ŞEB-İ YELDÂ (UZUN GECE)
Dünyamızın kaykılma ekseni yüzünden 21 Aralıkta kuzey yarım küremizin güneşe olan açısı yılın en geniş durumuna geleceğinden (90 + 23.5=113.5 derece) bu durum ister istemez en uzun geceye yol açacaktır. (şeb-i yelda=uzun gece) Hâliyle, güneşimiz de güney yönündeki en alçak konumuna ulaşacaktır.
“Bilirim bilirim dersin bilene danış
Danışan dağları aşar mı aşar
Danışmadan yola çıksa bir kişi
Âkibet yolundan şaşar mı şaşar”
(Pir Sultan Abdal)(PSA)
Dört buçuk milyar kadar yıl önce sevgili dünyamız yanardağlarla tutuşan bir kaya parçası idi. Merih gezegini büyüklüğündeki bir başka kaya parçasının, pattadanak çarpmasıyla dünyamız şallak mallak olmuş, bu çarpışmadan ay dedemiz oluşup, patlangaçtan fırlayan dardağan misâli önce 400 bin kilometre kadar uzaklaşmış, az bir zaman sonra da dünyamızın ısrarı üzerine tam bu uzaklıkta kalmaya karar verip, dünyamız çevresinde fır dönmeye başlamış idi.
Bu sayede ise uzayda takla makla yuvarlanan dünyamız, ay dedenin çekimi ile belini doğrultup, kendisine yalpalamadan fır dönecek bir eksen bulmuş, bir süre sonra da bu ekseni 23.5 derece kadar da kaykıltarak, sanki hiçbirşey olmamış gibi güneşimiz çevresinde dönmesini sürdürmüş idi.
İki milyar yıl kadar kısa bir süre geçtikten sonra da sevgili dünyamızı börtü böcek sarmaya başlamış, hatta günümüzden 3 milyon yıl kadar önce de, af buyurun “insan” denilen yaratık kuyruğunu yer çekimine teslim edip, arka iki ayak üzerine dikilmiş idi.
“Câhile ırak ol kâmile yakın
Bir mâna söyleyim darılma sakın
Hasmın karınca ise merdâne takın
Ummadık taş başa düşer mi düşer” (PSA)
Oyunbaz kurnaz tilki kardeş kekliği tutup yemeğe niyet ederek, keklikle arkadaş olmuş ise de, tilkinin ne hain ve oyunbaz olduğunu bilen keklik, daima pür dikkat durup, tilkinin pençesinden kendini sakınır imiş.
Günlerden bir gün karşılıklı oturup sohbet ederlerken, oyunbaz tilki,”Ey keklik karındaşlık… bilemezsin sana ne raddelerde hayranlığım vardır… sürmeli kaşlarına ve dahi mercan gözlerine kurban olayım; hele şu gözlerini yumup da uyuman yok mu ya..işte ben de ona fena halde müptelâyım.. .ahh !!..seni uyurken seyir etmenin bir çâresi bulunsaydı, tüm varılığımı uğrunda telef ederdim” deyince, ahmak keklik, tilkinin medhiyesi ile koltukları kabarıp, güya arkadaşını hoşnut etmek muradıyla gözlerini yumup uyurluğa vurmuş idi. Hain tilki ise aniden bilhücûm kekliği kapıp ağzına almasıyla tam da harp diyerekten yutacağı vakit, kekliktir can havliyle, “Ey tilki kardeş, bu fakiri yiyeceğine katiyyen üzülmem. Lâkin beni asıl kederlendiren , öte dünyaya şükürsüz gideceğimdir. Bâri bu fakiri memnun etmek için Allah’a bir şükret ki, şükürsüz telef olmayayım”, demesinin üzerine, tilkidir ağzını açıp “ALLAH’A ŞÜKÜRLER OLSUN !!” demesiyle , kekliktir, “ Bir daha ölmedikçe gözlerini yumanın geçmişini…” diyerekten sak etmiş, (sak=kuşun kanatlarını çırpıp öterek uçması), tilki dahi kendi saflığına pişman olup,”Tövbeler olsun ki, bir daha karnım doymadan şükür edenin geçmişini…” diyesi var.
Kıssadan hisse:
Râgiba, düşmanın aldanma tevâzularına
Seyl divârın ayağın öperek hedmeyler.”
(Koca Râgıb Paşa)
(Açıklaması: Ey Râgıb, düşmanın alçak gönüllülük göstermesine inanma. Bilirsin ki sel duvarın ayağını öperek yıkar ((yerle bir eder)).
“Pir Sultan Abdal’ım böyle mi olur
Kişi ettiğini elbette bulur
Yırtıcı kuşların ömrü tez olur
Zararsız akbaba yaşar mı yaşar” (PSA)
Şeb-i yeldânız (uzun geceniz) kutlu olsun.
Dr. Timur Sümer
(Pattadanak çarpma güya böyle olmuş)
You must be logged in to post a comment.