AKIL VE DUYGULAR

İnsan aklı ile değil, duygularıyla hareket eder. Akıl duygularının emrinde çalışır. Bu Adem ve Havva’dan beri böyle. 

Bunu bilenler, toplulukları yönetmek için onları bir duygu etrafında birleştirirler. Bu duygu çoğu zaman sevgi ya da nefret olur. 

Böylece ‘psikolojik toplumlar’ oluşur. Böyle topluluklara ‘duygusal kitle’ demek de mümkün; çünkü egemen olan duygular.

Aşkın gözü kördür derler, ben de diyorum ki, nefretin gözü daha da kördür. Nefret seline kapılmış birinde artık kişisel muhakeme, araştırma, soruşturma, şüphelenme kalmaz. Kendisine yöneltilen telkinlerin esiri olur. 

Kendi aklını nefretinin emrine vermiş bir kimse, nefret duygularını besleyecek her türlü habere hemen inanır. Şüphe duymaz, araştırmaz, soruşturmaz. İnandığı bu haber onun kişisel çıkarlarını yok edecek de olsa mutlu olur. O kadar mutlu olur ki, haberi veya bilgiyi doğruluğunu araştırmadan arkadaşları ile paylaşır; mutluluğu daha da artar. Bu nedenle, sosyal medya yalan nehrine dönüşmüş durumda. 

Böyle duygusal kitlelerde, ilkokul mezunu ve en üst düzeyde eğitim almış birisi, olayları nesnel olarak değerlendirme yeteneği bakımından aynı seviyeye iner. Bu insanlarda, nesnel gerçeklerin yerini nefretlerini besleyecek yalanlar alır.

Muhakeme yok olunca, çok büyük yalanlar bile psikolojik kitle içindeki insanlar için mutlak gerçeğe dönüşür. Mutlak gerçeğe dönüşmüş yalanlar insanları yönlendirmeye, sürüklemeye başlar. İnsanlar öyle sürüklenirler ki, kendilerine yabancılaşırlar ama farkına bile varmazlar.

Duygularının seline kapılmış insandan aydın olmaz. Olmasına olmaz da öyleleri var ki kendisini ‘aydın’ sanıyor. Ne yazık ki ne aydınlanmış ne de aydınlatıyor. Okuduğu tek şey gazete, o da tek yanlı. Dinlediği bir iki televizyon kanalı, onlar da yalancılarla dolu.

Bu insanlar, akşam televizyonlarda dinlediklerini sabah birbirlerine anlatıyorlar. Anlattıkça nefretleri tazeleniyor, nesnel düşünme yetenekleri daha da azalıyor. Kendi düşüncelerine ve bildiklerine iman etmiş, tam bir yobaza dönüşüyorlar.

Duygularına ve özellikle de nefretine esir düşmüş insanlar yobazlaşıyor. Yobazlık sadece dindar geçinenlerde olmuyor, kendi bildiklerini ve kanaatlerini sorgulamayan, onlarla ilgili şüphe duyup araştırmayan herkes yobaz. Böyle yobazlaşmış aydınlara ‘nefret aydını’ demek gerek.

İnsanların, sorgulamadan kabullendikleri yalanların kendilerine verdiği zararlardan kurtulması lâzım.

Edinilen yanlış bilgi kişiyi kendi özüne yabancılaştırıyor. Yanlış bilgiler yanlış seçimlere yol açıyor. Yanlış seçimler sadece nefret yobazının kendi geleceğini değil milletin de geleceğini riske sokuyor ama farkında değil ki…

Prof. Dr. Eyüp Selahattin Karakaş

Leave a Reply

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: