MMX (2010) Ocak ayında ilginç gökyüzü :
YUKARDA TİMUR’UN YORUMUYLA MARS (MERİH)
“Cânıma bir merhabâ sundu ezelden çeşm-i yâr
Öyle mest oldum ki gayrin merhâbasın bilmedim”
(Ahmet Paşa)
(çeşm = göz) ( ezel = çok eskiden)
Futbolcu Temel’e , maçtaki bir kargaşalıkta top çarpmasıyla, bir anda elleri, af buyurun, apış arasında iki büklüm olup, acı ile feryâd edince, saha kenarındaki tümü hâtun kişilerden oluşan sağlık ekibi sedye ile Temelimiz’i hemen saha kenarına taşıyıp başlamışlar, ayıptır söylemesi, tenâsül uzvunu gül suları ile pansumana, ve dahî masaj ile oğuşturmaya.
Dursun ise kaygı ile arkadaşı Temel’e hâlini sual edince, Temel’dir, durumundan gayetle memnun, sırıtaraktan, mosmor olmuş işaret parmağını gösterip, “İyiyiz be Dursun, lâkin ha bak görürsün.., ha pu tırnak eninde sonunda düşecektur da..” diyesi var.
Bir hafta kadar önce girmiş olduğumuz 2010 yılı, Romen rakamları ile “MMX” yazılmaktadır ki, bu yazılım 2050 yılına kadar, en kısa yazılım olacak, tonlarca mürekkep tasarrufu ile küresel ısınma savaşımıza katkıda bulunacaktır.
“Hem mey içmez, hem de güzel sevmez demişler hakkımda
Eylemişler Râsih’e, bühtân bühtân üstüne”
(Râsih)
(Bühtân = İftira)
27 Ocak geldiğinde (Kanûn-i sâni), Merih (Mars) gezegenimiz dünyamıza yılın en yakın konumuna gelecek, güney semalarında şavkıyıp ısırılmadık parmak bırakmıyacaktır.
Tam iki gece sonra, 29 Ocak’ta, güneş batar batmaz, bakır renkli Merih’imiz ve dolunay dedemiz, el ele tutuşaraktan doğu semâlarından yükselecek, gecenin ilerleyen saatlerinde ise güney semâlarında en yükseklere erişecektir. Ay dedemiz bu tarihte dünyamıza yılın en yakın konumunda olacağından, haliyle de MMX yılının (2010) en koskocaman ayı seçilecektir.
“Şeb-i yeldâyi müneccimle muvakkit ne bilir
Müptelâ-yi gâma sor, kim geceler kaç vakit”
(Sâbit)
Şeb-i yelda = En uzun gece (21 Aralık)
Müneccim = Yıldızlara bakan (Osmanlı devrinde bir devlet memuru) Muvakkit = Zaman/vakit hesaplayan; Osmanli devrinde genelde namaz, oruç süreleri, Ramazan vb. zamanlarini hesaplayan devlet memuru)
GAZEL
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne
Rîze-i elmâs eker her açtığı zahma o şûh
Lutfû var olsun eder ihsân ihsân üstüne
Dilde gâm var şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr
Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
Yârdan mehcûr iken düşdük diyâr-ı gurbete
Dehr gösterdi yine hicrân hicrân üstüne
Hem mey içmez hem güzel sevmez demişler hakkımda
Eylemişler Râsih’e bühtân bühtân üstüne
ŞAİR RÂSİH
(AÇIKLAMA)
“Ey sevgili! Gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin; böylece bağrımda (gönlümde) açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma (üst üste kirpikler; üst üste ok demektir).
Sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor. Lutfu var olsun; (aşıkına) ihsan üstüne ihsanda bulunuyor (Sevgilinin birinci ihsanı aşıkının bağrında açtığı yara, ikinci ihsanı da o yaranın kapanmasını engelleyen elmas tozudur).
Ey sevinç; gönlümde gam var, şimdilik lutfeyle sen gelme. Çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun düşmez (gam gibi değerli bir misafir var iken sevinci ağırlamak mümkün değildir ki!).
Sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de gurbetlere düştük. Felek bize hicran üstüne hicran gösterdi vesselam (birinci hicran sevgilinin ayrılık azabı, ikincisi de gurbet elemidir).
Râsih için “Hem içki içmez, hem güzel sevmez!” demişler. Zavallıya iftira üstüne iftira atmışlar (İçki de içer, güzel de sever).”
(Açıklamacı İskender Pala)
Gözleriniz hep yükseklerde olsun.
Müneccim-i kebîr, Timur
AŞAĞIDA TİMUR’UN YORUMUYLA AY DEDE
You must be logged in to post a comment.