini, özellikle bu şekilde, karıştırmasının derhal hukuki sorunlar yaratacağını ve öğretmenin meslek hayatının sona ereceğini söylediler. Öyküyü yazarken bunu düşünmemiştim, fakat gerçekten ve maalesef, haklılar.
Dr. Timur Sümer