NURHAN VE TİMUR VUSLATI 22 MAYIS 2017

Nurhan ve atuşman ve dahi kuğular;
(İkinci bölüm)
Sevgili yâran:
“Ellisinde yönüm yokuşa düştü Altmışında hazır bildiğim geçti
Yetmişinde gayri tebdilim şaştı
Artık yavaş yavaş indirdin beni”
Sabah ezanı ile kapı çalınmış, karşımızda bu Nurhan rezilinin sırıtaraktan dikildiğini gördüğümüzde ise tepemiz atmış , “yâv biz bu alçağı dün öldürmedik miydi ?..heyhât ki ölmemiş..yazıklar olsun ki tüh yüzümüze..” diye efkâr yürüttük ise de, Nurhan’dır, “hadi mîrim gidiyoruz. Her şeyi ayarladım, kabebede (Kulak-Burun-Boğaz bölümü) Dr.Can Özşahin âbi sana atuşman yapacak” demesiyle, bu “atuşman” lafını fakir içinde “tuşe” olan başka bir meş’um müdahale ile kâfiyeli bulduğumuzdan, hâliyle “höst !… ne dimek.. o nasıl söz lan..hayatta yaptırmam billâ…” diye kıvrandıksa da, bu rezil, “korkma..billâ hiç acımaz… ben her daim yaptırmaktayım ki oh ne güzel.. bir alışsan hoşuna bilem gider” demesiyle, “lâhavlemizi çekip” iknâ olmuş görünsek de boğaz ağrısı ile makattan yapılacak müdâhalenin (“rektal tuşe”) ilişkisini töbe anlamamış idik..Lâkin bu fakir, anlamadığımız lâflar işitmeye alışkın olduğumuzdan, ve dahî ilim katiyyen sorgulanabilemez, ve hatta “en hakiki mürşittir” kavliyle kadere boyun eğmiş idik.
“Sekseninde kemiklerim ezildi
Doksanında beratçığım yazıldı
Yüz yaşadım kabirciğim kazıldı
Şol kara toprağa gönderdin beni”
Bu Nurhan alçağı kabebeye asistan girmeyi kafasına koymuş olduğundan, en baş profesöründen odacısına kadar herkesi günde beş vakit ve de üç rekat yağlamakta olduğundan, kendisini kababede herkes tanımakta ve de adam hesabına almakta idi.
Nurhan’dır bizi bir odaya tıkıştırıp, “hadi hazırlan.. ben Can âbiyi alıp geleyim” deyincek, biz dahî korkudan ağlamaklı, “ölüm yok ya.. n’olcekse olsun.. deyip pantolonumuzu indirip rektal tuşemizi beklemeye koyulmamızla, kapu açılıp oda içre Can âbi, Nurhan rezili ve de kızlı erkekli koca bir stajyer gurubu duhûl olup hakîri diz dirsek vaziyetinde gördüklerinde cümlesinin gözleri falcı taşı misali açılmış idi.
“Karac’oğlan eydür yakıp yandırdın
Aşkın dolusunu verdin kandırdın
En sonra da Azrail’i gönderdin
Birden doğmamışa döndürdün beni” (Karac’oğlan)
Aşkın dolusunu verdin kandırdın
En sonra da Azrail’i gönderdin
Birden doğmamışa döndürdün beni” (Karac’oğlan)
Gözleriniz hep yükseklerde olsun.”
Hakir-i pûr taksir, Dr. Timur Sumer

Hamiş :
Nurhan’la ilgili öyküyü yazmaktayken Fenton gölündeki evimizin önünden kuğular geçti. Yavruları yumurtadan çıktıktan sonra ilk kez bizim buralara geldiler. 10-15 adet resimlerini çektikten sonra bizi fark ettiler ve fena halde âsapları bozuldu. Bir tanesi kötü kötü bakarak kanatlarını kabartıp üzerimize yürüyünce fakir de zorunlu olarak pandıras palas içeri kaçtık.
Bu kuğular “mute” (ağraz) tesmiye olunup zerre kadar ses ve sedâları olmıyan, haklı olarak da insanları pek sevmeyen , güzelim yaratıktırlardır.
Bir vakitler kendilerine “Sizin neden hiç sesiniz çıkmaz ?” diye sual etmiştik de, gözleriyle ve de sessizce cevap vermişlerdi, “BAZEN EN İYİ YANIT, SESSİZLİKTİR” .
Fakirin görüntülediği bir “Mare Crisium” yorumu.

FPT Dr.Timur Sümer