Sevgili arkadaşlar be..
Şehzade Mehmet’in günlüğünün bir sayfası elimize geçmiş olup, sizlerle paylaşalım istedik. Maazallah Sultan Mehmet Hıristiyan olmasın sakın ?
“İSTANBUL’U NASIL ALDIM”
“Yeğenlerle çelik çomak oynamaktayız, Molla Gürâni hoca yine yetişti. Elinde bubamız Murat Han’ın verdiği kızılcık sopası ,ha bire kıçımıza vurmakta ki kıç yâremiz hepten cılk olup oturabilmek ne mümkün. Molla Gürânı, Molla Hüsrev ve Ak Şemsettin birlik olmuşlar canımıza okumaktalar. İlle de İstanbul’u alacakmışız. .biz kiiim İstanbul’u almak kim.. lâhavlee..bunalttılar billâ..
Yine bir şiir yazdım şu kâfir güzele:
“Akl u fehmin, din-u imânın nice zabt eylesûn
Kâfir olur hey Müselmanlar o tersâyı gören” (Mehmet)
(Açıklaması) :
(Akıl, mantık, din ,iman mümkünü yok zapt edilebilemez.
O Hıristiyan güzelini gören tüm müslümanlar dinden çıkıp kâfir olurlar)
Bugün Çandarlı Halil gelüp “İstanbulu alacağına söz ver, bak ahacık şuraya yazmaktayım.. bubanı indirip seni tahta çıkarmazsam ne olayım” diyerekten bizimle eğlendi.
Şemsettin hoca da “oğlum bu senin alın yazın, istanbul’u ille de alacan” demekte ki…OHA oldum billa..! Alacaaz da n’olcek..sanki bok var..
Bugün Arapça ve Farsça’yı söküp aferinimizi aldık.
Şiirimizin devamı ise aynen şöyle..
“Kevser’i anmaz ol içduğı mey-i nâbi içen
Mescide varmaz o varduğu kilisâyı gören” (Mehmet)
(Açıklaması) :
(Onun içdiği temiz şarabı içenler cennetteki Kevser’in adını bile anmazlar.
Onun gittiği kiliseyi bir gören töbe mescite ayağını basmaz)
Gürâni hoca yine uzun eşek oyunumuzu bozup kızılcık sopasıyla kafamıza vurdu. “Vurup durma be hocam abdal olacaz billa” dememize bakmayıp, “İstanbul’u alma da bak neler oluyor.. oğlum bu senin alın yazın, şimdiden hazırlan” demesiylen, töbe töbee, lâkin biz parmak kadar çocuğuz yaav.. nasıl alcez Istanbul’u ? Bir bunaldım ki o kadar olur. Kafayı yiycem billâ…
Şiiri bitirelim bari..
Şairlik adımı “Avnî” yaptım..
“Bir firengi kâfir olduğun bilurdi Avniyâ
Bilun u boyunda zunnar u çelîpâyı gören” (Avnî)
(Açıklaması) :
(Ey Avnî, o firenk güzeli belindeki hristiyan hacını ve papaz ipini bir görse senin de kafir olduğunu hemencecik bilirdi)
Gürâni hoca sabahın köründe uyandırıp el aynasını yüzümüze tutaraktan, “oku bakalım alnında ne yazmakta” demesiylen,.. yutar mıyız ?.. bunlar biz uyurken alnımıza kara mürekkeplen bir yazı yazmışlar ki katiyyen bozmadık ve dahî..aynadaki yazıyı yüksek sedâ ile okuduk ;
“LA TEMHEM LA !!!”
(Molla sonradan anlattı : Aynada yazı ters dururmuş. Meğerse alnımızdakı yazının aslı “Al Mehmet al” imiş) . Lâhavlee..
Heyvah ki ne heyvaah..Alın yazımız bu imiş, çaresiz alacağız gayri . Bi rahat oyun oynatmadılar yâv..
“Yâr içün ağyâr ile merdane ceng etsem gerek İt gibi murdâr rakîb ölmezse yâr elden gider.” (Avnî)
(Açıklaması) :
(Yâr için düşmanla cesurca doğuşsem gerek Pis düşman it gibi ölmezse yâr elden gider)
“Avniyâ, gerçi ölüm dünyede müşkil işdür Gamze-i dilber ile biz ânı âsân iderüz” (Avnî)
(Ey Avni, bu dünyada ölüm zor bir iştir
Biz onu dilberin gamzesi ile kolaylaştırırız)
Fatih semtinin çarşaflıları Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerini okusalar ne ederlerdi acep? Bileniniz söylesin.
Gözleriniz hep yükseklerde olsun.
Hakir-i pûr taksir
Timur