Değerli Yaran
Birkaç ay önce bir gece,kaçırmış olduğum uykumu yakalamaya çalışırken gelen postama bir göz atayım dedim. Genellikle sabah ezanını müteakiben, mahallenin horozunu da dinleyip, köyünü kuzuyu çitlerin üstünden atlatır da öyle uyurum. O gece koyunların bir kısmı çitten başarı ile atladı, bir kısmı düşüp kafayı gözü yardı derken bir baktım, saat 03.00 ölmüş. Vakit geçirmek üzere yaran (dost) maillerine bakarken, şu aşağıda görülen, ismi lazım değil bir arkadaşımızın yolladığı akıllara ziyan maili açtım.
“Bir okuyun, aşağıda devam edeceğim:
Ben böyle şeylere inanmazdım ama hadi bu sefer deneyim dedim, gerçekten 10 dk içinde gerçekleşti dileğim!
Sizde deneyin! ilginçtir bende denedim ama gerçekleştiiiiiiiiiiiiiiii çok saçmaaa ama gerçekleşi.
DENEYİN
Sevgi ile kalın”
{Arkadaşımın imzası)
“TWEETY KUŞU SİLMEYİN SAKİN, GERÇEKTEN İSE YARIYOR. BUNU
YAPTIĞIM İÇİN
ÜZGÜNÜM AMA YAPMAK ZORUNDAYIM. BU MAİLİ GÖNDERDİKTEN
SONRA YENİ BİR İŞ
SAHİBİ OLDUM VE ARTIK BENİMDE BATILI (‘BÂTIL’ demek istiyor) İNANÇLARIM VAR. ÇOK ARZULADIĞINIZ BİRŞEYİ DÜŞÜNÜN ÇÜNKÜ
BU SİZİ ÇOK
ŞAŞIRTACAK. BANA BUNU GÖNDEREN KİŞİ DİLEĞİNİ
GÖNDERDİKTEN 10 DAKİKA
SONRA
GERÇEKLEŞTİĞİNİ SÖYLEDİ.”
TWEETY BİRD
,,:cc,,,;.
cc$$$$$$$$$$$$$cc
cc$$$$$$$$$$$$$$$$$$cc
c$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$c
,c$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
,c$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
,d$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$,
,$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$h$$$?
,$$$$$u$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
J$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$b$
$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$
?$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$$?
?$$$$$$MMMMM?$$$$$$$$MMMMM?$$$$$$$$$$?
?$$$$$$MMMM.$$$$$$$$,MMMM$$$$$$$$$$$?
$$$,M?;;;?$$$$$$$$$$?M?,,??,$$$$$$$?
?$$$$,<( ?) $$$$$$$$$$(?>)>$$$$$?
?$$$, <( ) $$$$$$$$$$(> )>$$$$?
?$$$$$..?-?$$$$$$$$$$$,?-?,$$$?
$$$$$$$$$$$????$$$$$$$$$?
$$$$$$$$$ $$$$$$$$$$b
$$$$$$$$$$$c,,,,c$$$$$$$$$$$$
??$$$$P?? ?$$$$$$???$$$$???
$$$$$
$$$$$$c
,$$$$$$$?c
z$<$$$$$$$?$,
z$<$$$$$$$$$?$c
$$$$$$$$$$$;?$
?$<$$$$$$$$$$$:$
?L$$$$$$$$$$$:$
?$$$$$$$$$$$d?
??$c???3 ……………..,,,,,. ….,,,,,.-
“TWEETY KUŞU SENİ GÖRDÜ, DİLEĞİNİ GERÇEKLEŞTİRECEK AŞAĞI
DOĞRU İLERLEDİKTEN SONRA DİLEĞİNİ TUT
****** DİLEK TUT ******
OKUDUĞUN SAAT İÇERİSİNDE 10 KİŞİYE GÖNDER BUNU YAPARSAN
DİLEĞİN OLACAK, YAPMAZSAN AKSİ GERÇEKLEŞİR”
Yüce rabbim yâranın da hayırlısını versin şu rezalete bak deyip, lâ havle ve lâkuvvet hissiyatı ile maili dikkatlice okudum. İşte beklediğim fırsat ayağıma kadar gelmişti. Tweety beni görmüştü, dileğimi gerçekleştirecekti. Hem de on dakika içersinde. Vay canına idi be!
Dileğim olmasına olacaktı da, on kişiye göndermem kaydı ve şartı vardı. Yarın sabah bilgisayarını açınca, yolladığım maili görüp soyuma sopuma en asgari düzeyde küfür edecek on kurban yâran seçmem gerekmekte idi. Listeye baktım, en uysal ve tevekkül sahibi eşi dostu teker teker titizlikle seçip işaretledim. Katlanacaklardı, zira dostluk böyle günde belli olurdu. Ortada hayat memat meselesi vardı. Tuttuğumuz dilek gerçekleşecekti. Aklımda bir zarar ziyan olmadığına yıllardır zorla da olsa ikna etmiş olduğum, iyi huylu, sabırlı sebatlı, mazisi temiz, işi gücü olan dostlarımdan müteşekkil nezih ve helal süt emmiş bir çevrem vardı. Yüce rabbime binlerce şükürdü. Yarın mailimi alınca beni takdir edeceklerine, dileklerini tuttuktan sonra, onar hayırsever arkadaşlarına göndereceklerine ve böylece bu mutena ve Allah müstehakini veresice zinciri kopartmayacaklarına sonsuz itimadım vardı.
Hayat artık meşakkatli değildi. Oturduğun yerden sırtını teknolojiye dayayıp, Regâib kandilini, Kadir gecesini, Hidirellez’i filan beklemeden dileğini dileyip on dakika demlenmesini bekleyince iş tamamdı. Tekrar vay canına idi be!
Halbuki eskiden bu işler böyle mi idi? Analarımız atalarımız bir dilekleri olunca abdestlerini alır, huşû içerisinde Telli Babaya tel, Mercimek Dedeye mercimek adamaya yollara revân olurlardı.
Bizim sülalede bütün üniversite diplomaları bu yöntemle edinilir, “balta sapı” olma konusunda bu tür organizasyonlar düzenlenirdi. Biz böyle görüp öğrenmiştik. O devirde “trekking” yürüyüşleri filan icad olmamıştı da, annemiz, teyzemiz, halamiz gibi ailenin ünlü Türk büyükleri, adam olmamızı teminen Hacı Bayram Veli Hazretlerinin türbesine evden yayan yapıldak yürümek suretiyle dileklerini gerçekleştirir, aynı zamanda da formlarını koruyarak, bir taş ile iki kuş vururlardı. Artık şimdi kuş vurma devri geçmiş, kuşa ibadet devri başlamıştı demek ki.
Meselâ abim tıp tahsilinin zor olması nedeni ile, kırk altı Hacı Bayram yürüyüşünü müteakiben diploma alabilmişti. Kuzenim Hasan’ın diplomasi ise, annesinin dizlerindeki romatizma yüzünden yürüyüşlerin aksaması neticesinde bir yıl gecikmişti. İtikat sahibi bir aile olduğumuzdan, çok şükür ders çalışmamıza filan hiç gerek yoktu. Büyüklerimiz, ders yılı başında, türbelerle pazarlığa oturur, kaç yürüyüşte kaç dersten sınıf geçileceğinin, not ortalamasının kaç olacağının hesabını kitabını yapar, adaklarını adar, işi bağlarlardı.
Ders yılı sonunda da, başarılarımızı kutlama babında, Zekeriya isminde bir zat şerefine Zekeriya sofraları kurulur, yenilir içilirdi. Ben yıllarca bu Zekeriya’yı, yemeğe davet ettiğimiz bir ahbap sanmış, mazereti nedeni ile davetlerimize icabet etmediği fikrine kapılmıştım. Meğer o da ayrı bir evliya olup, kırk çeşit yemeği görmeden muradımızı yerine getirmezmiş ve laf aramızda boğazına pek düşkünmüş. Ancak bunca çocuğun, kuzenin, yeğenin diploması, bir baltaya sap olması derken, Hacı Bayram, Telli Baba, Tuz Baba, Dardar Dede ve Zekeriya Bey ile fevkalade yüzgöz olunmuştu. Her ne kadar yatır, evliya, embiya ve ermiş de olsalar, nihayet onlar da bir küldü.
Mezuniyetti, iş bulmaktı, sınıf geçmekti, evlilikti, ev almaktı bütün aile hususiyetlerimize vâkıf olunca aralarında dedikodumuzu bile yapar oldular. Dardar Dede’nin Hacı Bayram’a benim hakkımda; “Yahu birader bu çocuk geçen yıl da cebirden çakmıştı bunun aritmetiğe hiç istidadı yok, zaten anası da geçen yıl adadığı mercimekli bulgur pilavını ödemedi sen ne düşünüyorsun, içimde bir his var Allah bilir ise girince de muvaffak olamayıp Adıyaman’a sürülerek başımıza tebelleş olur. Kuzeni, yeğeni, ablası, abisi hepsi ayrı bir dert teşkil ediyor işimize gücümüze bakamaz olduk Bayram efendi” dediğini duyunca billahi pek gücenmiş idik.
Diyeceğim o ki, o zamanlar dilek dilemenin, adak adamanın bir kutsiyeti, bir raconu vardı. Zaman ayırmak, dileği diledikten sonra nadasa bırakmak, karşılığında adak adı altında bir bedel ödemek gerekirdi. Bir yerlere bir çaput bağlanırdı, bir iki mum yakılır, seyrine bakılırdı. Daha olmadı zavallı bir koyun boğazlanır, kan akıtılırdı.
Bakınız şu işe ki, yine devir değişmiş, adaklar dilekler teknolojiye bağlanmıştı. Gece vakti, bilgisayarı açıyordun, on kişiyi mail yoluyla taciz edip, kuştu kumruydu demeden herhangi bir kümes hayvanını Allaha elçi tayin edip, dileğini diliyordun. Üstelik ön dakika içersinde gerçekleşmek üzere.
Gecenin saat 03.00’u sularında , hiçbir şeyden habersiz, bir taraflarında uçuşan pireleri nezaretinde rüyalara dalmış eşe dosta Tweety Kuşu mailini tıklayıp tıklayıp yolladım. Şimdi ön dakika sonra gerçekleşecek dileğimi dilemeliydim. Saate baktım, 03.07 idi. Bu durumda 03.17’de gerçekleşmesi caiz olan dileğimin çok makul ve mantıklı olması gerekiyordu. Bütün muradlarım makul ve mantıklı sayılırdı ancak on dakikada gerçekleşebilecek mi idi? İçimde tarifsiz bir sıkıntı hasıl olmuştu. İnanılır gibi değildi. “Vay canınanın” yanısıra, aynı zamanda “hay Allah’tı” be! Ne yani, şimdi bu kuş sayesinde içeride horul horul uyumakta olan oğlanlar on dakika içinde adam mı olacaktı?
Başkent Üniversitesi bu saatte kapalı idi. Sırf benim murâdım olacak diye rektörlük uyanıp sabaha karşı bu saatte Mert efendi için diploma töreni mi düzenleyecekti? Yoksa ayda bir de olsa yıkanması hususunda yüce rabbimin huzurunda onaltı yıldır küçük duruma düşerek ettiğim dualar kabul olup, küçük oğlan Ateş efendi için bir ıslahat fermanı mı yürürlüğe girecekti? Gidip odaları bir dolaşıp son durumlarını kontrol etmeye karar verdim.
Ateş efendide, en ufak olağan dışı bir durum yoktu. Gelenekler doğrultusunda, paçaları çamurlu okul pantolonu ile mışıldıyarak uyumakta idi. Tarih ve Kimya kitaplarının kopmuş sayfaları her zamanki gibi yerde, terliğinin teki ise masanın üzerindeydi. Öbür tekini sabah okula götürmek üzere çantasına tıkıştırmıştı. Çarşafın altından elma kabukları nezaretinde, paltosu sarkıyor, tavandaki lambanın üzerinden dört çift artı üç tek olmak üzere toplam onbir çorap sallanıyordu. Üç gün önce çiğnediği sakız duvara, bugün çiğnediği ise gitarın tellerine itina ile yapıştırılmıştı. İstikrarlı bir çocuktu. Bisküvi ve cips paketlerini her zamanki yerlerine, çamaşır çekmecesine donların arasına yerleştirmişti. Her şey normal seyrinde idi. Bu dilek dilenmezdi. Dilenseydi de gerçekleşmesi için değil bir Tweety Kuşu, Kuş Cennetinde mükim bütün kuşlar ayaklansa kâr etmezdi. Burnumu tıkayarak o bölgeden ayrıldım. Mert efendinin odasına yöneldim.
Mert, adı ile müsemma, namert olmayan dürüst, faziletli, temiz ve tertipli bir gençti. Ancak on dakika sonra kep törenine katılıp, diplomayı havaya fırlatacak bir durumda olmadığı görülmekte idi. Uykusunun en derinine inmişti. Son yıllarda ders çalıştığı görülmemiş, duyulmamış ve dahi rivâyet bile edilmemişti. Mesire yerine seyrana gider gibi okula giderdi. Zaten saat de diploma almaya müsait değildi. Mezuniyet töreni hevesimi yüreğime gömüp, elim böğrümde o odadan da ayrıldım. Kayda değer başka bir dilek bulmalı idim.
Mahkeme kazanıp sürgünden kurtulsam hususunda bir dilek dilesem, ne yani gecenin seher vaktinde, Bölge İdare Mahkemesi hakimleri ön dakika içinde toplanıp Adıyaman’a tayinim konusunda lehime karar mı vereceklerdi?
Milli Piyango İdaresi de kapalı idi. Tweety Kuşuna umutsuzca baktım. Ne yani her ayın dokuzunda- ondokuzunda- yirmidokuzunda olan çekiliş, benim çeyrek biletin kazanması için üç gün önceden bu sabaha karşı mi yapılacaktı? Yapılsa da, sonuçların noter huzurunda belirlenmesi, internete ve gazetelere verilmesi derken, trilyoner olmamız sabahı bulurdu.
Yok yok, daha mantıklı ve makul bir dilek dilemeli Tweety’e rezil olmamalıydım. Gözüm üç gündür bir kabin içinde ıslattığım ve yoğun işlerim nedeni ile bir türlü pişirmeye fırsat bulamadığım nohuta takıldı. Bir kilo nohut, ilgisizlikten çimlenmişti. Pişip pişmeyeceğini Allah bilirdi. Derhal düdüklü tencereye koyup, tencereyi ocağa karşıdan fırlattım. Dileyecek dilek aranırken, saat 03.23 olmuştu. Huşû içinde düdüklünün âşina tıslamasını dinleyip, nohutun pişmesini diledim. On dakika sonra saat 03.33 sularında Allah sizi inandırsın artık bir tencere ezilmiş nohutum vardı. Bunu yarın humus bile yapabilirdim.
Evet Tweety Kuşu beni görmüştü. Dileğim kabul olmuştu. Ne mutlu idi bana.
İbret: Dilekleriniz makul ve mantıklı olsun. “Ölme eşeğim ölme yaz gelecek arpa biçeceğiz” konulu dilekler dileyip ömrünüzü hüsran ile tüketmeyiniz.
Timur Sümer’in kardeşi Birnur